chapter 43: Black Swan

65 11 0
                                    

Bunu kaç kişi görebilecek, takip eden birileri hala burada mı, bilmiyorum. Erişim yasağına önce çok şaşırdım, sonra da çok üzüldüm. Umarım hala buradasınızdır, çünkü ben buradayım, en azından şimdilik. Ve umarım bir mucize olur ve, instagram gibi wattpad de geri gelir.


"Sen eve mi geçeceksin? Seninle geleyim ben de." arkadaşlarıyla birlikte yedikleri bir akşam yemeğinin ardından, sokakta yürürken Zawe Tom'un koluna girmişti. Kaldırımlar ıslaktı. Oxford yakınlarındalardı, ev de uzak sayılmazdı, köşede onları bekleyen arabaya bindikten sonra yaklaşık 10 dakika sürerdi yolculuk.

"Önce bir yere uğrayacağım," dedi Tom.
"Sen istersen eve git."

Kadın kaşlarını kaldırdı, Tom'un bu hafta bunu 3. yapışıydı. Bir işi olduğunu söyleyerek ortalardan kayboluyordu, Zawe başta bunun üzerinde durmamıştı ama şimdi sorma gereği hissetti.

"Nereye gidiyorsun?"

Mavi gözlerde anlık olarak garip bir bakış belirdi, Zawe bunu anlamlandıramadı.

"Kitapçıya gideceğim."

Kitapçı mı? Bu muydu yani saklamaya çalıştığı gizli yer?

"Ah, seninle geleyim," kolunu yandan adamın bedenine sardı. "Benim de almak istediğim birkaç şey vardı."

"İstediklerini senin için ben alırım," Tom bedenini uzaklaştırdı, gözlerini kaçırıyordu. "Hadi, sen eve geç canım. Birkaç saate gelirim."

Tom bir şey mi saklıyordu? Aslında gideceği yer kitapçı değil de başka bir yer miydi? Zawe bu sorgulamayı yapamadan, İngiliz arabalarının beklediği köşede kadından ayrılarak adımlarını döndürdü.
Zawe gittikçe uzaklaşan adamın arkasından bakakaldı; ellerini ceplerine koymuş, başını öne eğmiş, hızlı adımlarla yürüyordu. Kaçarcasına hızlıydı, adeta telaşlı görünüyordu, bu görüntü hiç de uymuyordu senelerdir tanıdığı Tom'un kişiliğine. Kadın şimdi Tom'un gideceği yerin aslında bir kitapçı olmadığından neredeyse emindi.

Fakat yanılıyordu, çünkü Tom gerçekten de bir kitapçıya gidiyordu.

Oxford merkezde, sokak arasında, küçük bir kitap-kafe dükkanı olan Bookish'e.

Bu kızla konuşmaya başlayalı sadece 7 gün olmuştu; kitapta çizdiği mısraların hemen yanında, kendisine bırakılmış küçük bir not bulmuştu Pazartesi günü, "Wow, burada yalnızım sanıyordum."

Kayıtsızca bir yanıt yazmıştı Tom, "Ben de öyle."

Aslında konuşmanın burada sonlanacağını düşünmüştü, hatta emin sayılırdı, taa ki ertesi gün yeni bir not bulana dek.
"Dünya ve güneş metaforunu anlıyor musun? Galiba benim hiçbir fikrim yok. :D Bu arada ben Lea."

Tom kızın adını bir kereliğine içinden tekrar etmişti, 'Lea.' Ve sonra sayfanın aşağıdaki boş alanına yazmaya koyulmuştu;
"Dünya'nın kozmik, kurgusal bir oyun  görüntüsünün altında, bundan çok daha fazlası olduğunu anlatıyor. Güneş ise imkansızlığı simgeliyor, erişilemeyen umudu."

Ertesi gün kitabı eline aldığında ise alt alta iki cümle yazılmıştı,
"Vay canına, düşündüğümden daha derin.
Dünya sence de kozmik bir oyundan fazlası mı?"

"Öyle olmasını isterdim." yazmıştı Tom, refleks denebilecek bir çırpıda.
"Sen ne düşünüyorsun, Lea?"

manipulative Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin