Bölüm 44

264 24 1
                                    

O gece heyecanla Ravza'ya vedaya gitti Amina. Gözyaşları ile vedalaştı. En Sevgiliden Sevgiliye gidişti bu sanki. Yüreği ağlıyordu hemde hıçkırarak. Yatsıdan sonra oturdu çocukların vakit, saat dinlemeden koşuşturdukları mermerlere. Gecenin verdiği serinlikten nasiplenmişti beyaz taşlar. Elini mermerlere sürdü.

"Mermerlerin nabzında çarpar mı tekbir" diye fısıldadı "Mermer... Keşke ben olsaydım senin yerinde. Buradan, Efendimizin yanından hiç ayrılmasaydım ve tekbirler benim nabzımda atsaydı. Çocuklar... Onlar Efendimizin dizi dibinde cıvıldaşırken ben huzurun en alasını yaşasaydım." Sonra elini çekti "yok yok senin yerinde olmak... Belki de yeterli değil. Efendimizin ayaklarının değdiği toprakların yanında. Düşünsene... Senin altındaki o toprağa Efendimizin ayakları değmiş." Bir süre sustu. Bu kentiçok sevmişti. İçindeki savaşa rağmen bu kent ona huzuru yaşatmıştı. Nefes almak istediğinde Ravza onun sığınağı olmuştu. Eve genelde uyumak için gidiyordu. Ravza olmuştu asıl sığınağı ve şimdi gitme zamanıydı. Gidecekti... Şamil'e gidecekti. Yine gelecekti buralara, kedilere baktı imrenerek "Geleceğim kedicanlar yine geleceğim Allah'ın izniyle.

Gece saat 03.00 de uçak Medine semalarına çıktığın da Amina hüzünle elini salladı. "Bedenim gidiyor ama aklım burda. Her müslüman gibi evimde, işimde, aşımda her şeyim de her zaman sen olacaksın. Derin derin içime çektiğim o kokunu unutmayacağım."

Üç buçuk saat sonra artık uçak Ankara semalarındaydı. Birazdan kocasının hasreti son bulacaktı. Uçağın tekerlekleri yere değdiğinde yüreği ağzından fırlayacaktı sanki. Çok az kalmıştı birazdan sevdiği adamın kollarında olacaktı. Hasretiyle kavrulduğu kocasına koşacak ve ona bebeklerini müjdeleyecekti. Bir bebekleri olacaktı. Elini karnına koydu, usulca okşadı karınını;

"Geldik bebeğim babaya geldik. İnan bana o da çok heyecanlıdır. Hele seni duyunca çıldıracak. Ablanda o da mutlu olacak seni duyunca." Diye fısıldadı bebeğine, Zümra'yi da çok özlemişti. O zavallı öksüzü nasıl da bırakıp gidebilmişti. Kendine işte tam da bu sebeple hep kızmıştı. Yolcular artık ayaklanmaya başlamışlardı. Hemen telefonunu açtı. Kocasına kısacaa 'Sana geldim.' Diye mesaj attı.. Amina da çantasını alarak koltuğundan kalkarken yanında oturan Suud'lu beyana selam verdi gülerek.

"Size hayırlı tatiller" diyerek vedalaştı onunla. Kalbi kocasına ulaşmanın heyecanını yaşarken o bayanla sohbet yolculuğun daha çabuk bitmesine vesile olmuştu. Ağır adımlarla çıkışa yöneldi. Yolculuk çabuk bitmişti ama o yol... Sanki kilometreler sürüyordu. Pasaport kontrole geldiğinde işte Şamil oradaydı. Onu bekliyordu. Gülerek el salladı kocasına. Tüm kontrollerden geçince kocasının açtığı kollarına özlemle sığınmıştı. Bir süre hasretini dindirmeye çalıştı Amina sonra Şamil karısının yüzünü avuçlarının arasına aldı. Gözlerine baktı hasretle, alnına dudaklarını değdirdi.

"Özledim seni kadın" dedi usulca "Bir daha gitme." Söyleyeceği o kadar çok şey vardı ki. Şuan her şey geride kalabilirdi. Sadece karısı ve kendisi vardı. Başka da her şey bitmişti.

"Ben seni özledim." Dedi kocasına tekrar sarılırken. Bir süre onu kalbini dinledi sonra; "Bu arada benim meleğim nasıl?"

"Zümra... O da seni özledi. Sürekli ağlıyor. Senin olmaman ona dokunuyor sanırım. Ağlak oluyor sen olmayınca."

"Canım benim ya... O zaman hemen ona gidelim." Dedi kocasının aşk dolu gözlerine bakarken.

"Olmaz... Halam onunla... Sen birkaç gün sadece benim olacaksın." Amina tek kaşını kaldırarak kocasına baktı. "Bakma öyle kötü kötü. Ben karıma doyamadım daha ya..." derken elini tuttu karısının "Valizlerini alalım mı?"

Siyahın KarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin