Chu Feng kötü şöhretli vahşi yaratıkları daha önceden duymuştu. Onlar kendini geliştirebilen yaratıklardı. En güçlüsünden en zayıfına kadar 9 ayrı seviyeye ayrılmıştı. En güçlüleri en fazla 9. Seviye olabilirdi. Ancak 3.seviye bir vahşi yaratık, 3.seviye bir insandan kat be kat daha güçlüydü. Hatta 4. Seviye insanlarla bile dövüşebilirdi.
Bu yüzden Chu Feng bile kibirli olmaya cesaret edemezdi. O başından beri bu yaratıkların serbest kalması için bir mekanizmayla kilit altında tutulduğunu biliyordu.
“Bom…” Aniden gürültülü bir ses duyuldu ve taş kapılar açılmaya başladı.
“Çok garip. Ben ana salona girmediğim halde neden bu taş kapılar açıldı ki?” Chu Feng çok şaşırmıştı.
“ Bom… Bom… Bom…” Daha sonra ana salonun yanındaki 40 taş kapının tümü açıldı.
Bu Chu Feng’i tamamen şaşkına çevirdi. Çünkü bu taş kapıların arkasındaki karanlıkta, yüzlerce kan kırmızısı gözler görünmeye başlamıştı ve hepsi ana salonu tamamen doldurmuştu bile.
“Kahretsin. Bu bir şaka değil, değil mi?” Chu Feng birden küfretti. Açıkça her sınavın sonunda bir vahşi yaratığın olacağını biliyordu ancak bu durum da neydi?
Chu Feng’in düşünmek için fazla zamanı yoktu çünkü gözlerinin önünde onlarca gölge taş kapılardan fırlayıp ana salona girmişti.
Bu yaratıkların dış görünümünün kaplana benzediğini fark etti ancak onların boyu, kaplanın iki katıydı.
Tüm vücutları simsiyah idi. Bıçak gibi keskin pençelerini, dişlerini ve kan kırmızısı gözlerini görebiliyordu.
“Vahhh..” O zaman vahşi hayvanlardan biri homurdandı ve bakışlarını, ana salonun ortasındaki yüksek platforma çevirdi.
Aynı zamanda diğer vahşi hayvanların bakışları da oraya yöneldi ve ana salona doğru koşmaya başladılar
“Lanet olsun sizi hırsızlar.” Bunu görünce, Chu Feng sinirlendi. Bu vahşi hayvanların sınav ödülünü almalarına nasıl izin verebilirdi? Küfür ederek o da koşmaya başladı.
“Vuhaa…” Chu Feng ana salona girdiğinde tüm hayvanların bakışları ona doğru döndü.
Bu onun için biraz zordu. 40 hayvanın tümü ödülden vazgeçip Chu Feng’e doğru koşmaya başladılar. Onlara göre taze insan kanı, birkaç ruhsal bitkiden daha çekiciydi.
“Çekil önümden. “ Chu Feng 2.Seviye bir vahşi hayvana saldırıp, tek yumrukla onun başını uçurdu.
Bundan sonra Chu Feng heyecanlı değildi. Maymun gibi sağa sola zıplayarak vahşi yaratıkların üstüne doğru gitti. Her saldırdığında en az 1 vahşi hayvan ölüyordu.
O anda Chu Feng, vahşi hayvanlarla karşılaştırıldığında daha korkutucuydu. Vücudunun her parçası keskin bir bıçak gibiydi. Vahşi yaratıklar kalın derilerine rağmen Chu Feng’in ataklarına dayanamadılar.
O anda Chu Feng bedenindeki sonsuz ruhsal enerjiyi hissetmekle kalmayıp hem sevip hem de nefret ettiği 9 renkli Tanrısal Yıldırımı da hissediyordu. Ona böyle gücü ve muhteşem vücudu veren bu tanrısal yıldırım idi.
“Grovl..” Chu Feng hayvanları öfkeyle öldürürken, arkasında sesli bir homurtu duyuldu. Bakmak için döndü ve şaşırmasına engel olamadı. Kocaman vahşi bir yaratıktan ona doğru keskin pençeleriyle geliyordu.
Bu büyük pençeler önceki hayvanlarınkinden çok daha güçlüydü. Eğer pençelerden kaçmasaydı, beyni parçalara ayrılmıştı. “Voşş…” Chu Feng refleksle geri sıçrayıp, büyük pençeleri engellemeye çalıştı.
Fakat pençelerin hızı aşırıydı. Chu Feng beyin hasarını atlatmasına rağmen pençeler Chu Feng’in göğsüne indi.
“Ahhh..” Göğsündeki beş derin yara, Chu Feng’in yüksek sesle bağırmasına neden oldu.
“Seni parçalara ayıracağım.” acıyla beraber, Chu Feng daha da sinirlendi.
