chapter 39: Psycho Winner

94 13 9
                                    

"Lea?" Bayan Marge onu gördüğüne şaşırmış görünüyordu, hemen sonra bu duyguya telaş da eklendi.
"Sen Bookish'e geçmeyecek miydin?"

"Ben..." Lea mırıldandı, sesi neredeyse çıkmamıştı. Hala ağlıyor olduğunu fark etti, istemsizce yımruklarını da sıkıyordu.
"Nasıl?" fısıldadı. "Neden?"

Marge'ın da gözleri doldu, ardından birkaç damla yaş süzüldü, Lea bunların samimiyetine azıcık bile inanmıyordu.

"Neden olacak, kirayı bile ödeyemiyordum." dedi, elinin tersiyle çektiği burnunu ve gözlerini sildi.
"Bookish'i, tek gelir kaynağımı kapatmam gerecekti. Borç batağındaydım."

Genç kız başını iki yana salladı, hiçbir şey umrunda değildi.
"Başka bir şey düşünebilirdik... Beni sırtımdan bıçaklamayacağın bir yol." elleriyle gözlerini sildi. Sonra ona arkasını döndü ve kaçma umuduyla dış kapıyı açtı.

"Bayan Lea," kapıyı açmasıyla birlikte bir ses duydu. Elinde silah tutan, siyah giyimli adamdı, Nick'in çalışanı Mark.

"Lütfen kapıyı kapatın. Size veya çevreye zarar vermek zorunda kalmak istemiyoruz."

Lea dudağını ısırdı, birkaç gözyaşı daha yanağından süzüldü. Araladığı kapıdan uzaklaştı ve bacakları titreyerek salona yürüdü.

"Hey." dedi Nick kıza bakmadan.

"Bu şekilde öğrenmen biraz kötü oldu, bunu kabul etmeliyim."

Genç kız artık kendisine yakın olan herkesin; kelimenin tam anlamıyla herkesin, onlarla iş birliği içinde olabileceğini düşünmeye başlamıştı. Nasıl güvenebilir, nasıl emin olabilirdi?

Marge'ın yardımsever, korumacı, anaç tavrı gözlerinin önünden geçiyordu, olayların gerçekliğini kavramakta zorluk çekiyordu.
Başı dönüyordu, her şey dönüyordu.

"Lea?" Joe'nun içeri girmesiyle herkesin kafası ona çevrildi. Lea geç kalınca gidip kontrol etmek istemiş ve aralık kapıdan içeri girmişti.

"Neler oluyor?"

"Joe, sen arabaya geri d-" kız cümlesini bitiremeden, Mark silahını çekti ve bir kurşun sesi yükseldi.

Joe yere yığıldı.

Lea olayın gerçekliğini algıladığı anda çığlığı bastı, kalbi duracak gibiydi, yerde yatan Joe'nun yanına koştu.
Göğsünden vurulmuştu, nefes alamıyor gibi çırpınıyordu. Gözlerinin önünde acı çekiyordu, hatta büyük ihtimalle ölüyordu, ve hiçbir şey yapamıyordu.

"Joe?.." mırıldandı, ama çocuk cevap verebilecek hâlde değildi, bilinci kapanmaya başlamıştı.
"Ambulansı arayın!" bağırdı, ama aramayacaklarını biliyordu aslında.
Ne yapacağını bilemeyerek çocuğun göğsündeki kan kümesine baskı uygulamaya başladı, parmakları tamamen kana bulanmıştı şimdi. Her zamankinden şiddetli ağlıyordu, kulakları sanki bir enkaz alanındaymış gibi uğulduyordu.

Birkaç saniye tamamen kaos hakimdi, ağlıyor ve eliyle yaraya bastırarak bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Sonra Joe son kez, nefes almaya çalışıyor gibi bir ses çıkardı, ardından gözleri kaydı ve vücudu tamamen hareketsizleşti.

"Hayır, hayır," Lea burnunu çekti, onu sarsmaya başladı. "Hayır..."

Marge'ın da ağladığını duydu, ama bu kadına olan öfkesini arttırdı. Ağlamaya hakkı olmadığını düşündü, üzülmeye de hakkı yoktu.

Nabzını bulamıyordu, ama bunu kabul etmek istemiyor ve bir şeyler yapmaya çalışmaya devam ediyordu. Elleri ile birlikte eğildiğinde omuzlarından dökülen saçlarının uçlarına da kan bulaşmıştı, bedeni şok ve dehşetle titriyordu.

manipulative Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin