Bölüm 29

257 30 1
                                    

"Ve... Seni öpmem bu kadar sana acı veriyorsa... Bir daha olmaz..." diyerek ellerini çekti karısının yüzünden.

Amina'yı öylece bırakıp gitmişti kocası. Aşk istiyordu Amina. Aşk olursa her şeye rağmen kalırdı sevdiği ve onu seven adamın yanında. Şamil hala karısını seviyordu. Bunu anlattıklarından hissetmişti. Tamam, onu hayatlarından çıkaramazlardı, onun bir kızı vardı. O kız için her zaman adı anılacaktı. Asla annesini unutsun istemezdi ama kızının unutmasını istemezdi. Kocası ise güzel bir geçmiş olarak anmalıydı. Amina fark ediyordu Şamil hala eski karısındaydı.

Şamil artık yatak odasında da yatmıyordu. Misafir odalarından birinde kalıyordu. Eski yatak odasında kalmayı tercih etmemişti. Akşam yemeklerin de bir araya geliyorlar ve hal hatır sormadan ileri gitmiyorlardı. Yemek bittikten sonra Şamil bir süre kızı ile zaman geçirip evden gidiyordu ya da çalışma odasında çalışıyordu. Amina iyileşmişti havalar da artık daha güzeldi. Her gün Zümra'yı arabasına koyup yürüyüş yapıyordu. Bu yürüyüşler ona iyi geliyordu. Ama Şamil'in durumu epeyce onu geriyordu.

Hayatı akıp gidiyor ve Şamil'in ondan uzaklaştığını her geçen gün daha çok hissediyordu. Kocasını gördüğü o kısa zamanda bile çok öfkeli olduğunu görüyordu. Bir akşam yemeğinde bir araya geldiklerinde;

"Müsait olduğunda..." diye söze başladı Amina "Konuşabilir miyiz?" Şamil hiç başını bile kaldırmadan;

"Olur" diye cevap verdi. Sanki Amina umurunda değildi. Bu eve ilk geldiğinde hiç değilse bodrum katta kalıyor ve yerini biliyordu.

"Tamam, o zaman yemekten sonra..." Şamil başını kaldırdı.

"Seni dinliyorum" diyerek sözünü kesti Amina'nın. Amina, çalışanların yanında konuşmak istemiyordu ama madem tercihi oydu.

"Tamam, o zaman..." diyerek çatalını tabağın kenarına bıraktı. "Beni, dediğin kişilerle tanıştırır mısın? Artık iyileştim ve bir şeyler yapmak istiyorum." Şamil anlamamış gibi baktı. "Suriye için çalışabileceğim dernekten bahsetmiştin. Hani babama seni ulaştıran insanların olduğu..." Şamil elini alnına götürdü.

"Hatırladım... Erken değil mi senin için... Ciğerlerin buna izin verecek mi?" diye sordu.

"Ben iyiyim."

"Doktorla konuştun mu?"

"Evet konuştum. Aslında kendimi çok yormamam şartı ile istediğimi yapabileceğimi söyledi."

"İpek Hanım seni tekrar kontrol etsin. Sonra karar verelim." Dedi Şamil.

"Benim dediğime inanmıyor musun?" diye çıkıştı Amina.

"Hayır, alakası yok. Sen son zamanlarda doktora muayene oldun mu?"

"Olmadım ama..."

"Aması yok... Önce seni muayene ettirelim sonra ne derse ben uyarım. Sadece ihtimallerle hareket etmek istemiyorum. Ağır bir hastalık geçirdin." Aslında haklıydı. Amina kabul etmek zorundaydı. Doktorla sadece telefonda konuşmuştu. İpek Hanım 'gel' dediği halde gitmemişti.

"Onu da yaparız... Ben iyiyim..." Şamil masadan kalktı. daha yemeği bitmemişti.

"Sen randevu al bana bildir. Beraber gideriz. Yarın müsaitim diye hatırlıyorum ama... Yine sabah bakıp sana dönerim. Sana afiyet olsun." Diyerek yemek odasından çıktı. Amina masa da yalnız kalmıştı. Bir süre sakinleşmeye çalıştı. Ama olmuyordu. Bu neydi şimdi? Eli ayağı resmen titriyordu. Onunla konuşmaya bile tenezzül etmiyordu kocası olacak adam. İçinden sabır için Asr süresini okudu adedini saymadan. Ama olmuyordu Öfkesi kafasından tütüyordu adeta. Ellerini masaya dayayarak ayağa kalktı, Elif'e;

Siyahın KarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin