32. Sevginin Kapışması

9K 609 130
                                    


Dersin son on dakikasında heyecanla Mahalleli'yi izliyordum. Birkaç gündür asla buluşamıyorduk işlerinden dolayı. Kütüphaneyi düzenlemek için gelmediği günleri şimdi çalışarak kapatmaya çalışıyordu. Ben de tabii ki bir şey diyemiyordum ondan kaynaklanan bir sıkıntı olmadığı için.

Sabahsa bana okul çıkışı boş olduğunu söylemişti. Tabii ki aşırı heyecanlı hissediyordum ama içimde tedirgin bir yer de vardı. Özer sevgili olmamıza çok kolay uyum sağlamıştı. Benden önce aşkını kabullenmenin ve uzun süredir sevdiğini bilmesinin de artısı vardı belki bunda ama aynı zamanda kişiliği bu yönden kolay bir insandı. Araya sürekli sevgi sözcüğü sıkıştırıyor, okulda mesaj atarak beni tuvalete çağırıp dakikalarca sarılıyordu bazen.

Bense bunları yapamıyordum. Kesinlikle utanmakla alakası yoktu. Genlerden gelen bir gevşeklik vardı bende, öyle ki ilkokulda çişimi tutamayıp tüm sınıfı sidik kokutacak şekilde altıma işediğimde herkesin bana gülmesine karşı ben de tüm günümü kendime gülerek geçirmiştim. Zaten sanmıyordum o zamandan beri bir şeylerden çekinebileceğimi.

Fakat Özer'in davranış şekillerine hiç alışık olmamanın yanı sıra ikimizin sevgili olabildiğini kabullenemiyordum bir parçamda. Sanki Özer çıkacak da 'nasıl oynattım ama seni Altın Kaşık.'diyip beni kandırdığını söyleyecek gibi geliyordu bazen. Tabii ki bunun olası bir şey olmadığını biliyordum ama böyle hissetmeme engel olamıyordum nadir de olsa. Durumumuza Özer kadar uyum sağlayamıyordum.

Sinirlendiğimi hissettim. Neyim eksikti lan benim? Mahalleli beni sevdiğini gösterebiliyordu da ben niye gösteremiyordum? Bu ilişkinin 'ya ben beceremem ki lütfen kurtar beni.' karakteri miydim lan ben?

Sikerler, hayatta olmam.

Kendime sinirim ve yaptığım hırsın yanı sıra Özer'e de bu ilişkiye dair bir şeyler başarabildiğimi kanıtlamak istiyordum.

Telefonu çıkardım.

Akan: Çıkışta üçüncü kattaki tuvalete gel aslan parçası.

Mesaja bakmasını bekledim ama telefonu sessizde olduğu için tabii ki duymamıştı. Elime aldığım silgiyi ikiye böldüm ve yarım parçasını karşı tarafa kadar yetişebilsin diye büyük bir güçle Özer'e doğru fırlattım. Silginin Özer'i es geçip iki ön sıradaki Özer'in arkadaşı olduğunu bildiğim bir çocuğa çarpmasıyla bir küfür savurarak ne yapacağımı bilmediğimden öylece bakmaya başladım.

Çocuk arkasını dönüp gözlerini kısarak bana bakmaya başladığında elimle Mete'yi işaret ettim. Bu sefer gözlerinin hedefi yan sıramda oturan Meteydi. Meteyse her şeyden habersiz bir şekilde tahtaya gözlerini dikmiş soruya bakarak eliyle saçını kaşıyordu. Büyük ihtimalle anlamamıştı soruyu ama anlamışsa bile çıkışta yiyeceği dayaktan sonra zaten hafızasında pek bir kalıcılığı olmayacaktı.

Ne kadar masum ve olacaklardan habersiz.

Kalan silgiyi daha yavaşça Özer'in olduğu tarafa attım. Silgi Özer'in ayağına yakın bir yere düşerken yine sinirlendim.

Ağzına sıçtığımın isabet becerisine nasıl ucundan bile sahip olamıyordum? Yine de Özer olan hareketlilikle silgiyi fark etti ve bana döndü. Elimle telefonu işaret edince anlayarak mesajlara girdi. Tepkilerini izlemeye başladım. Önce şaşırdı sonra gülümsedi. Gülümsemesi daha hınzırca bir hal alırken parmakları hareketlendi.

Özer: Ne oldu beni mi özledin?

Cevabı yazdığımda tereddüt etmeden gönder tuşuna bastım.

Akan: Evet vallahi, özledim.

Özer şaşkınlıkla bana döndü. Bir süre baktıktan sonra önüne dönerek dikleşti ve yerinde duramıyormuş gibi dizini sallamaya başladı. Birkaç dakika sonra zil çaldığında Özer yerinden fırlarken ben ona nazaran daha yavaş hareketlerle çantamı toplayıp sınıftan dışarı adımladım.

Mahalleli -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin