Hava alalım diye bahçeye çıkmış çardakta oturuyorduk. Özerle birbirimize doğru düzgün bakamadan geçen üçüncü günümüzdü ve ben kafayı yemek üzereydim. Sadece etkilendiğimi henüz aşık olmadığımı söylemiştim kendime.
Öyleyse neden yokluğu bu kadar eksik hissettiriyordu? Onun acı çektiğini görünce neden gidip sarılma isteği tüm bedenimi ele geçirmeye çalışıyordu? Aklım hep o gün evet deseydim nasıl olacağına kayıyordu ama yapamazdım ki. Parçalanacağımı bile bile güvenemezdim. Melisle sevgili olmak gibi bir şey değildi bu. Sadece öylesine, biteceğini ve hiç acıtmayacağını bile bile gireceğim bir ilişki değildi bu. Bir sözü bu kadar acıtırken bir öpücüğü böyle yakarken onunla beraber olmak demek var olmak ve yok olmak arasında bir rus ruleti oynamak demekti.
Ben ne kadar kabul etmek istemesem de önüne geçmeye çalışsam da onu geriye kalan her şeyi boşverebilecek kadar sevme yolunda ilerliyordum. Onun için engel olmalıydım kendime.
Yanımdaki hareketlilikle sağıma oturmuş Onur'a baktım. Kerem ve Meteyle bir şeyler hakkında gülüyordu ama sıkılmış olacak ki bana yaklaşmıştı.
"Şey Akan sana bir şey soracağım da ben."dedi.
Tanıdığım kadarıyla çekingen biri değildi Onur. Neyden dolayı böyle olduğunu merak ederek "Tabii ki."dedim.
"Mahalleli son günlerde çok kötü gözüküyor yani şimdiyi bilmiyorum ama siz bir zamanlar düşman olsanız da bundan dolayı sürekli karşılaşıyordunuz. Tanıyorsundur sen onu. Neyi olabilir sence? Ailevi mevzu mu yoksa sevdiği veya sevgilisi falan mı var?"
Onur'un 'sevdiği veya sevgilisi' kısmında gözlerini kaçırıp konuşmasıyla ne diyeceğimi bilemedim. Nereden geliyordu bu endişe? Ne kadar tanıyordu ki endişelenebiliyordu onun hakkında. Kafayı yiyecektim. Beni sevdiği için, dünyaları yakacak gibi aşık olduğundan bu halde diye bağırmak istedim ama kendimi tutararak dilimi ısırdım.
"Ne bileyim ben? Dövüşlerimiz arasında yaptığımız molalarda karşılıklı tavla atmıyoruz Onur. Ayrıca Mahalleli deme ona."dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle.
"Neden ki?"dedi anlam veremeyen bir sesle.
Ne diyeceğimi bilemeyerek sustum. Nasıl açıklayabilirdim ki neden demesini istemediğimi?
"Gerçi derste otururken öyle dediğimde Özer de demememi söyledi bana bugün. Alındı mı acaba? Halbuki ben samimiyetten demiştim. Mahalleden gelmesine falan değil yani."dedi kendi kendine konuşarak.
Ne kadar az tanıyordu Özer'i. Özer asla alınmazdı birinin onla bu yönden dalga geçmesine. Bir zamanlar alınması için götümü yırtmıştım ama pek takmıyordu.
Bir dakika. Özer bana Mahalleli deme mi demişti?
"Anlamadım tam ne dedi Özer sana?"dedim Onur'a dönerek.
"Ona bir şey anlatıyordum. İsmini söylemek yerine Mahalleli dedim. 'Öyle seslenme bana.'dedi. Öyle bir sinirle söyledi ki bir daha da konuşamadım onla ders boyu korkudan."dedi.
Sırıttım bu duruma. Öyle seslenmesine izin vermemişti çünkü bir tek ben seslenebilirdim ona öyle. Onursa kem küm etmeye endişelendiğini söylemeye geri dönmüştü. Neydi Onur'un derdi Özerle bu kadar? Onu gördüğü ilk andan beri her lafının arasına sıkıştırıyordu Mahalleliyi. Yerine gelen moralim bozulurken Onur'u kolundan tuttuğum gibi kaldırdım. Kulağına "Gel benle iki saniye."dedim.
Mete ve Kerem'e "Bizim bir işimiz sınıfta buluşuruz."dedikten sonra Onur'u okulun yan tarafına götürdüm. Onur ne olduğunu anlamadan bana bakıyordu.
"Özerle olan derdini açık açık söyle."dedim Onur'a tüm ciddiyetimle bakarken. Onur ilk başta söylemeyecek gibi olduysa da her şey için geç olduğunu anlamış olacak ki kısık sesle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...