43. Acıtan Gerçekler

6.4K 429 78
                                    

Elimdeki havluyu kurumaya yüz tutmuş saçlarımda bir kez daha gezdirdim. Aşağı indiğimde saçlarımın ıslaklığını birinin fark etmesi demek 'nabersiniz, buarada yukarda seviştim ben ya' demekle aynı şeydi çünkü. Yatağın karşısındaki aynanın önüne geçtiğimdeyse gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Tenim zaten hassastı üstüne vücudumdaki onlarca ısırık izi kızarmış, yer yer morarmıştı. Böyle izler bıraktığı için Mahalleli'ye atarlanmak istiyordum ama üç yaşındaki köpeğin kemik oyuncağı kadar ısırık iziyle dolu olduğum bu görüntü bana saf bir zevk veriyordu.
Aitmiş ve bana ait biri varmış gibi hissediyordum.

Ellerim üstümdeki izlerin çoğunda teker teker gezindi. Aklımdan bunu yaptığı tek kişi olmanın keyifli düşüncesi geçti. Eğer başka birisinin üzerinde Mahalleli'nin bıraktığı morluklar olsaydı tüm o izlerin yanında boynunu boydan boya arşınlayan bir kesik izine de sahip olmasını sağlamaktan zevk alırdım.

Yersiz kıskançlığımı kafamı iki yana sallayarak dağıttım. Ben böyle hiçliği kıskanırken Özer'e yaşanmış bir geçmişi anlatmaya dilim nasıl varacaktı bilmiyordum. Banyonun kapısının açılmasıyla vücudumu kapıdan çıkan Özer'e çevirdim. Üzerini giyinmişti. Bakışları beni bulduğunda önce sevecen bir gülümsemeyle suratıma baktı, bakışları yavaşça aşağı indiğindeyse gözleri büyüdü.

"Yavrum, napmışım lan üstüne?"

Söylediği şeye karşı gözlerimi devirdim.
"İçine cin girdi de suratına kutsal su atarak uyandırdık sanki. Bu izleri bırakırken gayet de aklın başındaydı."

Dudağının tek tarafını ısırarak izleri süzmeye devam etti. Canımı yaktığı için üzülmekle tahrik olmak arasında gidip geldiğini biliyordum. Onu bu işkenceden kurtararak yerden aldığım tişörtümü üzerime geçirdim. Tişört çoğu izi kapatsa da hala daha bariz birkaç iz açıktaki boynumdan seçilebiliyordu.

"Bundan sonra kesinlikle kapatıcı taşıyacağım yanımda." Ağzımın içinden söylenmeme karşı saçlarını kurulayan Özer yanıma yaklaştı.

"Şu ten rengi şey diyorsan banyoda dolapta senin kullandığına benzer bir şey vardı."
Eğer Özer başka bir şey sanmadıysa başkasının önceden bıraktığı bir fondöten ya da kapatıcı olabilirdi. Banyoya ilerleyerek elimi dolaba attım. İçeride gördüğüm jöle kutusunu ittirerek arkasında duran kapatıcıyı elime aldım.

Yarısı kullanılmıştı ve kalitesiz bir markanındı. Başkasının kullandığı bir şey sinirimi bozsa da arkadaşlarıma Özerle nasıl seviştiğime dair hasbihal etmekten daha iç açıcı bir fikir olduğu için daha fazla düşünmeden kremi elime sıktım.

                                              ...

Mete anlattığı şeye bir tek kendi gülmeye devam ederken Kerem kafasını koyduğu masada duvarı izleyerek dudaklarını oynatıyordu. Yokluğumuzun fark edilme ihtimali beni korkutsa da masadakiler kendi varlıklarından bile haberdar gibi durmuyorlardı.

"Pişt" ilk başta takmazken aynı sesin bir kez daha gelmesiyle bakışlarımı karşıdaki saçlarının iki yanını kazıtmış çocuğa diktim. Göz göze gelince konuştu.
"Yanındakinin numarasını versene ya."
Bakışlarım saniyelik Özer'e değerken sinirle gözlerimi kıstım.

"Nah sana numara, git saçını tamamla da gel!" Çocuk sesimi yükselterek söylediğim şeyle şaşkınca bana bakarken Özer kıs kıs gülmeye başladı ve nefeslenebildiği bir sıra kulağıma yaklaşarak bana fısıldadı.

"Diğer yanını kast ediyor yavrum."
Bakışlarımı diğer tarafa çevirdiğimde suratına aşina olduğum ama tanımadığım bir kızın içeceğini yudumladığını gördüm. Çocuksa hala şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ne desem sıçtığım boku temizleyemeyeceğim için sessiz kalarak bir şey demememeye karar verdim.

Mahalleli -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin