Bölüm 47

241 20 0
                                    


Amina ve Şamil, Hasan Basir'i Ankara'da hastanenin helikopter pistinde karşılamışlardı. Emin Bey de olanları duyunca Ankara'ya gelmiş. Yıllamış dostunu yalnız bırakmak istememişti. Babası kızını görünce zorla da olsa gülümsemişti. Kızı bu yaralı adamın yaşam sevinciydi. Amina tüm gücünü kullanarak uzanıp yüz üstü yatan babasının elini tuttu. Gözlerinden firar etmek isteyen yaşa engel olmaya çalışıyordu.

"Babam..." diyebildi sadece. Sonra da sustu.

"Gözümün ışığı" dedi fısıltıyla "İyiyim ben... Dua et garip babana..."

"Baba, hoşgeldiniz..." dedi Şamil. "Doktorlar sizi hemen ameliyata alacaklar. Tüm hazırlıklar tamamlanmış. Kızınız ve..." derken karısının yüzüne baktı "torununuz ve ben sizi ameliyathanenin dışında bekliyor olacağız."

"To... Torunum..." diye sordu zoraki "Burada mı?" kendisine 'dede' diyen Zümra'yı pek sevmişti Hasan dede. "Nerede?"

"Amina... Amina... bebek bekliyor." dedi Emin Dede. Hasan Basir dostuna çevirdi bakışlarını. Koca HAsan Basir gözyaşı döküyordu. "Torunun için dostum... Onun için o ameliyattan iyileşerek çık."

"Babam..." dedi tekrar Amina. Boğazı düğüm düğümdü. "Babam... Sana ihtiyacım var benim."

"Kızım... Göz ışığım..." sonra Şamil'e baktı "Oğlum... onlar önce Allah'a sonra sana emanet" yanlarına gelen doktor sözlerini kesti.

"Hasan Bey, ülkemize hoşgeldiniz öncelikle. Keşke şartlar farklı olsaydı." Hasan Basir gözleri ile onayladı doktoru, doktor Suriye'den gelen meslektaşına döndü. "Doktor Bey, biz hazırız. Hastamızı hemen ameliyata alalım."

"Bizim için uygundur." diye cevap verdi Suriyeden gelen 'Yer yüzü doktoru'.

Hasan Basir gözleri ile kızıyla vedalaştı. Diline cümleleri dökemese de gözleri ile çok şey anlattı ona. Babasına yaşlarla dolu gözlerle bakıyordu Amina. Eğilip babasının yanağına dokundurdu dudaklarını sonra derin derin içine çekti kokusunu.

"Babam" dedi hüzünle "Babam... Sen bu ameliyattan sağ sağlim çıkmalısın. Sana Suriye'nin ihtiyacı var babam... Hem de çok var. Orada biliyorum binlerce Hasan Basir var ama... Benim babam olan Kahraman Hasan Basir'e ihtiyacı var ülkemin. Biliyorum yaşlı bedenin artık zorlanıyor... Yara alan bedenin artık dayanacak güç bulamayacak sanıyorsun ama sen her türlü sürdürürsün zorbaya karşı savaşını. Kahramanlığını torununa ben değil... Sen anlatmalısın babam... O yüzden... Yıllardır... Silahların durduramadığı Hasan Basir olan sen... Bu kurşunla da yere yığılamazsın. Ayağa kalkacaksın ve benim için... Suriye'deki mazlum için ve torunun için... O her ne kadar bu ülkenin bir ferdi olacaksa da bir yanı o topraklardan... O ameliyata gir ve çık... Ve babam, torununa Halep'i anlat..." babasının saçlarını öptü usulca "Babam, seni Allah'a emanet ediyorum. Rabbim sana verdiği göreve şimdi son vermesin duam." Kolunu tutan kocasının onu çekmesi ile geri çekildi Amina. Hasan Basir ilk defa gözlerinden akan yaşa engel olamamıştı.

"Rabbime şükür seni bana bağışladı göz ışığım. Dua et yavrum..." ancak bunları söyleyebildi. Aslında içinden neler geçmiyordu ki.

"Amina Hanım artık babanızı alalım. Dua edin." dedi doktor. Amina tekrar babasını öptü. "Hadi siz hastamızı götürün ve hazırlayın" dedi hemşirelere. "Sizlerle konuşmamız lazım" dediğinde Şamil başı ile onayladı doktoru. Hasan BAsir'in sedye ile ameliyathaneye girene kadar onunla gitti Amina ve diğerleri. Ameliyathaneye girdiğinde;

"Babam, nasıl bu hale gelmiş?" diye sordu Amina Suriyeden gelen doktora.

"Önce kendimi size tanıtayım." diye başladı doktor "Ben 'yer yüzü doktor'uyum. Sanırım bizler hakkında bilginiz vardır."

Siyahın KarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin