Araba durduğunda yanımdaki beden beni arabadan indirerek kapalı bir mekana soktu. Ayağıma çarpan parçalardan ve burnuma gelen kir kokusundan pek de düzgün bir yer olmadığını anladım.
Kafamdaki çuval çıkartıldığında gözlerimi kısmama gerek bile kalmamıştı çünkü mekan halihazırda ancak dibimdeki Özer'i görebileceğim kadar aydınlıktı. Yıkıntı dolu bir odadaydık. Büyük ihtimalle terk edilmiş bir evdeydik. İğrenerek etrafa baktım. Kollarıma yapışan iki yancıyla etraftaki bakışlarımı Mahalleli'ye çevirdim. Bu aptal oyun gereğinden fazla uzamıştı. Yaptığım tek şey anlık olarak aklıma gelen onu soyunma odasına kapatma fikriyle hareket etmemdi.
"Sence de abartmıyor musun? 6 saat kaybettin diye bunca şeyi yapacağına bu vakitle kaybettiğin vakti telafi etseydin ya."
Ciddi bir şekilde konuşmamla o da ciddi bir şekilde bana döndü. Bakışları ateş saçıyordu.
"Sence kaybettiğim tek şey altı saat mi? Dün o vakitte işim vardı ve geç kalmayı bırak haber vermeden gitmedim diye hem azar işittim ve neredeyse işimden oluyordum hem de haftalık maaşım kesildi. Sence her zamanki gibi attığım birkaç yumruk bunu kapatır gibi mi duruyor?"dedi."Derdin para mıydı? Söyleseydin ya verirdim sana amma boş yere çırpınmışsın."dedim. Benden asla para almayacağını biliyordum, hoş ben de ona günahımı bile verecek bir tip değildim ama gerçekten onu zor duruma soktuysam kaybettiğini verirken gocunmazdım.
Yüzüme tiksintiyle baktı. Sanki hiç görmek istemeyeceği bir şeymişim gibi. Ben ona pek çok kez nefretle, sinirle, alayla veya tiksinirmiş gibi bakmıştım ama hiçbir zaman böylesine güçlü bir duyguyla bakmamıştım. İstesem bile yapabileceğimi zannetmiyordum. Onunsa bu duyguyu yüzünün bana karşı bu kadar kolay kabul etmesi gerçeği canımı yaktı.
O kim ki canını yakıyor? Kendine gel.
"Tamam ben de senden nefret ediyorum ama bana öyle bakmayı kes!"dedim.
Gülüşü boş odada yankılandı.
"Senden nefret ettiğimi kim söyledi? O kadar değerli değilsin Altın Kaşık."Pardon?!
"Her nefretine değer görmediğinin koluna iki yancını takıp terk edilmiş eve götürme zahmetine giriyor musun?"
"Sadece hak edenleri."
Cümlesinin tamamlanmasıyla yüzüme yediğim yumrukla kendimi kastım. Ellerime asıldım ama kolumu tutan iki kişi varken pek önemi yoktu. Fazla bile gecikmişti bu yumruk. Durarak sadece bitmesi için bekledim. Yaklaşarak karnıma sağlam bir tekme geçirdi. Homurdanırken yanımdakilerin ellerimi bırakmasıyla yerde iki büklüm oldum. Canım çok acıyordu.
"Daha fazla dövmeyeceğim merak etme. Bu şekilde dövüşmek pek benlik değil."
Ağzımın içinden homurdandım. "Keşke bunu iki yumruk bir tekmeyi atmadan önce fark etseydin."
Yüzümü inceledi. Bu huyundan nefret ediyordum. Her bana vurduğunda birkaç saniye gözlerini orada tutuyordu. Sadist olma ihtimali kaçtı? Arından eğilerek çantamı sırtımdan alarak içini açtı ve telefonumu çıkarıp cebine koydu.
Alaylı çıkarmaya çalıştığım sesimle konuştum.
"Para veriyim deyince bozuluyorsun ama telefonumu çalmaktan geri durmuyosun naber?"Gözlerini devirerek "yarın alırsın."dedi. Ayağa kalkarken kafasını eğerek yüzünü tekrardan bana çevirdi ve gözlerini kıstı. Yüzünde düşünürmüş gibi bir ifade vardı.
"Ne fark ettim biliyor musun?"
Cevap vermeden suratına baktım. Gerçekten özbilincinin sebep olduğu aydınlanmaları götümde bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...