Sabah koyu renkli saçlarımı resmen yüzüme örterek okula gelmiştim. Tüm derslerde uyumak istediğim için kafamı kaldırmama gerek kalmayacaktı. Ta ki Irmak gelene kadar. Yüzümü gördüğünde çok şaşırmamıştı. Alışmıştı o da bu duruma. Benim gibi.
Neden ya? Ben neden dayak yemeye alışmak zorunda bırakılıyordum ki? Bir insan buna neden alışır? Nasıl alışır?
Ben, buna alışmak zorunda bırakılmıştım.İşte beni ve benim gibileri bu duruma alıştıran herkes utanmalıydı. Herkes başını öne eğmeliydi.
"Yine o adam yaptı bunu değil mi?" Başımı salladım yalnızca.
"Sorun yok. Alıştım."
"Sorun da tam olarak bu zaten Rüya! Sorun tam olarak senin buna alışman!"
"Irmak, tamam. Sorun yok diyorum. Bağırma biri duyacak şimdi."
"Birinin bu adama bir dur demesi gerekiyor. Elinin ayarı yok resmen. Şu yüzüne bir bak. Kim bilir nasıl acıyordur canın."
"Irmak, lütfen."
"Tamam Rüya. Böyle hiç sesimizi çıkarmadan oturalım ve bir gün o adamın seni öldürmesini bekleyelim. Kızım hak var hukuk var. Gidelim bir karakola, alsınlar içeri."
"O'nu içeri aldıktan sonra ne olacak Irmak? Üç beş ay sonra çıkacak. Hem de daha sinirli bir şekilde. Bu ülkede hak mı var? Hukuk mu var? Peki ya her gün haberlerde gördüğümüz o kadınların hakkı nerede? Nerede adalet? Ben mi bilmiyorum yoksa adalet o kattilleri bir kodese takıp en fazla üç yıl yatırıp çıkarmak mı? Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Hele de bir kadının. Ama bu ülkede öyle. Neyse Irmak. Sabah sabah bunları konuşmak istemiyorum. Uyuyacağım ben."
Başımı kollarımın üzerine yatırarak gözlerimi kapattım.
Madem çok hak hukuk vardı ülkede, benden daha fazla ihtiyacı olanlar için işlesin o hak ve hukuk.
Sözle olmuyor bu işler. İcraat lâzım. Ben nefes alıyorum. Ölmedim. Ölen kadınların geride bıraktıkları çocukları, bebekleri var. Onlar ne yapsın? Hayatları boyunca her yere taşıyacakları bir urgan var onların boyunlarında. O urganın ismi de, katil çocuğu.Hayat en acımasız zamanda vuracak o çocukları.
Ben yaşıyorum. Ben ölmedim.
Hak ve hukuk korumayı bilmedikten sonra biz ne yapabilirdik ki?Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.
...
Gördüğüm kâbus ile açtım gözlerimi. Kötü rüyalara alışkındım.
Alışmak..
Sanırım hayatım boyunca her şeye alışmakla yetinecektim. Hiçbir şey ben istiyorum diye olmayacaktı hayatımda. Veyahut ben kazandım diye. Ben hayatıma benden izinsiz ve habersiz giren şeylere alışmakla yetinecektim her zaman.Ağzımın içinde akşam oluşan yaranın acıdığını hissettim. Oysaki tüm yaralarım sızlıyordu. Bu ilk değildi. Son da olmayacaktı.
Öğlene çıktığımızda karnım gerçekten çok fazla acıkmıştı. Dünden beridir hiçbir şey yememiştim. Normalde öğlenleri poğaça ile idare ederken şimdi çok fazla açtım ve kendime bir tost almıştım. Yalnızca bugün çalışmıyordum. Okuldan çıktıktan sonra bu vaktimi de sahilde dolaşarak değerlendiriyordum. Diğer günlerde dışarı çıkamıyordum.
Tostumu bitirdikten sonra sınıfa çıkarak beş dakika kalmış olan dersi beklemeye başladım. Üzerimdeki gözleri hissediyordum ancak umursamamaya çalışıyordum. Etraflarında benim gibi biri olmadığı için benim bu hâlimi yadırgıyorlardı.
Irmak öğleden sonra okuldan kaçmıştı. Sınıfta birkaç kişi daha vardı kaçan. Ben okula gelmek için dayak yerken onlar kıymetini bilemeyip kaçıyorlardı. Oysaki onların arkalarında onları destekleyen aileleri vardı ve buna rağmen gelmek istemiyorlardı okula. Ben ise bir kuş gibi okumak için çırpınıyordum. Yol gösterecek kimsem yoktu. Tökezliyordum. Düşüyordum belki dizlerim kanıyordu, kabuk tutuyordu ve o yaralar geçmeden bir kez daha düşüyordum, dizlerim parçalanıyordu ancak düştüğüm gibi kalkmayı biliyordum ve tek başıma kalkıyordum ayağa. Yardım almadan ve daha güçlü bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel ve Çirkin
Teen Fiction*MAFYA HİKÂYESİDİR* Annesi tarafından henüz çok küçükken terk edilen Mayıs Rüya Zorlu verildiği aile tarafından tabiri caizse kül kedisi gibi görülmektedir. Mayıs Rüya çektiği eziyetlerden bir adam sayesinde kurtulacaktır. Bu adam, Mayıs'a bir tek...