Bu eve geleli bir hafta olmuştu. Odasından mümkün olduğunca çıkmıyordu. Sevgi hanımla kuruyordu tek iletişimi. Bazen mutfağa gidiyor, onunla sohbet ediyordu. Onu sevmişti. Evin çalışanlarından başka kimseyi görmemişti bu süre içinde.
Sevgi Hanım ve eşi haricinde üç çalışan daha vardı. Burcu abla mutfakta, Emel ise evin temizlik işi ile ilgileniyordu. Bebeğin bakımını ise Beyhan yapıyordu. Hepsi ile kolayca anlaşmıştı. Ara sıra mutfak kapısından arka bahçeye çıkıyordu. Bu da temiz hava almasına yetiyordu.
Canı sıkılmasın diye Sevgi Hanım ona kütüphaneden kitap da getiriyordu. Ara sıra bebeğin sesini duyuyor, yanına gitmek istiyor ama babası yasakladığı için kendisine engel oluyordu. Özellikle geceleri sürekli ağlıyordu.
Yine gece olmuştu ve zavallı bebek canhıraş bağırıyor bir türlü teselli olmuyordu. Bu gece daha kötü ağlıyordu sanki. Saate baktı gecenin biri olmuştu. Beyhan'ın izin günüydü bu akşam. Sevgi Hanım ilgilenecekti onunla. Babası ve diğerleri büyük bir ihtimal evde yoktu. Ne yaptıysa sese kayıtsız kalamıyordu. Üzerindeki yorganı kenara attı. Yataktan kalktı. Üzerini giyindi, başını örttü. Yavaşça odasının kapısını açtı. İlk geldiği gün inmişti bu merdivenlerden. Usulca çıktı merdivenlerden. Bebeğin sesi yukarıdan geliyordu. Ortalıkta kimse yoktu. Bebeğin sesine doğru ilerledi. Ses bu odadan geliyordu. Derin bir nefes aldı, önce kapıyı tıklattı... Bebeğin sesinden başka ses yoktu ve elini kapının kulpuna uzattı. Yavaşça aşağıya indirdi. Kapıyı açtı.
Bebeği babası susturmaya çalışıyor ve bunda muvaffak olamıyordu. İçeri girip girmeme konusunda karar vermek de zorlansa da her şeye rağmen girdi.
"Şey... Ben..." diyen kızın sesine Şamil geri döndü. Ağlayan bebeğe rağmen öfkeyle ona döndü.
"Burada ne işin var senin?" diye bağırdı.
"Ben... Bebek... Bebek kötü..."
"Çık dışarı..." diye kükredi Şamil. Amina'nın gözleri doldu. Ama bebeğin çığlığına kayıtsız kalamıyordu. Ellerini uzattı Amina Sare;
"Onu lütfen bana verin..." diye yalvardı.
"Sana defol dedim..."
"Ben... O çok ağlıyor..."
"Senin halkın yüzünden..."
"Benim değil..." ağlayan bebeğe baktı. Ellerini uzattı ısrarla. "Ne olur onu bana ver..." dedi gözlerinden akan yaşa engel olamamıştı. Şamil ağlayan kızını zorda olsa kıza uzattı. Amina Sare miniği şevkatle kollarına aldı.
"Şşşş..." diye fısıldadı kulağına "Ne derdin var senin yavrucak" diye sordu bebeğe sanki cevap verecekmiş gibi, alnına değdirdi dudaklarını, hemen çekti "Ateşi var... Yanıyor..."dedi babasına bakarken ilk defa yüzüne bakmıştı Şamil'in.
"Ateşi mi var... Biraz sıcaktı ama..."
"Hemen soyalım..." diyerek yatağa bıraktı bebeği. "derece var mı?" diye sordu panikle.
"ben... Bilmiyorum... Odasına bakayım ben..." diyerek odadan çıktı. Amina aceleyle bebeğin üzerindekileri çıkardı.
"Ah yavrum benim... Ateş gibi yanıyorsun..." diyerek ağlayan bebeği kucağına aldı. Kalbinin sesini duyması için göğsüne yasladı. "Canım benim şimdi geçecek, iyi olacaksın." diyerek alnından öptü. Şamil telaşla odaya geri döndü.
"Derece..." diyerek elindeki dereceyi uzattı. Amina hemen dereceyi çocuğun kolunun altına koydu.
"Benim ıslak beze ihtiyacım var... Su... Suya biraz da sirke olacak... Siz... bebeği tutarsanız..." diyerek kollarındaki bebeğe baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Karası
Ficção Geral06.02.2023 sabaha karşı yurdumun güneydoğusu sallandı. büyük acı çöreklendi yüreğimize. Bu acının tarifi asla yok. Yıkılan binlerce binanın molozlarının altında kaldı binlerce canımız. Saatler birbiri ile yarışırken, her gelen kurtulma haberi ile y...