Elimde titremeye devam eden telefona şişmiş gözlerimi diktim. Özerle son olayımızın üstünden henüz bir gün geçmişti ama Özer durmadan mesaj atıp arıyordu. Bense yüzleşecek gücü kendimde bulamıyordum.
En zor şeyin beni atlayan bakışları olduğunu söylerken şimdi yüreğindeki duyguları çekinmeden gözlerine yansıtan bakışlarla karşılacak gücü nasıl bulacaktım bilmiyordum ama elbet yapmak zorundaydım. Şimdi olmasa yarın okul vardı ve ben zaten bir gün ektiğim okula ikinci kez gitmemezlik yapacak kadar devamsızlık hakkına sahip değildim.
Telefonu açarak kulağıma götürdüm hiç konuşmadan. Özer de açacağımı beklemiyor olacak ki duraksadı beş on saniye boyunca. En sonunda telaşlı sesi kulaklarıma ulaştı.
"Akan lütfen kapatma tamam mı, seninle konuşmam lazım. Evinin önündeyim bekliyorum seni. Sadece beş dakika lütfen seninle konuşmam lazım."
Yalvaran sesine mi yoksa evimin önünde bekliyor olmasına mı şaşıracağımı bilemeden telefonu kapattım. Cama ilerleyerek bahçe kapısının olduğu tarafa baktım. Özer kaldırımda oturmuş bizim evi izliyordu. Perdeyi kapatarak odadan çıktım. Dış kapıya kadar ilerleyip yavaşça arkamdan kapattım açtığım kapıyı.
Bahçe kapısından çıktığımda gördüğüm yıkılmış halde olan Özerle ne yapacağımı bilemez bir şekilde dikildim orada. Özerse ayaklanarak özlem dolu bakışlarla bana bakmaya başlamıştı. Yolu geçerek onu kolundan tutup evin bahçesine doğru peşimden götürmeye başladım. Yolun ortasında konuşmak istemiyordum ne konuşacaksak. Özer hiç karşı çıkmadan bana uyum sağladı.
Özer'in kolunu bırakıp biraz uzaklaştım ve dış kapıyı kapatıp geniş bahçenin dış kısmına yakın bir yerinde Özerin karşısında durmaya başladım. Özer konuşmadığı her saniye onu bırakıp gitmemden korkarcasına aceleyle yanıma gelip eliyle bileğimi tuttu. Ona karşı çıkmadım.
"Akan, belki sevgime güvenmiyorsun, hani benden nefret ediyordun diyorsun içten içe biliyorum ama ben sizin okula geldiğimden beri doğru düzgün senden nefret edebildim mi emin bile değilim. Ne ara sesine, kokuna, varlığına bağımlı oldum bilmiyorum. Bir de dudakların çıktı karşıma şimdi. Hiç tatmasam yapabilirdim belki onlarsız ama Akan yalvarırım yol göster şimdi kokundan, varlığından, dudaklarından uzakta nasıl nefes alacağım ben?"
Öpüşmemizi hatırlatmasıyla gerilerek bileğimi elinden kurtarmaya çalıştım. O ise bu hareketime karşı diğer eliyle boştaki bileğimi de yakaladı ve geri çekilmemi önledi.
Neden nasıl nefes alınacağını bana soruyordu ki? Oradan yaşayabilimeyi beceriyormuş gibi mi görünüyordum?
"Özür dilerim seni korkutmak istemedim. Ben sadece, sana olan sevgimin gerçek olduğunu, seni yarı yolda bırakmayacağını söylemek istedim."
Bana böyle bakarken, böyle çaresizken, sırf benim yanımda durabilmek için kendini bile ezmesi gerekmesine rağmen buradayken sevgisinin gerçek olmadığına nasıl inanabilirdim ki zaten? Beni de korkutan asıl şey bu gerçeklikti.
"Özer" ismini söyledikten sonra bir süre devam edemedim. İçten içe ona sarılmayı onu tekrar öpmeyi ona güvenmeyi isteyen tarafıma küfürler savurmak istedim. Ne ondan vazgeçebilecek ne de her şeyi siktir edebilecek cesaret vardı bende.
"Akan, benim yangınım çoktandır cayır cayır yanıyormuş meğer. Fark edemeyecek kadar salak olmadığım ama kabullenemeyecek kadar korkak olduğum için ben basit bir kibrit demişim koca alevlere. Seni sevdiğimi kabullenmek yine kolaydı basit bir sevgi geçebilirdi, üstü örtülebilirdi çünkü, ama sana her şeyi yakıp yıkabileceğimi anlayacak kadar aşık olduğumu anlamak çok zordu çünkü hep seni istiyorsam kalbimde; ailemle ne yapacağımı bilemedim, karşına nasıl çıkacağımı bilemedim, geçmeyen bir aşkla nasıl yaşayabileceğimi bilemedim ama artık umurumda bile değil senden başkası. Ne ailem ne insanlar Özür dilerim seni kırdığım için Akan."dedi Özer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalleli -GAY
RomanceBakışlarımı bana sırıtarak bakan kara gözlü mahalleliden çekmeden arkadaşlarımla konuşmaya devam ettim. "Bizim mis gibi özel okulumuz neden bu vasıfsızların elinde ve şu karşıdaki mal neden bana yiyecek gibi bakıyor?" Altın Kaşık Akan ve Mahalleli...