chapter 27: to My Love

192 29 29
                                    

"Lea!"

Oliver seslendiğinde genç kız başını tozunu aldığı kitaplardan kaldırdı.

"Senin için gelen biri var," dedi Oliver, elindeki kahveleri bir masaya götürürken.
Lea bir an için irkildi, elindeki kitabı rafa bıraktı.

"Kim?" sorduğunda Oliver duymadı bile, çoktan diğer masaya doğru yönelmişti.

Hızlı adımlarla rafların arasından çıktı, birazdan gördüğü tanıdık yüzle gerilmiş bakışları yumuşadı.

"Eli, selam!"

"Selam," en yakın arkadaşı hafif bir gülümseme ile sarıldı.
"Akşam vardiyası kaçta bitiyor? Seni almaya geldim."

"Beni almaya mı geldin?" Lea kıkırdadı.

"Evet? Beraber yürüyelim eve kadar."

"Ev zaten iki sokak ötede."

"Olsun." Elina omuz silkti. Hala Anna ve Henry'nin evinde kalıyorlardı, ve hiçbir şeyi riske atmak istemiyordu. Lea'nın akşam vardiyasına kaldığı ilk günde onunla beraber yürüyebilmek için işinden erken çıkıp gelmişti.

Kitapçıyı o akşam Oliver kapatacaktı, Marge Lea'ya artık çıkabileceğini söyledi. İki kız Londra'nın yağmurlu sokaklarında eve doğru yürürken Elina'nın şemsiyesinin altına sığınmışlardı.

"Şemsiyem kırık." Lea dudak büktü.
"Yenisini almam lazım."

"Senin şemsiyen kırılalı aylar olmadı mı?"

"Oldu," geveledi. Şemsiyesinin kırıldığı gün aklına gelmişti, yağmur fırtınası, caddede arabasıyla kendisini bekleyen Tom...
Genç kızı Thames Nehrinin karşısında bir restoranta götürmüştü, onu sevdiğini söylemişti. Her şeyin ne kadar da rüya gibi olduğunu hatırladı Lea. Yağmurun altında onu öptüğü zaman, her şey gerçek üstüydü.

"Hey?" düz saçlarını tepeden toplamış kız seslendi.

"Hım?"

"Ödevini bitirdin mi? Ödevim var diyordun."

"Ha, evet." mırıldandı.
"Evden ayrıldığımızdan beri bakamadım."

"Ama laptopun yanında?"

"Biliyorum," gözlerini kaçırdı Lea. "Bu akşam bakacağım."
Ödevlerine konsantre olamamaktan nefret ediyordu.

Yağmurun altındaki bu yürüyüş sonlanıp eve geldiklerinde, Anna'nın kendilerine verdiği anahtarla içeri girdiler. O gün Lea'nın akşam vardiyası varken Anna ve Henry sabah vardiyası yapmışlardı, bu yüzden şimdiye çoktan eve geldiklerini düşünerek seslendi Lea.

"Hey Anna!"

Ama ses yoktu. Kızlar ıslanmış montlarını asıp adımlarını içeri attıklarında, evin boş olduğunu fark ettiler.

"Sana bir yere gideceklerini söylediler mi?"

"Hayır." Lea başını iki yana salladı.
"İkisiyle de kahvaltıdan beri konuşmadık."

"Hımm... Belki akşam yemeğine falan çıkmışlardır."

Yine de haber vermemiş olmaları garipti, ama çok acıkmıştı Lea. Sabahtan beri midesine iki kupa kahveden başka hiçbir şey girmemişti. En yakın arkadaşı çalıştığı restorandan getirdiği yemekleri pişirirken yayılan enfes kokuyla dudaklarını yaladı.

İki kız birlikte yemek yediler, tabakları topladıktan sonra Lea bir süre söylediği gibi ödeviyle ilgilendi. Fakat biraz sonra gözleri laptopunun ekranındaki saate kaydığında kaşları çatıldı.

manipulative Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin