Özer:
Emrah kaşlarını çatmış bir bana bir de yanımdaki Akan'a bakarken Akan ise sanki bir saniye bile gözlerini çekse yenilecekmiş gibi Emrah'a bakıyordu. İlişki itirafımız için hiç de uygun bir ortam olmasa da daha da uygununu bulamayacağımız için mecburen kendimi konuşmaya zorladım.
"Emrah, kanka seninle bir şey konuşacaktık biz."
Emrah Akan'dan gözlerini çekerek bana baktı.
"Tamam, dinliyorum."Suratındaki ifadeden Akanla beraber ona ne söyleyebileceğimize şaşırdığı anlaşılıyordu. Yaşadıklarımı açık açık ifade edebilen birisi olmadığım için Akan'la aramızdaki yumuşamalardan çok da haberdar etmemiştim onu.
Tek bildiği, tenefüslerde bizi beraber görüp ne ayak olduğumuzu sorduğunda limoni bir arkadaşlığımız olduğunu söylemekti."Neden ilk bu sıfatsıza açıklıyoruz ki, zamanında kafama çuval geçirip beni sürüklemişti. Affedemiyorum ben bunu." Akan'ın kısık sesi yanımdan duyulurken o kadar da kısık olmadığı Emrah'ın çatılan kaşlarından belliydi.
Geçmişi hatırlatmasıyla içimin daralmasına engel olamadım. Yıkık dökük odanın içinde ona attığım son bakıştaki surat ifadesi sanki birkaç saat önceymiş gibi gözümün önüne gelirken her zaman yaptığım gibi içimden kendime küfrettim. Artık Akan'ın bundan dolayı bana sinirli ya da üzgün olmadığını biliyordum ama elimde değildi.
"Ya sen manyak mısın, zamanında sırf Özer'in arkadaşıyım diye bana kinlenip onu yakalayamayınca benim sakallarıma ağda yapmıştınız." Konunun farklı yerlere kaymasıyla üfleyerek oturduğum sandalyeye daha da yerleştim.
Kafeden içeri birkaç kişi daha girerken her ne kadar köşede otursak da burada itiraf etmeye karar verme saçmalığımız sinirimi bozdu. Yanımdan gelen kıkırtıyla Akan'a döndüm. Kumral saçlarını geriye yatırmıştı ve saçları uzadığı için dalgaları ensesine uzanıyordu. Büyük ihtimalle unuttuğu için kestirmemişti ama hatırlatıp da güzel saçlarını kısaltmasını istemiyordum.
Gözleri gülmekten kısılırken içimde onu kendime çekip sarılmak için çırpınıp duran dürtüye karşı koymak gittikçe zorlaşmaya başladı. Kendimle savaşı keserek önüme döndüm.
"Bak hatırlattın nasıl da keyfim yerine geldi anlatamam." Akan, masadaki çayı dudaklarına götürürken Emrahsa ağzının içinden üç ay boyunca sakallarının düzgün çıkmadığına dair söyleniyordu.Bir türlü söze giremeyeceğimi anlayıp pes ederek arkama yaslandım. Sanırım sözü Akan'a bırakacaktım. Emrah'tan pek de çekiniyor gibi değildi. Uygun dille söyleyeceğine güvenmekten başka çare kalmamıştı çünkü atışmalarını veya homurdanmalarını kesebilecek gibi değildim.
Akan kolumu dürttüğünde ona döndüm. Telefonu bana uzatırken ekrandaki yeşil ikili pijama takımı resmine baktım.
"Baksana, bundan alalım mı? Yeşil hem de, en sevdiğin renk." Gülümseyen suratına karşı vücudum gevşerken kafamı salladım."Olur alalım Altın Kaşık."
Gözlerim Emrah'a kayınca anlam veremez bir şekilde bir bana bir Akan'a bakarken "Yalnız Özer'in en sevdiği renk siyah." dedi. Aslında haklıydı bir zamanlar en sevdiğim renk siyahtı.
"Artık değil." derken tekrardan Akan'a döndüm. Yeşillerinin tonu içimi kaynatırken "Artık en sevdiğim renk yeşil." diye fısıldadım. Akan, utanmakla gülümsemek arasında bir ifadeyle bana bakarken ona biraz olsun bu duyguyu yaşatmanın mutluluğundaydım. O kadar arsızdı ki neredeyse hiçbir şey onu utandırmıyordu ve bu bazen beni çıldırtıyordu.
Saate bakarken daha Akan'ın arkadaşlarıyla buluşacağımızı da hesaba katarken Akan'ı 'konuya sen gir' anlamına gelecek şekilde dürttüm. Çayını masaya bırakırken Emrah'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...