"Her şeyi biliyor. Nerede ilkokula gittiğimi, babamın annemden sonra tekrar evlendiğini... Nerede yaşadığını..."
"Sakin ol Joe." onun için doldurduğum su bardağını uzattım. Elleri titriyordu.
"Korkunçtu. Tom'la dönmeniz için dua etmek dışında hiçbir şey yapamadım bile..."
"Ona cevap vermediğin için daha çok üstüne geliyor, seninle uğraşıyor. Kendince eğleniyor, manyak işte." öfkeyle uzun bir nefes verdim. "Birinin ona haddini bildirmesi gerek."
"O kişi de sen misin?" Marge kaşlarını kaldırıp bana baktığında gözlerimi ondan kaçırdım.
"Aslında," dedim tereddütümü gizlemeye çalışarak. "Bir ara eski dairemize gidip kalan eşyalarımı almam gerekiyor,"
Onaylamayan bir ifadeyle başını ili yana salladı. "Saçmalama Lea. Sakın oraya dönmeyi aklından bile geçirme, adamın ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsun."
Joe kaşlarını çattı. "Siz biliyor musunuz Bayan Marge?"
Marge ayağa kalktı ve fırına yöneldi.
"Bunu bilmek için şu ana kadar olan olaylara bakmak yeterli." pişmiş kurabiye tepsisini çıkarttı.
"Belli ki mafya gibi bir şey.""Umrumda değil." sertçe saç diplerimi ovuşturdum.
"Bir daha bizi rahatsız ederse o kadar da eğlenemeyecek."Sonra oradan uzaklaştım ve rafları silmeye başladım, öfkemi bu şekilde atabilirdim belki.
Asıl sinirli olduğum Nick değildi; elbette o da sinirimi bozuyordu, ancak aklımın bir köşesinde sürekli Elina vardı. Ahşap rafları tüm gücümle temizledim ve dikkatimi tüm bunlardan uzaklaştırmaya çalıştım.
"Hey." Joe yaklaştığında bir an için irkildim.
"Bence yeterince temizlendi," dedi rafı işaret ederek. Sinirimi toz bezi ve ahşaptan çıkardığımı anlamış olmalıydı.
Sesli bir nefes verip ona döndüm. "Biraz sinirlerim bozuk, üzgünüm."
"Özür dileme." omuz silkti. "Benim bile bozuldu, senin yaşadıklarını hayal bile edemiyorum."
Gözlerimi yere çevirdim. "Teşekkür ederim..."
"Sorun değil," nazikçe omuzumu sıvazladı. Sonra gözlüklerinin ardından bana baktı.
"Yine de oraya gideceksin, değil mi?""Ne?" anlamamış gibi yaptım.
"Eski dairenize gidip eşyalarını alacaksın." dedi. "Bayan Marge'ı dinlemeyeceksin."
Bir süre cevap vermedim, sonra pes ederek konuştum.
"Oraya gitmem gerekiyor. Hala eşyalarım var." dedim. "İçimde bir kısım her şeyin düzeleceğine ve Elina ile oraya döneceğimize inanıyordu, ama görünüşe göre öyle bir şey olmayacak." zorlukla yutkundum, kendimi toparlamak adına öksürdüm.
"Orayı tamamen boşaltmak istiyorum.""Lea," yeşil gözleri gerçek bir üzüntüyle bana odaklandı. "Elina'nın sana yaptığı şey için çok üzgünüm. Ama ya Nick'le karşılaşırsan? Orası hiç güvenli değil..."
"Ondan korkmuyorum."
Nefesini tutup bana inanamayan gözlerle baktı, Nick'ten korkmamanın imkansız bir şey olduğuna inanıyor olmalıydı.
Müşterinin işaretiyle bu tuhaf sohbeti yarıda keserek uzaklaştım.
***
Marge anahtarı mesai bitiminde kafeyi kapatmamız için bize bırakarak çıkmıştı, saat 6'yı geçtiğinde önlüğümü askıya asarak çantama yöneldim. Fakat gözüme yan taraftaki masanın üzerinde duran faturalar takıldı, Marge onları unutmuş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
manipulative
FanfictionGözlerin gözlerimle uzun süre temas etmekten çekiniyor. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken alt dudağını kemiriyorsun, oturduğun yerde bir türlü rahat edemiyormuşçasına kıpırdanıyorsun. Düşüncelerini dev bir bilboard'ta yazıyor gibi net bir ş...