Yıldıza dokunmayı unutmayın ♥️
Ondan ayrıldığımdan beri, tekrar iç sesimi duyabiliyor, aynadaki yansımama suçluluk duygusu hissetmeden bakabiliyordum.
Kendimi kaybetmiş ve tekrar bulmuştum, mutsuz ve silik günlerimden sonra yeniden kendim gibi hissediyordum artık.Ama elbette kalbim acıyordu. Daha önce hiç hissetmediğim bir acıyla.
"Kahve içeceğim, kahve istiyorum." mırıldandım. En yakın arkadaşım memnuniyetsizlikle söylendi.
"Yemek yemeden, sadece kahve içerek yaşayamazsın Lea."
"Bence yaşayabilirim."
Artık kalp şeklindeki kupayı kullanmıyordum, onu dolaba kaldırmıştım, karnımda bir kramp ile birlikte.
Evet, ayrılık yetmiyormuş gibi bir de regl olmuştum. Dünya şu an benim için katlanması zor bir yerdi.Ama iyi olacaktım, iyileşecektim. Bunu biliyordum. Çünkü her ne kadar acı çekiyor olsam da, bunun sağlıklı, hissedilmesi gereken bir acı olduğunun farkındaydım.
"Ağrın nasıl oldu?"
"Daha dayanılabilir seviyede," dedim kahveyi bardağıma doldururken.
"Bunun yerine bitki çayı içmelisin," diyerek uyardı. Gözlerine dinlendirici gözlüğünü takmış, yeni aldığı bir yemek kitabını okuyordu.
"Her türlü işkenceli bir gün olacak." omuz silktim.
"En azından kahvemle beraber sürüneyim."Kahkahası çalan kapının sesi ile kesildi, gözlüğünün üzerinden şaşkın gözlerle bana baktı. Neye şaşırdığını anlamıştım; olaysız, sakin bir Pazar günüydü ve Elina da ben de kimseyi eve davet etmemiştik, kimsenin gelmesini beklemiyorduk.
"Ben bakarım," dedi Elina ve ayağa kalktı. Salonu geçip dış kapıyı açmaya giderken gözlerimle onu takip ettim.
"Ne işin var burada?" öfkeli sesini duydum, birazdan güçlü adım sesleri salonu doldurdu.
"Hey, selam Lea."
Salonun mutfak kısmında olmama rağmen çekinerek bir adım geriledim.
"Nick?" onu düğün gecesinden beri görmemiştim.
"İçeri daldığım için özür dilerim," dedi sinirden kıpkırmızı olmuş Elina'ya bakarak.
"Ama sizi uyarmam gerekiyor, bunun için geldim."Kaşlarım çatılırken ona daha dikkatli baktım, nefes nefeseydi ve biraz telaşlı görünüyordu, acelesi var gibiydi.
"Ne uyarması?" Elina sordu, kollarını göğsünde birbirine bağlamıştı.
"Bakın," dedi uyarıcı bir tonla.
"Bu benim işim, ve ikinizin de özel bir tarafı yok. Ama siz, özellikle de sen.." duraksadı, beni işaret etti.
"Nedenini anlayamadığım bir şekilde bana iyi davrandınız, ben de kimseye iyilik borcumun olmasını istemiyorum. Bu yüzden bu uyarıyı yapacağım, ama sadece bir kez, sadece bu seferliğine.""Sen ne saçmal-" Elina'nın sözünü kesti.
"Hemen buradan gitmeniz gerekiyor."
"Ne?" sesim istemsizce tizleşmişti.
"Evet, acele etseniz iyi olur," eğildi ve kanepedeki yastıkları eliyle tek tek yoklamaya başladı, birazdan bir tanesini eline aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
manipulative
FanfictionGözlerin gözlerimle uzun süre temas etmekten çekiniyor. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken alt dudağını kemiriyorsun, oturduğun yerde bir türlü rahat edemiyormuşçasına kıpırdanıyorsun. Düşüncelerini dev bir bilboard'ta yazıyor gibi net bir ş...