Amina hastaneye yatalı dört gün olmuştu. Şamil karısının başından ayrılmıyordu. Amina rahat nefes alamadığı için destek almaya devam etmişti. Beşinci günün sabahı doktor Amina'yı kontrol için yanına geldi. Muayenesini yaptıktan sonra;
"Amina seni burada tutmaya bir süre daha devam edeceğiz" dedi. Amina olur anlamında başını salladı. "Ne zaman geldin Suriye'den. Gerçi zorunlu bir geliş olmuş senin ki..."
"Hıhı... Ben yaralanınca babam beni göndermiş buraya."
"Dedem... Amina'nın babasının can dostudur."
"Ne kadar güzel... Çok kötü günler geçirmiş olmalısın..." yine konuşmadan doktoru onayladı. "Sen bizzat cephede miydin?"
"Hayır... Halep bombalanırken yaralandım."
"Amina savaştan önce tıp okuyormuş" deyince Şamil doktor gülümseyerek baktı.
"Ne güzel... Kaçıncı sınıftaydın?"
"Beşinci yılımdı..."
"Annesi Suriye'de çok tanınmış bir doktordu."
"Aaa... Annen Suriye'de mi?" Amina'nın dolan gözlerini fark etti hemen "Özür dilerim... Sanırım yanlış soru sordum."
"Annem... Bombardıman sırasında doğum yaptırırken şehit oldu." Cümleleri ağzından çıkarken gözlerinden yaşlarda hemen yuvarlanmıştı." Doktor elinin üzerine elini koydu. "Allah sana sabır versin. Madem annen doktordu. Eğer istersen ben bundan sonra sana anne değil belki ama abla olmak isterim."
"Sevinirim" diye cevap verdi Amina.
"Okula devame edeceksin değil mi?"
"Okulumun Türkiye'de denkliği yok."
"Sınavsız kayıt diyorlardı..." dedi şaşkınlıkla doktor.
"O bir şehir efsanesi Doktor Hanım. Amina ülkesinde derece yaparak tıp fakiltesini kazanmış. Ancak Türkiye'ye gelince tıp okumasının imkansız olduğu söylenmiş. Sadece bazı üniversitelerin aneztezi bölümlerinde okuyabileceği söylenmiş."
"Ciddi misiniz?"
"Maalesef..." diye cevap verdi Şamil. "Ama araştıracağım özel üniversitelerde durum nedir?"
"Devam etmek istersin değil mi Amina?" Amina önce Şamil'e baktı. Sonra doktora yöneltti bakışlarını.
"Ben Halep'e geri döneceğim. Savaş bitince ülkemde okuluma devam ederim." Odada buz gibi bir hava esmişti. Doktor neler olduğunu anlamamıştı.
"Neyse... Sonra devam edelim sohbete... Ben hastalarıma bakmalıyım. Görüşürüz" diyerek odadan çıktı. Şamil;
"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Ortamın gerginliğini yok etmeye çalışıyordu.
"Elhamdülillah..." dedi usulca "Sen işine neden gitmiyorsun? Kaç gündür buradasın?"
"Senden önemli değil... İşleri buradan da takip ediyorum." Dedi karısının yanına gitti. Kulağına eğildi. "Senin kara gözlerine bakmak varken..." sonra dudaklarına dokundu dudakları ile "Bu dudaklar sende varken... Ben ondan vazgeçmem... Halep rüyasını unut. Ben karımı hiçbir yere göndermem..." Amina yutkundu.
"Ben sana sormayı düşünmüyorum..." dedi Şamil'in gözlerine bakarak "Ve beni bir daha öpme... Benden uzak dur..." dedi dişlerinin arasından.
"Ne sana yaklaşmak için ne de seni öpmek için senden izin almaya niyetim yok. O gün... Dedemin evinde, beni kocalığa kabul ettin. İmam Allahın izniyle... Şahitlerin huzurunda nikahımızı kıydı..." derken çekildi. Amina kocasının gözlerinden gözlerini çekti. "Şimdi Suriyeli savaşçım... Savaşacağın kişi ben değilim... Benimle savaş edersen kaybedersin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Karası
General Fiction06.02.2023 sabaha karşı yurdumun güneydoğusu sallandı. büyük acı çöreklendi yüreğimize. Bu acının tarifi asla yok. Yıkılan binlerce binanın molozlarının altında kaldı binlerce canımız. Saatler birbiri ile yarışırken, her gelen kurtulma haberi ile y...