Mahalleli'nin peşine takılmış onu takip ederken diğerlerinin görüş açımızdan çıktığı bir yerde durup aniden bana dönmesiyle irkildim.
"O neydi öyle?"dedi sinirini zapt etmeye çalışır bir halde.
"Ne neydi lan?" Afallamış suratıma baktı bir süre.
"Bir oyun uğruna milletin dudağına yapışıyorsun. Midesiz misin, garibine de mi gitmiyor? Sorsam kızla konuşukluğunuz bile yoktur gidip öpüyorsun falan. Ne boktan ortamlarınız var lan sizin."
Cümlesini bitirdiğinde ona ne diyorsun bakışları attım bir süre ama kendisi de ne dediğini biliyormuş gibi durmuyordu.
"Sanane Mahalleli. Kendi işine bak, benim ahlakım sana kalmadı ya."dedim. Eskiden olsa suratına yumruğu geçireceğim konuşma şeklinin şimdi sadece beni kızdırmakla yetindiğini fark ettim.
Bir süre sessiz kaldı. Gerçekten Mahalleli'ye anlam veremiyordum. Ona neydi şimdi bu olay? Bar olayındaki gibi bir erkek falan da yoktu ki durumda. Gerçi nefes alsan bile batar bana demişti. Hala aynı triplerde miydi acaba? Yaptığım battığından mı böyle yapıyordu?
"Hoşlanıyor musun kızdan? Ondan mı öptün?"
Kısık bir sesle sorduğu soru boşluğuma geldiği için bir süre bakakaldıktan sonra kahkaha attım. Bu ne masumluktu lan?
"Saçmalama Özer. Birini öpmek için ondan hoşlanmaya ihtiyacım falan yok. Oyun için yaptım sadece."diyerek açıkladım.
Bir şey demese de açıklama yapmamın onu şaşırttığını anladım. Sonra tekrardan sinirle baktı yüzüme.
"Hoşlanmadığın birini nasıl öpebilirsin lan, basit bir şey de değil ki amına koyayım."
Bıkkınca bir nefes bıraktım.
"Özer biz neyi tartışıyoruz lan şu an? Sanane demekten dilimde tüy bitti. Batmasın yaptığım her şey yeter."dedikten sonra arkamı dönerek Özer'i orada bıraktım.Akıllısı beni bulmuyordu gerçekten. Günün yorgunluğu üstüme çökerken çadırıma girerek kendimi, yaptığım yer yatağına attım. Tüm yorgunluğuma rağmen uykuya teslim olmam kolay olmamıştı.
...
Gezmek ve eğlenmek için getirdikleri yere bile sabahın köründe uyandırarak içine sıçmayı başarıyorlardı. Söylenerek çamurlu yolda bata çıka yürümeye devam ettim. Bizi çadırlarımızdan çıkartıp kahvaltı yaptırdıktan sonra yürüyüş için ormana sokmuşlardı. Nihayet şelalenin döküldüğü göl görüş açımıza girdiğinde rahat bir nefes verdim.
Kerem'in ilerleyip oturduğu taşın yanına oturarak bir süre manzarayı izledim. Bu gölde yüzmeyi gerçekten isterdim ama tehlikeli olabileceği nedeniyle hoca yasaklamıştı.
Gölün yanına yaklaşıp yansımamı izlemeye başladım. Bizimkilerin yanına geri dönmeyi düşünürken yanımdaki birinin ayağının çamurdan dolayı kayıp bana çarpması sonucu zaten dibinde olduğum gölün içinde buldum kendimi.
İlk başta kızacak gibi olsam da zaten girmek istediğim gölün içinde yüzüyor olduğum gerçeğini fark edince keyfim yerine geldi ve kulaç atmaya başladım.
"Napıyosun gerizekalı önüne baksana!"
Özer'in sesini duymamla sesin geldiği tarafa döndüm ve Mahalleli'nin beni suya düşüren çocuğa bağırdığını gördüm. Heyheyleri üstündeydi herhalde.
Hoca gölden çıkmama dair bir şeyler söylerken suya koşan bir adet Mete görmemle gözlerimi büyüttüm. Mete suya atlayıp yanıma yüzerken
"Enayi miyiz biz, niye bir tek sen yüzüyormuşsun?"diyordu. Kahkaha atarken suya atlayan kişilerin sayısı arttı. Bizim girdiğimizi gören beş on kişi de yüzmeye dahil olmuştu. Hoca kıpkırmızı olmuş bir şekilde bizi müdüre şikayet edeceğini söylerken suda olan tek kişi olmaya yakın bile olmadığım için pek önemseyemedim onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
Lãng mạnBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...