Özer
Akan'ın gittiği sokakta oturmuş kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığım, pakette kalmış son sigaramı yakıyordum. Kaldırımda oturmaktan bacaklarım uyuşmuştu, sigara boğazımı yakmaya başlamıştı, hava soğuktu, üstüm inceydi.
Bunca eksik, fazlalık ve rahatsızlık arasında hissedebildiğim tek şey kalbimin cayır cayır yanmasıydı. Sokağı taradı gözlerim bir kez daha.
Ne garip! Az önce bu sokağın ortasında kavga etmiştik, sağdaki kaldırımda Akan ona aşık olduğumu söylemişti, şu duvarda dudaklarım sarmıştı dudaklarını. Oysa şimdi öyle boştu ki sokak. Sanki yaşadığımız her şeyin dibi sıyırılarak yok edilmişti.Ne zaman bu hale gelmiştim? Biliyordum ki kalbimdeki bu ateş ilk kez böylesine yaksa da, ilk kez hissettirmemişti kendini. Hakikaten ne zaman başlamıştı tutuşmaya, ne harlamıştı bu ateşi beni yutmasına sebep olacak kadar?
Açıkça sorulsa ne zaman aşık oldun diye cevap veremezdim. Bilmiyordum. Altın Kaşık öyle bir kuşatmıştı ki beni, sanki ona nefretle baktığım anılarım bile bir parça aşk taşıyor gibi hissediyordum. Sanki yumruklarımız birbirimizi kanatmamış gibi her vurduğumuzda birbirimize değen tenlerimiz geliyordu şimdi aklıma. Onu görünce kalbim sinirden değil de heyecandan atmıştı sanki dakikalarca. Öyle çok bulanmıştım ki Akan'a ondan nefret edebildiğimi hayal bile edemiyordum artık. Halbuki yıllarımız geçmişti böyle. Ona aşık olduğum bu kısa süre nasıl olurdu da geçmiş yılları bir hiçmişçesine yok edebilmişti hiçbir fikrim yoktu.
Annesiyle olan konuşmasını duymak ona olan bazı fikirlerimi yıkmıştı evet ama sırf tam olarak zannettiğim kişi değil diye ona böylesine yakın olmak isteyecek bir insan değildim. Tam tersine kavga etmeyi kesip muhattap olmazdım bir daha. Bense sürekli kendimi onun sıcaklığına, dokunuşuna, kokusuna, ona dair ne varsa yakınına doğru çekilirken buluyordum.
Şiirini ilk dinlediğimde sanki şahit olmamam gereken bir özelini gizlice dinlemişim gibi hissetmiştim. Halbuki sınıftaki onlarca kişinin de kulaklarına ulaşmıştı sözleri. Peki herkesin de kalbini delip geçmiş miydi? Herkes görmüş müydü kendisi bile fark etmezken içindeki acının apaçık göründüğünü?
Eskiden sinirden deliye dönmemi sağlayan tüm sözleri, tüm şımarık hareketleri suratımdan zar zor silebildiğim bir gülümsemeye sebep olmaya başlamıştı. Canı yandığında benim içim parçalanmaya başlamıştı. Üç kişinin onu dövdüğünü öğrendiğimde o piçleri bulana kadar herkese haber verdirtmiş, bulduğumdaysa hepsinin ağzını yüzünü sikmiştim çünkü zarar vermişlerdi. Çünkü canını yakmışlardı. Çünkü Akan'ın yüzünde yaralar açmışlardı tam olarak kabullenemesem de bir çünkü daha vardı.
Çünkü benim olmasını içten içe deli gibi istediğim kişiye değersiz bir eşyaymış gibi dokunmuşlardı.
Etkileniyordum Altın Kaşıktan. Kabul etmiştim bunu havuzda ellerim belini bulduğunda. Beğeniyordum onu. Vücudunu kıyafetsiz görünce içim yanıyordu biliyordum. Sesini duyunca sırf daha çok duyayım diye konuşturmaya çalıştırıyordum onu.
Evine gittiğim gün ise annesinin onu sevmeyişini söylerken bile kendini gülümsemeye zorlayan o yüzü kaç karanlık gecemin geçmez kabusu olmuştu bilmiyordum. Keşke... keşke annesine iğrenç olduğunu söylemek yerine silseydim onu bu dünyadan demiştim kendi kendime.
Ona sarıldığımdaysa kollarımın arasında olup olabileceğim her şeyi, sahip olmak istediğim tek şeyi tutuyormuşum gibi hissetmiştim.
Ah, öyle güzel hissetmiştim ki...Akan'a değer verdiğimi, ondan hoşlandığımı, en sonundaysa onu sevdiğimi zamanla kabullenmiştim böylece kendi kendime. Net bir insan olmam bir bokuma yaramıştı burada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...