chapter 36: the Collapse

198 17 4
                                    


Yıldoza dokunmayı unutmayın!

Hava buz gibiydi ve fırtınaya karışan yağmur saatlerdir durmamıştı.

Bu hava, söylediğine göre, birbirimize hislerimizi açıkladığımız geceyi hatırlatmıştı Tom'a. Tam da bu nedenden dolayı, Thames Nehri'nin hemen karşısındaki restorana gelmiştik. Akşam yemeğini burada yiyecektik.

Bizi bir restorana götürmesi fikrine başta sevinmiştim aslında, yardım isteme şansımız olabilirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bizi bir restorana götürmesi fikrine başta sevinmiştim aslında, yardım isteme şansımız olabilirdi. Gizlice bir işaret yapardık, veya birimiz lavaboya gidebilirdi.
Fakat tüm bunlar, zaten normalde de kalabalık olmayan Londra sokaklarından birinde arabadan inip tek bir kişiyi bile göremeyene kadardı, ve Tom'un restoranı kapattırdığunı da öğrenene kadar.

"Burayı kapattırmana gerek yoktu," dedim ıslanmış montumu boş bir sandalyeye atarken.

"Rahatça yardım isteyip kaçabilmeniz için mi?" mutsuzca gülümsedi. Sonra sandalyesine oturmadan bana yaklaştı, ciddi bir ifadeyle önce yanağıma, sonra da burnuma dokundu.

"Üşümüşsün."

"Çekil," aldırmadan kendimi geri çektim, sandalyemi Joseph'ın sandalyesine doğdu kaydırdım. Tom oralı olmadı, garip bir aceleyle garsonlardan birini yanına çağırıp bir şeyler konuşmaya başladı.

"Neden buraya geldik?" Joseph bana fısıldayarak sordu.
"Yıldönümünüz falan mı?"

"Ne yıldönümü?" öfkeyle kaşlarımı çattım.

"Yani o öyle mi düşünüyor," toparlamaya çalıştı.

"Hayır değil," dedim kısaca.

Garsonlardan biri aniden bana bir şal- battaniye uzattığında şaşkınlıkla aldım.
Sinir bozucu olsa da Tom haklıydı, üşümüştüm.

""Bir şişe Château içeceğiz," dedi Tom, sonra gözlerini garsondan bana çevirdi.

"O gün ne yediğimizi hatırlıyor musun?"

"Imm.." düşündüm. "Kuzu?"

"Bezelyeli Cornish kuzu budu." ince dudakları belli belirsiz yukarı kıvrıldı.
"Yine yemek ister misin, sevgilim? O gün pek yiyememiştin."

Gözlerimi devirdim, garsonu bekletmemek adına başımla onayladım.

"Joe?"

"Ben de aynısından." dedi tedirgin bir sesle.

"Baş başa olsaydık daha iyi olurdu," Tom homurdandı. Sonra gözleri sağlıksız bir parıltıyla parladı.
"Hemen ondan kurtulayım da yalnız kalalım?"

"N-ne? Ha?" Joe panikle sandalyesinde kıpırdandı, bense tiksinen bir bakış attım.

"Sen bunun şakasını yapabilecek kadar hastasın."

manipulative Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin