Ali, Aslı ile yaptığı telefon konuşmasından sonra hemen Şamil'in evinden ayrılmıştı. 'Hata' demişti ilişkilerine. Berke ile barıştık demişti. Ali'nin aklı almıyordu tüm olanları. Ne olmuştu da o görüşmeden sonra da bu kız Berke ile barışmıştı. Hem Berke neden evleneceği kızdan ayrılmıştı. Giyindiği kıyafetle bile mesaj vermişti Ali'ye, çıplaktı... Resmen çıplaktı. Ali bakmaya utanmıştı.
Şeyma hamilelik olayını sorduğunda ona tepki bile göstermemişti. Kesin yoktu öyle bir şey. Tamamen kız kardeşinin uydurmasıydı bu konu. Ali o kızın parasına sulandığını biliyordu. Yoksa o mu bir şey yapmıştı. Ama... Berke demişti. Ali sevdiği kızdan hemen vazgeçemezdi. Onu takip ettirildiğinde Berke ile görüştüğünü öğrenmişti. Aslı ona yalan söylememişti. Eline gelem resimler gerçeği adeta isbat etmişti.
Ali bu bulmacayı çözmekten acizdi. Ülkesine dönünce kendini günlerce Kabe'ye attı. Günlerce oradan çıkmadı. Rabbi ile konuştu hep. Ona sığındı. Aşk acısının kendini Rabbine yaklaştırmasından memnundu. Defalarca af diledi Yaradanından... Hocası demişti ki; Allah'tan çok kimsenin sevgisi girmesin kalbinize. Zira orası muhabbet yeridir. Dilin de Mevlana'nın dizeleri takılmış ve bu dizelerdeki derin anlamlarla Rabbinden af dilemişti. Ayet değildi ama Mevlana ne güzel anlatmıştı;
Allah cc. der ki: Kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler: Onsuz yaşayamam deme seni onsuz da yaşatırım.Ve mevsim geçer gölge veren ağaçların dalları kurursabır taşar canından saydığın yar bile bir gün el olur aklın şaşar. ...Dostun düşmana dönüşür düşman kalkar dost olur öyle garip bir dünya.Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın.En garibi de budur ya Öldüm der durur yine de yaşarsın...
Ali kendi kendine 'Öldüm der durur yine de yaşarsın...' diye mırıldandı. Nasıl bir şeydi bu? Aslı'sız dünya da nefes almakta zorlanıyordu. Gözlerine gelen yaşları Rabbinin huzurunda hep saldı. Gülerce ağladı. 'Rabbim kulunu sevdim. Hata mı ettim Rabbim Sen gönlüme verdin o kulunun sevgisini ben de sevdim. Rabbim gözlerine bile bakamadım. Rabbim... Elini tutmadım... Rabbim saçalrını koklayamadım. Kokusunu içime çekmedim. Çekmedim... Senin iznin olmadan yapmadım Allah'ım. Tövbe diyecek bir kere baktım... Bir kere gözlerine... Affet beni Allah'ım. Senin sevgini geçmedi... Senin emrin için sevdim... Senin rızan için sevdim. Aşkı yarattın ya Allah'ım... Ben o aşkı yaşadım... Deli oldum, mecnun oldum Allah'ım. Elim kolum kalkmaz... Ayaklarım ancak sana gelebildi. Sana yalvarıyorum. Günahım için af dilerken... Bu aşka dayanma gücü ver istiyorum. Rabbim... Gönlümden alma o aşkı... O aşk beni sana getirdi. Gönlümde aşkım acısıyla kalsın. Rabbim sen bana hata yaptırma. Rabbim ona da bana da senin için hayır olanı yaşat. Ben neler oldu bilmiyorum. Sen biliyorsun. Hayırı nasip et. O güzel kulunu da senin emrinde bir kul yap. Allah'ım... Aşkımı aşkıma eş yap..." diye el açıp yakarıyordu sürekli.
Bir ay dünyayı unuttu. Kabe'de olmasaydı nefes alamazdı. Bir ay sonunda artık kendisine emanet edilenlere sahip çıkması gerektiğine karar verdi. Ailesinin yanına gitti. Ali'nin haline annesi bir anlam veremiyordu. Şeyma bir gün odasına gitti. Ali yatağına uzanmış düşünüyordu. Kapının sesini duyunca;
"Kimsin" dedi gözlerini dahi açmadan.
"Benim..." dedi Şeyma. Abisinin yanına geldi.
"Dışarı çık..." sesi sertti. Şeyma bu sefer konuşacaktı.
"Ali... Seninle konuşmam lazım."
"Sana çık dedim Şeyma." diyerek daha da sert konuştu. Sesindeki öfke o kadar belliydi ki.
"Ben sadece helallik istedim Aslı..." cümlesini tamamlayamadı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Karası
General Fiction06.02.2023 sabaha karşı yurdumun güneydoğusu sallandı. büyük acı çöreklendi yüreğimize. Bu acının tarifi asla yok. Yıkılan binlerce binanın molozlarının altında kaldı binlerce canımız. Saatler birbiri ile yarışırken, her gelen kurtulma haberi ile y...