42. Tendeki Isırıklar

7.5K 463 69
                                    

Bölüm +18

Üzerinde numaralar bulunan sıra sıra dizilmiş kapıların olduğu kata çıktığımda adımlarımı biraz daha yavaşlattım. Alt kattan, insanların ve azalsa da hala daha duyulan müziğin sesi gelmeye devam ediyordu. Hepsi kulağıma daha boğuk olarak ulaşmaya başladığında biraz daha rahatladığımı hissettim.

Geniş holün sonlarına doğru aralık bir kapı görmemle oraya doğru adımlamaya başladım. Hala daha hiç arkama bakmamıştım ama duyduğum merdiven çıkma ve benimle beraber yavaşlayan adım sesleriyle Özer'in arkamda olduğunu hissediyordum ve bu heyecanımı daha da çok körüklüyordu.

Kapıyı ittirerek içeri adımladım. Geniş odanın karşı tarafı duvar yerine boydan boya camdı ve sahil gözüküyordu. Camın sağ tarafında geniş bir yatak, kapının girişindeyse banyoya açıldığını tahmin ettiğim bir kapı vardı. Odada biraz ilerleyeceğim sırada kapı kapanma sesi ve kilit çevrilme sesini duydum, arkama dönemedense iki kol belimi sardı. Derin bir nefes verdim. Neredeyse kulaklarımda bile duyumsadığım kalp atışlarının benden mi yoksa Özer'den mi geldiğini algılayamıyordum.

"Akan, seni seviyorum." Fısıltı halinde kulağıma çarpan kelimeler sanki sadece duyayım diye değil dokunabileyim, görebileyim, hissedeyim, yaşayabileyim diye söylenmiş gibiydi. Şahsen bu hissettiğim yoğunluğun başka açıklaması olamazdı.

"Ben de seni seviyorum ama öylesine söylenmiş bir şekilde değil Mahalleli. Oturup ağlayacak, uğruna ölecek, bir parçamı yok edecek veya yaşatacak kadar çok seviyorum."
Duyan söylediklerimi basit bir anlam taşıyan kelime yığını sanardı belki ama Özer biliyordu. Özer, onunla olmak için kendimi ezdiğimi, onunla olarak da ölen parçalarımı yaşattığımı biliyordu ama bunu hiç benim ağzımdan duymamıştı.

Ellerinden sıyrılıp ona döndüğümde bakışlarının altında ezildiğimi hissettim. Parlayan gözleri benim yanılsamam mı yoksa ağlamak mı üzere olduğunu kestiremiyordum bile ama söylediklerimin, bunları söyleyecek kadar ona bağlandığımı göstermemin onu çok mutlu ettiğini biliyordum.

Daha fazla duygusallığı kaldıramayacağımı hissettim. Zira bugün hissettiklerim zaten haddinden fazlaydı, hiç alışık değildi gevşek kafam bu yönden çalışıp durmaya. Konuşmasına izin vermeden atıldım yine ortaya.

"Özer, sanırım çok azdım oğlum ben. Bir şey yap."

Özer söylediğim şeye sesli bir gülüş bıraktı.
"Gerçekten hiç değişmiyorsun Altın Kaşık."

"Değişeyim mi?" Atarlı bir sesle sorduğum şeye karşı eğildi ve boynumu öptü. Derin bir nefes alırken
"Değişme Akan. Hep böyle kal."dedi.

O görmese de kocaman sırıttım. Boynumu öpmeye devam ederken saçlarından yakalayarak kafasını kaldırdım. Koyu kahve gözleri, sanki mümkünmüş gibi simsiyah gözüküyordu ve yeşillerime tutunmuş da başka yere baksa düşecekmiş gibi bir saniye bile ayrılmıyordu.

"Yeter, başlatma mıy mıy öpücüklerine. Erkek adamım ben, dövüşürken ne kadar sertsen sevişirken de aynı potansiyeli bekliyorum."

Özer'in suratıma çarpan nefesleri hızlandı. "Sabredeyim dedikçe inadına mı yapıyorsun?"
Beni bileklerimden yakaladığı gibi sağımdaki siyah duvara yapıştırmadan önce söylediği son şey buydu.
Sürekli canımı yakmaktan korktuğunu biliyordum ama ne çıtkırıldım bir insandım, ne de Özer'in dokunuşlarının üstesinden gelemeyecek biriydim.

Zaten üstesinden gelmekten ziyade altında ezilmekle ilgilenmiyor musun? Bir yanın onu kontrol etmek istese de içten içe her bir parçanı sahiplensin istemiyor musun?

Kafamdaki sesi kışkışlarken Özer'in bana doğru eğilen dudaklarını yarı yolda karşıladım. Gece boyu dudaklarımda gezinmesini istediğim şeyin alkol olduğunu zannetmekle ne büyük aptallık etmiştim.

Mahalleli -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin