chapter 25: my tears, your tears

247 36 37
                                    



Oy vermeyi unutmayın. 🖤



Her şey tıpkı ilk tanıştığımız akşamki gibiydi.

Yine gökgürültüsü ile karışan siyaha dönük bulutlar şehrin üstünü kaplamıştı, yağmur taneleri rüzgarlar ile savruluyordu. Yine akşam vardiyasındaydım, saat 6'yı geçmişti ve dükkanı kapatma görevini üstlenmiştim.

Artık tamamen boşalmış olan Bookish'ten içeri girdiğinde, şemsiyesini kapatmış ve bir baston gibi yere doğrultmuştu. Uzun paltosunun düğmelerine uzanırken gözleri benimkileri buldu, o an, bildiğini hissettim.
Onu ayrılmak için buraya çağırdığımı bildiğini.

"Merhaba aşkım." yine de her şey yolundaymış gibi davranmaya çalışıyordu, ıslanmış montunu çıkarttıktan sonra eğildi ve bana sarıldı.

"Merhaba." bu sarılmayı kısa keserek uzaklaştım, gidip boş masalardan birine oturdum.

Karşıma oturduğunda sessizce yutkundu, kaçamak, endişeli bakışlarla bakıyordu.

"Öncelikle," masanın kenarına koyduğum paketi kavrayıp ona uzattım.
"Bu senin, 5. ayımız için almıştım."

Dudaklarında şaşkın bir gülümseme ile paketi aldı.
"Oh... Daha bir hafta vardı sevgilim... Neden zahmet ettin?"

Paketi açıp ona aldığım kravatı inceledi, çok pahalı bir markaya ait bir kravattı. Bunu alabilmek için birkaç maaşımdan yaptığım birikimimi kullanmıştım.

Sonuçta ona almıştım, onundu. Bende kalmasının anlamı yoktu, ona vermem gerektiğini düşünmüştüm.

"Teşekkür ederim aşkım..." Şimdi biraz rahatlamış görünüyordu.
Ayağa kalkıp kollarını bana sardığında sadece tek kolumu omuzlarından çevreleyerek karşılık verdim, sonra yine geri çekildim.

"Önemli değil," dedim kısaca.
"Ama seni buraya bunun için çağırmadım."

Yüzünün birkaç ton soluşuna gözlerimle şahit oldum, o bir şey diyemeden konuşmaya devam ettim.

"Ayrılmak istiyorum." dudaklarımdan çıkan cümleyle bir an için durdum, etrafı aniden çakan şimşeğin sesi doldurdu.
"Bugün, beni telefonda... Arkadaşımı tek bir kurşunla vurmakla tehdit ettiğin sırada,"

"Ben onu kast etmedim-" aldırmadan devam ettim.

"O sırada bir şey, sanki bir şeyler koptu bende." omuz silktim. "Nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum, ama anladım. Buna devam edemeyeceğimi anladım."

Başını iki yana sallamaya başlamıştı, gözleri gittikçe kızarıyordu.
"Hayır..."

"Sen benim düşündüğüm kişi değilsin Tom. Sandığım kişi değilsin." bunu daha önce görememiş olmama inanamıyordum.

"Ben yanılmışım senin hakkında. Zaten son iki aydır bunu görmeye başlamıştım az da olsa, ama kabul etmek istemedim."

Karşımda aniden ağlamaya başladı, ellerimi ne yapacağımı bilemeyerek saçlarımdan geçirdim.

"Sana kötü bir şey söylemiyorum, hakaret etmiyorum," dedim yatıştırmayı umarak.
"Sadece sandığım kişi olmadığını söylüyorum."

manipulative Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin