Şamil bugün tekrar yurtdışına çıkacaktı. Amina ve Zümra ile bakıcısı beraber Adapazarında bulunan Emin Dedenin yanına gideceklerdi. Şamil hemen geri döneceğini söylemişti. O da geri döndüğünde biraz daha çiftlikte kalmaya karar vermişlerdi. Amina sabah dokuz gibi aşağıya inerken bir alt katta kalan kocasını uyandırmak için onun kaldığı odaya uğradı. Kapıyı çaldı, içerden ses gelmeyince açıp içeriye kafasını uzattı. Şamil derin uyuyordu. Kapıyı açıp odaya girdi. Kocasının hemen yanıbaşına gelip;
"Şamil... Hadi geç kalacaksın, artık uyanmalısın..." Şamil hafif kıpırdasada derin uyuduğu belliydi. Amina uzanıp pikenin dışında kalan çıplak omuzun elini dokundurdu. "Şamil..." diye onu dürttü ama hemen elini çekti. Şamil homurdunarak gözlerini açtı.
"NE oldu?" karşısında karısını görünce şaşırdı Şamil. "Ooo kim gelmiş benim odama? Hoş geldin güzel karım" diyerek hemen pikeyi açtı. "Gelsene..." Amina kocasının gösterdiği yera baktı. Başını salladı olumsuzca.
"Yok ben gelmeyeyim... Sen kalk... Geç kalacaksın..." dedi kocasına.
"Geç mi kalacağım?" diye sordu Şamil.
"Evet uçağın saat on beşte değil miydi?"
"Uçak? Haaa... Evet ya... Ama azıcık gelsen..."
"Ama benim yüzümden geç kalma..."
"Kalmam... Sen azıcık gel..." Amina kocasına gülümsedi. Uzanıp yanağına dokundurdu dudaklarını. Sonra;
"Bence... Sen kalk..." diyerek üzerindeki pikeyi çekmek istediğinde Şamil buna izin vermedi.
"Heyyy... Madem gelmiyorsun... Aşağıya in ve beni bekle..." Şamil üzerini açmasına fırsat vermedi.
"Beni kovuyorsun..."
"Evet... Gel kollarımın arasına gir diyorum... red ediyorsun... O zaman çıkta hazırlanayım."
"Tamam diyerek kapıya yöneldi. "Ama çabuk gel masaya hiç değilse..." derken sustu. "Ben gittim"
"Hiç değilse..." diyerek yarım kalan cümlesini tamamlamasını istedi. "Devam et..." Amina kapıdan elini çekti. Kocasına baktı.
"Hiç..." dedi acelece "Hiçbir şey..."
"Amina... Hani bana her şeyi söyleyecektin."
"Tamam o zaman... Hiç değlse... Hani gideceksin ya... Hani biraz yoksun..."
"Eeee..."
"Yani diyecektim ki... Biraz beraber... zaman geçirsek..." diyerek kapıyı açıp odadan dışarı çıktı koşarak. Arkasından kahkaha atan kocasını geride bırakmıştı.
Şamil en kısa zamanda hazıranıp aşağıya karısının yanına indiğinde Amina'nın salonda telefonundan bir şeyler okuyan karısının yanına geldi. Kocasının yanına geldiğini fark etmemişti bile. Şamil;
"Ne okuyorsun?" dediğinde Amina bakışlarını kocasına yöneltti. "Neden ağlıyorsun?" dedi karısının yaşlı gözlerini görünce, hemen uzanıp yüzünü ellerinin arasına aldı. "Ne oldu?"
"Haberler..." derken konuşmasına devam edemedi Amina. Şamil hemen karısının elindeki telefonu aldı. Baktığı haberi okudu. Esed'in askeri İblid'e saldırmıştı. Ölü ve yaralılar vardı.
"Çok üzüldüm canım" dedi sarılırken. Halep ablukadan kurtulduğunda orada yaşayanTürkmenlerin büyük bir kısmı ülkesini terk etmeyip İblid'teki kamplara yerleştirilmişti. Seksen bin kadar kadın, çocuk ve yaşlıya ev sahipiliği yapıyordu.
"Babam..." diyebildi "Babam oradaydı en son."
"Orada mıydı?"
"Evet... Dün konuştum... Bana İblid'de olduğunu söylemişti ve diğerleri... Onlar Halep'ten ayrılmak zorunda kalan çocuk, kadın ve yaşlılar. Suriye'den topraklarından ayrılmak istemeyen ve her şey... Her şey normale döndüğünde kaldıkları yerden devam etmek isteyenler... Orada kaldı." Şamil ellerini alıp dudaklarına götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Karası
Ficción General06.02.2023 sabaha karşı yurdumun güneydoğusu sallandı. büyük acı çöreklendi yüreğimize. Bu acının tarifi asla yok. Yıkılan binlerce binanın molozlarının altında kaldı binlerce canımız. Saatler birbiri ile yarışırken, her gelen kurtulma haberi ile y...