Chu Feng, vahşi yaratığın 4. Seviye bir yaratık olduğunu gösteren alnındaki çizgileri zaten görmüştü. Şuan başka biri olsaydı, hiç şüphesiz arkasını dönüp kaçardı. Aynı seviyedeler ise de kimin umurundaydı ki? Vahşi yaratığın gücü kuşkusuz insanlardan daha fazlaydı. Fakat Chu Feng ondan sadece kaçmamış, Vahşi yaratığa delice yumruk atmaya da başlamıştı.
Kendi yaşamını umursamadığında, vahşi yaratık içgüdüsel olarak duraksadı.
“Clang”
Vahşi yaratık tereddüt ettiğinde, Chu Feng ona sağlam bir yumruk indirdi. Beklediği gibi kan fışkırmadı. Aksine demir ve çeliğin çarpmasına benzer bir ses duyuldu. Chu Feng yumruğundan bir ağrı hissetti.
*Wuao~*
Ama Chu Feng’in yumruğu küçük bir şey değildi. Vahşi yaratık bağırarak birkaç adım geri adım attı. Ağrı hissettiği açıkça ortadaydı.
“Benim için öl.”
Kollarını sallayıp bir düzine fırtına misali ağır yumruk, vahşi yaratığa doğru gitti. Sayısız yumruk vahşi yaratığın vücuduna indi.
Bu, Chu Feng’in patlayan gücünün çok kuvvetli olduğunu gösteriyordu. Akıl almaz saldırılar altında, ondan büyük olan vahşi yaratık, birkaç metre geri itildi.
Ona sürpriz bir saldırı yapmak isteyen diğer yaratıklar, onun yumruğuyla anında öldürüldü. Sonunda 40 tane vahşi yaratığın tamamı Chu Feng tarafından öldürülmüştü. Organları ve başları zeminin farklı yerindeydi ve ölümleri çok acı şekilde olmuştu.
4.Seviye yaratığın vücudu tamamen bir bütündü. Fakat Chu Feng tarafından öldürülmüştü.
“Huff… Huff … Huff…” Chu Feng şuan kanlı bir havuzun içindeydi ve çok zor nefes alıyordu.
Bu katliamın sonunda, vücudunda daha korkutucu yaralar göründü. Fakat bu yaralar, onu öldürmek için yeterli değildi. 4.Seviye yaratığın saldırıları hariç, diğer yaratıkların saldırıları basit saldırılardı. Ona çizik bile atamamışlardı.
“Benim vücudum ne kadar güçlü?”
Chu Feng kendi kendine sordu. Vahşi hayvanlarla karşılaştırıldığında, kemiklerinin ve kaslarının demire benzediğini hissetti. Vücudu insanların limitini aşmıştı ve bir kez daha, Kendi yeteneğini fark etti.
Chu Feng etrafına bakındı ve yüksek platforma doğru sıçradı. Onlara bakmadan dövüş teknikleri kitabını ve Aziz Ruh Bitkilerini aldı. Bunu yaptıktan sonra Chu Feng önündeki büyük kapıyı açmadı. Mekanizmalı sınav alanının olduğu yere doğru gitti.
Chu Feng ayrılmasından kısa bir süre önce, birçok kişiyle birlikte Su Rou geldi.
O anda ister Su Rou olsun ister yaşlı Elderler, hepsinin yüz ifadesi çok garipti. Sadece ölmüş olan 4.Seviye yaratığa Chu Feng tarafından sayısız yumruk atıldığını görmüştüler.
Bu kadar güçlü yaratığın, bir genç tarafından öldürüldüğünü görmek akıl almazdı.
“Elder Li bu çocuk da kim?” Surou sordu.
Elder Li cevap vermedi ve arkasındaki Elderlere baktı. Hepsi de başını sallıyordu.
“Bu kadar güçlü bir öğrencinin ismini bilmiyor musunuz?” Su Rou kaşlarını çatarak sordu.
“Dış sahada çok fazla öğrenci var. Eğer kendi gücünü sakladıysa, o zaman biz…” Elder Li’nin yüzü çaresizlikle doluydu.
“Her neyse. Acele et ve onun hakkındaki bilgileri bulup beni bilgilendir.”
“Ayrıca gücünü ortaya çıkarmak istemiyorsa, bırak istediği gibi olsun. Ve onu araştırdığımızı anlamasın.” Su Rou emri verdi.
“Emredersiniz.” Elder Li ve diğerleri saygıyla cevap verdi. İç saha Elderlerine karşı saygısızlık yapamazlardı.
Su Rou uzunca bir süre Chu Feng’in gittiği yöne doğru baktı ve düşüncelerle birlikte taş odaya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA
Viễn tưởngGenç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.