Okuldan döndükten sonra evde tek takılırken ders çalışmanın fena olmayacağını düşünüp çantamdan kitapları almak için çantamı boşaltırken cebinin dibinde gördüğüm kağıt parçasını elime aldım. Kağıdı açtığımda bunun bir tarif olduğunu gördüm.
Anlamaya çalışırken geçen sene sınıf arkadaşım olan Bora'nın, sınıftan birinin doğum günü için yaptığı pastayı çok beğendiğim için söylediği tarifi geçirerek evdeki aşçıya yaptırmayı düşündüğüm geldi. Sanırım unutmuş olmalıydım, kağıt buruş buruş olmuştu çantada kala kala.
Aklıma gelen fikirle Mete, Kerem ve Didem'i birkaç saat sonrası için bizim eve çağırdım. Tarifi yaparken güzel vakit geçirebilirdim ve yerkense çok daha keyifli vakit geçirebilirdim.
Becerip beceremeyeceğimi düşünürken görsel sanatlar dersindeki Bora'nın çıkardığı işler aklıma geldiğinde kendime güvenim yerine geldi. Çoraptan kukla yapmayı bile beceremeyip çorabın yanlış yerini delerek kuklayı resmen teşhirci yapmıştı. Hocaysa sergiye bile alamamıştı kuklayı.
O salak bile bu pastayı güzel yaptıysa ben haydi haydi yapardım.Yaklaşık 2 saat sonra
Yapamamıştım.
Teşhirci kukla yapan Bora'dan bile daha beceriksiz olmam bir miktar koymuştu. Yaparken güzel vakit geçirirmişim yerkense daha keyifli olurmuş. Kesinlikle yaşandı ya bu!Yaparken ortalığın ağzına sıçmıştım ve temizlikçi çoktan çıktığı için temizlikten belime ağrılar girmişti. Yere döktüğüm unun hepsini temizleyemeyince bir miktarını halının altına ittirmiştim.
Babam fark ederse temizlikçiye, temizlikçi abla fark ederse babama suç atacaktım.
Yemeğe gelirsek tarifi geçirirken "2 su bardağı şeker ve 2 tane yumurta" kısmını, "2 su bardağı yumurta ve 2 tane şeker" olarak yazmam ve 2 bardağı doldurana kadar yumurta kırıp durmam, iki tane de küp şeker koymam olayına Didem ve Mete hala gülüyorlardı. Keremse büyük ihtimalle hala ağzını çalkalıyordu banyoda.
2 saat boyunca uğraştığım tatlıdan ancak bir çatal alabilmek mi yoksa bu lanet tatlıdan ağzımdan hala tadının geçmediği bir çatal almış olmak mı daha kötüydü bilmiyordum.
"Kanka hiç mi düşünmedin iki bardak yumurtanın ne işi var pastada, iki küp şekerse en fazla 'iyi günler' deyip karşılık alamadığın kasiyer kadar tatlandırır tatlıyı diye."dedi Didem.
"Kızım bak sus zaten cinlerim tepemde. Uf canım tatlı istiyordu bari internetten söyleyelim."diyerek sızlandım.
Hepsinin onaylamasıyla telefondan sufle ve waffle söyleyip somurtarak oturmaya devam ettim.
...Kütüphanede oturmuş Özer beyin gelmesini bekliyordum. Hiçbir işe bilerek başlamamıştım çünkü enayi değildim. O gelmeden öldürseler elimi sürmezdim. Okul çıkışı unutup okuldan fırlayacakken müdür beni yakalayıp
"Odama gelmeyi unuttun(!) diye sana ceza verdim. Şimdi de cezanı mı unutuyorsun?"diyerek beni zorla kütüphaneye yollamıştı. Arkamdan Özeri de yollayacağını söylemişti ve ben de onu bekliyordum. Bu sırada Mehmet abiye okuldan kendim döneceğime, babama da geç geleceğime dair bir mesaj attım.
Gelmesini beklediğim beden içeri adımladığında, geniş odanın içine benim odaya ilk girdiğimdeki surat ifademin aynısını suratında taşıyarak girmişti.
"Bunlar ne böyle lan."dedi.
"Haklısın tabii sen bilmezsin alt tabaka. Biz bunlara kitap diyoruz. Açıyoruz, sayfaları çevirdikçe konunun ilerlediği bir şekilde yazılmış eserler kendileri ama sakın açıp birden okuyayım deme kültür çarpması falan yaşarsın mazallah." Gülmemi tutamayarak cümleyi tamamladıktan sonra odada yankılanan bir kahkaha bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...