"Bağırma bana! Ben senin gibi değilim tamam mı? Birinin canını hiçe sayamam. Burada o adamlar yerine Efe dahi olsa ben aynı şeyi isterdim! Ben senin gibi değilim Yaman. Olamam. Beni sakın kendine benzetmeye çalışma. Çünkü ben ne senin kirli işlerine bulaşırım. Ne de kirli ellerini tutarım." Dudakları yukarı kıvrıldı. Gözlerinden bir duygu geçti ancak anlayamamıştım ne olduğunu. Başını salladı.
"Haklısın. Benim suçumdu. Ellerini tutmak istedim, kirli ellerimle.. Kusura bakma." Bakışları yüzümden uzaklaştı. "Arif!!" diye seslendi içeriye doğru.. "Arif!!" Arif hızla yanımıza geldi.
"Efendim abi?"
"Mayıs Hanımı eve götür."
"Tamam abi," diyerek arabaya ilerlemiş ve kapıyı benim için açmıştı Arif. Yaman'ın gözlerine baktım..
"Eğer Yaman, eğer o insanları bırakmazsan seni affetmeyeceğim. Çok değil. Akşam pişman etmeyeceğim dedin gözlerime bakarak. Ben sana inanmıştım. Sözünü ilk defa çiğnedin. Son olmayacak gibi hissediyorum. Bana bir daha tutamayacağın sözler verme Yaman Karayel. Verme." Hızlı adımlarla yanından geçerek Arif'in açtığı kapıdan içeriye girdim. Bana baktığını hissediyordum ancak ben ona bakmıyordum. Arif arabayı çalıştırdıktan sonra yola çıkmıştık. "Arif, eve gitmek istemiyorum. Sahile gidelim."
"Yenge.."
"Arif, sahile sür."
"Tamam yenge."
Yaklaşık yarım saatlik yolun ardından sahilin orada arabayı durdurmuştu Arif. Arabadan inerek her zaman oturduğum banka oturdum. Derin bir nefes alarak denizin ferahlatıcı kokusunu içime çektim.
Bu koku beni her zaman rahatlatmıştı.
Gözlerimi kapattım. Ardından açarak bir süre etrafı izledim. İnsanlara baktım. Herkes bir hayatın içerisindeydi. Herkes bir koşuşturmacaya bırakmıştı kendini. Yaklaşık bir saat orada öylece oturdum.
"Pamuk şeker, ister misin?" Başımı çevirip gördüğüm kişiyle sıkıntılı bir nefes verdim.
"Her yere gelmek zorunda mısın? Ben yalnız kalamayacak mıyım?"
"Pamuk şeker?" Uzattığı pembe pamuk şekeri elime aldım. Ardından yanıma oturdu. "Bak, sana haklısın demeyeceğim. Beni çok sinirlendirdin. Ama senden bunu istemem yanlıştı. Kabul ediyorum."
"O adamlar ne yaptın?"
"Bakma öyle. Bıraktım."
"İnanayım mı?"
"Yemin ederim bıraktım ya. Yalan söylüyorsam şuradan şuraya gitmek nasip olmasın." Dudaklarımda belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Pamuk şekerin paketini açıp bir parça attım ağzıma ardından bir parça daha koparıp dudaklarına yaklaştırdım. "Bu merhametin beni bitiriyor," dedi ve uzattığım pamuk şekeri dudaklarını aralayarak ağzının içine aldı. Derin bir nefes alarak denize baktım.
"Bazen, her şey üstüme geliyormuş gibi hissediyorum. Buradayız, açık hava, deniz falan ama sanki bunlar bile boğuyor beni."
"Kolay şeyler yaşamadın. İki gün uzaklaşmak ister misin?"
"Yine beni ıssız denizlere kaçıracaksan istemem." Dudakları usulca kıvrıldı.
"Merak etme. Bu sefer çatısı olan bir yere gideceğiz."
"Bunu söyledikten sonra denizin ortasında, gökyüzü dünyanın çatısıdır, demeyeceksin değil mi?" Küçük bir kahkaha attı.
"Demeyeceğim. Merak etme. Hem, iki gün uzaklaşmak ikimize de iyi gelir. Ne dersin?" Derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel ve Çirkin
Jugendliteratur*MAFYA HİKÂYESİDİR* Annesi tarafından henüz çok küçükken terk edilen Mayıs Rüya Zorlu verildiği aile tarafından tabiri caizse kül kedisi gibi görülmektedir. Mayıs Rüya çektiği eziyetlerden bir adam sayesinde kurtulacaktır. Bu adam, Mayıs'a bir tek...