Özer
Kafamı arkamdaki duvara yaslamış oturduğum bankın üstünde Akan'ı bekliyordum. Zaten tüm gece düşünmekten ve sinirime hakim olmaya çalışmaktan uyuyamamıştım. Aklıma Akan'ın cümleleri gelirken derin bir nefes bıraktım boş giyinme odasına.
Altın Kaşık onu iyi tanıdığımı biliyordu ama bunun sınırlarını da miktarını da kestirmeye yakın bile değildi. Sanırım bundandır bana söylediği yalana inanmama ihtimalim aklının ucundan bile geçmemiş gibi duruyordu. Oysa depoda ilkleri yaşamaktan bahsettiğimde yüzüne düşen gölgelerle bile içinde birbirini kovalayan düşüncelerini ve kendini hırpalayışını görmüştüm ben.
Ona kaç sevgilisi olduğunu, ne kadar ileri gittiğini sorduğumda aldığım cevap gayet basitti. Belki onun zannettiği kadar az tanısaydım Altın Kaşığı, bu basitliğe de kanabilirdim ama nefesim olmuş ve kafamı yastığa her koyduğumda her bir gelecek hayalimi süsleyen Akan'ı artık bu kadar az tanımama imkan yoktu. O an anladım yavaş yavaş. Bakışları söylemese titreyen elleri söyledi, elleri söylemese mimikleri söyledi ve hiçbir şey söylemese Akan'ın her hareketini ezberlediğim yıllar söyledi.
Altın Kaşık yalan söylüyordu. Başkalarıyla beraber olmuştu.
İlk başta damarlarımdaki akan kandan parmak uçlarıma kadar kıskançlığın gezdiğini hissettim. Bakmaya kıyamadığım Akan'a başkaları belki bir gülümsemeyle belki birkaç görüşme yaşadı diye kolayca dokunabilmişti. Yaşadığımız şeylerin benzerini hatta daha ilerisini başka bir kız ya da kızlarla yaşamıştı ve en kötüsü bana yalan söylüyordu.
Sanki aramızdaki güveni inşa etmek için deli gibi çabalamamışım, sırf güveni yıkılmasın diye, kafasında kurmasın canı yanmasın diye gösterdiğim her bir çabayı, gocunmadan verdiğim her bir hesabı hiç gibi görüyordu. Kıskançlık ve sinirle net olarak düşünemedim bile. Akan'a çaktırmamak için deli gibi çabaladım.
Akan'ı tanıyordum, ona bariz bir soğuk ya da tepki gösterirsem beraber olduk diye uzaklaştık sanacaktı, hatta onu artık sevmediğime kadar bile gidebilirdi düşünceleri. Bu son istediğim şey bile olmadığı için sinirimin ve deli kıskançlığımın üstünü örtüp depodan çıkmadan önce Akan'ın tüm yüzünü öptüm, gülümsedim, evine bırakmak için gittiğimde Akan arabadan inmeden önce onu sevdiğimi söyledim.
Eve gidip kendimi yatağa attığımdaysa tüm düşünceler başıma üşüştü, bir an kafayı yiyeceğimi zannettim. Gecenin ilerleyen saatlerindeyse yavaş yavaş duyguların beni kör etmesinden dolayı fark edemediğim şeyleri fark etmeye başladım. Akan'ın elleri titriyordu, yeşilleri dalgalanıyordu ve bunun tek sebebi yalan söylemesi değildi çünkü korkuyordu. Akan yalan söylüyordu çünkü beni kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Ona söylediğim şeyler geldi aklıma.
Bana biçilmiş hayatı yaşamaktan başka bir yolum olmadığı zamanlarda bir kızla evlenip olacağını düşündüğüm şeylerdi söylediklerim. Ne diye gözlerine bakmamın bile aklımı başımdan aldığı, hiç düşünmeden ellerine geçmişimi de geleceğimi de teslim edeceğim, uğruna öleceğim en nadide hazineme bahsetmiştim ki saçma bir gelecek planını, içi boş hayali?
O saçma hayal yüzünden iyice korkutmuştum onu. Akan, istediğim kişi olamamaktan korkmuştu. Sinirim tamamen geçmese de yavaş yavaş yatışmıştı. Geçmişin hayaletlerinin kıskançlığı beni hala yoklasa da zaten geçmişinde kalmış bir şey yüzünden Altın Kaşığı suçlayacak değildim. Ne kadar beni deli etse de geçmiş gitmiş eski kapakların arkasında saklı tozlu sayfalardı artık o insanlar. Altın Kaşık bir tek benimdi artık. Kimse de alamazdı benden.
Biraz sakinleşirken sabaha karşı bir karar almıştım. Akan güven problemi olan biriydi, bunu bile bile gelmiştim ona. Söz vermiştim ona sevmeyi, sevilmeyi öğreteceğimi. Onun için hatasından dönerse ben de affedecektim yalanını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...