Sınırımız +20 oy***
"Burayı özleyeceğim." Lea havaalanında başını Elina'nın omzuna yaslamıştı, atılacakları bu Londra macerasından önce, Kolombiya'daki son saatleriydi.
"Özlenecek yer değil ama." Elina imalı bir sesle güldü, ama sonra mırıldandı. "Ben de."
"Sence orada iyi olacak mıyız?" genç kızın gözleri dolmuştu.
"Herkesten uzakta olacağız..""Katlanabildiğimiz kadar katlanalım, para biriktirmek zorundayız." kız düşünceli gözlerle düz saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Sonra arkadaşını buklelerini okşadı.
"Ayrıca herkesten de uzakta değiliz, en yakın dostumuzdan uzakta olmayacağız değil mi?"Lea dolu gözlerine rağmen gülümsedi.
Bogota'yı özleyecekti; ailesi, arkadaşları, okuduğu okullar, gittiği kafeler... Her şeyi buradaydı.
Ama Londa yeni bir başlangıçtı, hayatının en büyük macerasıydı; bunun en güzel tarafı da en yakın arkadaşı ile birlikte bu yola çıkacak olmasıydı.
"Her şey iyi gidecek," kendi kendine tekrarladı.
***
"Tarif ettiğin kişi Nick," dedi Lea.
"Tom için çalışan... Karşı komşumuz.""Tahmin ettim." Joe kahveleri koyarken korkuyla titredi.
"O kadar ürkütücü görünüyordu ki.""Sana tam olarak ne söyledi?"
"Benimle alay etti." fırından çörekleri alıp tabaklara koydu çocuk.
"Eğleniyor gibiydi, aşırı itici bir şekilde.""Seni tehdit mi etti?"
"Aslında tam olarak tehdit denebilecek bir şey söylemedi. Ama... " Sırtından bir ürperti geçti. "Evimde böyle bir yabancıyı görmek, tavırları... Konuşması... Her şey korkunçtu."
Lea hoşnutsuz bir bakış attı.
"Korkacak bir şey yok. Onun amacı da bu zaten, bizi korkutmak.""Başardı öyleyse."
"Hey, selam!" vardiya dönüşümü için Oliver gelmişti, mutfak kısmına girip ikisinin yanına yaklaştı. Önlüğünün iplerini bağlarken gözleri kızı buldu.
"Seninki dün akşam yine yazdı, kitaba yani."
Joe ve Lea duyar duymaz irkilerek göz göze geldiler.
"N-Ne..." Joe mırıldandı. Oliver toz almak için raflara yönelmişti bile."Pekala..." Lea kendi kendine mırıldandı, derin bir nefes alıp aceleci adımlarla "Popüler Olmayan" kitap rafına yöneldi, sonra da kitabı aldı.
"Merhaba aşkım;
Burada bana gününü anlattığın zamanları hatırlıyor musun? Önceki sayfalara dönüp okuduğumda o günlere döndüğümü hissediyorum, yalnızca bir an için. Sonra her şeye baştan başlıyorum; yeniden tanışıyor, yeniden birlikte vakit geçiriyoruz, aynı problemleri yine yaşıyoruz fakat bu kez farklı davranıyorum. Başka yollardan geçiyor, başka yerlere varıyoruz; ve tüm bu senaryoların sonunda, sen benimle oluyorsun.Kim bilir? Belki de hile yapıyorum.
Anna ve Henry için ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorum, aşkım. Sana onların ölmediğini söylesem ne yapardın?
Onları bir odada tuttuğumu söylesem?
Gelip gelmemek, onları kurtarıp kurtarmamak tamamen senin seçimin. Tıpkı Nick'i vurup vurmamanın da o gün senin seçimin olduğu gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
manipulative
FanfictionGözlerin gözlerimle uzun süre temas etmekten çekiniyor. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken alt dudağını kemiriyorsun, oturduğun yerde bir türlü rahat edemiyormuşçasına kıpırdanıyorsun. Düşüncelerini dev bir bilboard'ta yazıyor gibi net bir ş...