45.Bölüm..

520 77 2
                                    

Su Rou beyaz bir etek giyiyordu. Giyinişi ve tilki misali suratı ile kalabalıktan tamamen farklıydı ve tavırlarıyla onlardan ayrılıyordu.

Ama Su Rou göründüğü anda, elderler daha ciddi bir tavır takındı.

Demir hapishane sıkıca korunuyordu. Ceza departmanı harici kimse giremezdi. Su Rou' nun tavırları bu kuralı hiçe sayar gibiydi.

"Elder Su Rou, bu nadir bir ziyaret. Acaba benim ceza departmanım da ne işiniz var sorabilir miyim?"

Her ne kadar Su Rou oraya kötü niyetlerle gelse de, o kişinin arkasındakileri düşündükten sonra, Liu Chengen bile onun suratına gülümsedi.

"Sadece sizin çözebileceğiniz ufak bir mesele var." Su Rou' nun gülümsemesi yüzlerce farklı şeye yorulabilirdi ve oradaki kişiler bile ne olduğunu çözemedi.

"Eğer siz istiyorsanız, elimden geleni yaparım." Liu Chengen gülümser vaziyette bunları söyledi.

"Bu Chu Feng' i ben alıyorum." Su Rou hafifçe gülümsedi.

Bu sözlerden sonra, sadece diğer insanlarda değil, Liu Chengen' in bile ifadesi değişti.

"Su Rou, bu ne tür bir şaka? Onun ne yaptığını biliyor musun?" Liu Chengen ciddi bir tavır takındı.

"Ne yaptığı fark etmez, bugün, onu ben alıyorum." Su Rou gülümsemeyi bıraktı.

"O dediğiniz olmayacak, bunu söyleyebilirim. Tanrı gelse bile, onu elimden alamaz. İzleyin ve görün." Liu Chengen elini salladı, etrafında döndü ve Su Rou' yu hiç kaale almadı.

"Elder Su Rou, lütfen." Bunu gördükten sonra, elderle zorlukla gülümseyerek Su Rou'ya doğru ilerlediler ve onu uzaklaştırmak istediler.

"Ahh"

Ama daha onlar yaklaşmadan, biçimsiz bir baskı Su Rou' nun bedeninden yayıldı. Baskı çok güçlüydü ve sanki havuzu suyla doldurur gibi tüm hapishaneyi kapladı.

Aynı sıralarda, baskı etrafa yayıldığında, onlarca elder yere yığıldı ve burunlarından kan geldi. Sadece Liu Chengen ayakta duruyordu.

Bir anda, Su Rou' nun etrafında, saçları dalgalandı durdu. Kar beyazı elbisesi bir sağa bir sola gitti geldi. Bir periye benziyordu. Ama bakışları buz gibiydi.

"Sadece şunu diyeceğim. İstesen de istemesen de Chu Feng' i bırakacaksın."

"Su Rou şansını zorlama."

Bunu görünce Liu Chengen öfkeden küplere bindi. Aynı baskı ondanda fırladı ve hapishaneye doldu.

O sırada, Chu Feng tüm yönlerden gelen sesleri duydu. Ayrıca o ikisinden yayılan baskı sonucu tüm hapishanenin sallandığını gördü.

Baskı altında başlangıç âlemi düzeyindeki Elderler bile yere kapaklandı ve acı içinde bağırdı.

Ama Chu Feng tamamen iyiydi. Etrafında onu koruyan güçlü bir aura vardı. Açıkça Su Rou' nun baskısı onu koruyordu.

"Liu Chengen, seni hor görüyor filan değilim. Ama hala bana denk değilsin."

Aniden, Su Rou bir adım ileri gitti. Ayağa yere bastığı sırada aynı bir yılan gidiyormuş gibi geniş bir çöküntü oluştu. Zemin hızla yükseldi ve Liu Chengen' e doğru gitti.

*bumm*

"Ahh"

Çatlak Liu Chengen' e ulaştığı sıra havaya sıçrattı ve o hızla duvara çarptı. O an ağzı açıldı ve her yere kanlar sıçradı.

"Sen... Sen gerçekten bu seviyeye gelmişsin. Bu güçle niçin hala iç saha Elderisin?" Liu Chengen korkulu gözlerle Su Rou' ya bakıyordu çünkü Su Rou' nun gücü hayal ettiğinin çok ötesindeydi.

"Bunlar sorulmaması gereken şeyler!" Su Rou ona bir bakış atıp ellerini salladı.

Patlamalar ve takırtılar ile Chu Feng' in zincirleri kesildi. Bununla beraber Chu Feng özgürlüğünü geri kazanmıştı.

Chu Feng Su Rou' nun neden gelip onu kurtardığını bilmiyordu, hızlıca onun yanına koştu. O an onun yanının güvende olacağını biliyordu.

Chu Feng yerdeki çatlağa baktı ve istem dışı derin bir nefes aldı. Demir hapishanenin içi kalın ve ağır demirden yapılmıştı. Burada bir çatlak açmak, Su Rou' nun mantık dışı gücünü gösteriyordu.

Chu Feng yara almamıştı. Su Rou, Chu Feng' e sevimli bir gülüş attı ve Chu Feng' in elinden tutup onu dışarıya çıkardı.

Yakından bakınca, Chu Feng Su Rou' nun çok güzel olduğunu fark etti. Su Mei' nin yüzünün de Su Rou' dan altta kalır yanı yoktu fakat o hala gençti. Su Rou ise daha farklıydı. Bedeninden yetişkin cazibesi yayılıyordu. O kokusu ile birlikte vücudu çok cezbediciydi.

Ama Chu Feng o cazibe nedeniyle kendinden geçmişken, Su Rou aniden durdu, arkasına baktı, soğuk bir ses tonuyla Liu Chengen' e seslendi.

"Sakın gizlice Chu Feng' e saldırmaya ya da Chu ailesine bulaşmaya çalışma."

"Yoksa torununun iyileşmesi kolay olmaz. Azure ilindeki tüm Liu ailesinin kökünü kazırım."

"Su Rou, bana baskı uygulama. Eğer bana bu noktada baskı uygularsan, bunun sana hiçbir yararı olmaz." Liu Chengen sinirle kükredi.

"Oh? Eğer öyle diyorsan devam et ve dene. Sana istediğin zaman eşlik ederim."Su Rou aniden gülümsedi ama gülümsemesi çok soğuktu. Liu Chengen' e daha fazla söz söylemedi ve hapishaneden ayrıldı.

Su Rou yürürken, Chu Feng havası sönmüş top misali gidiyordu. Bir süre sonra acı acı gülümsedi ve gözlerinden yaşlar damladı. Liu ile Su ailesi durumları nedeniyle olayların abartıldığını biliyordu. Durum büyük bir büyücüye karşı ufak olanı gibiydi. Daha başka tarif edilemezdi.

Bugün, sadece karnına tatsız bir hava yutmuştu. Başka şansı yoktu. Tüm ailesinin yok edilmesini istemiyordu...

...

Elder binasının içinde, Su Rou çay demlemekle meşguldü.

Chu Feng taburenin birine oturdu gizlice Su Rou'yu izlemeye başladı. Kar beyazı elbisesi, uzun ve güzel bacakları ile Chu Feng' in karnında sanki bir yangın etkisi yaratıyordu.

"Hehe, karşımda tam anlamıyla bir kadın var." Chu Feng iç çekti. Böyle güzel bir vücuda bakmak gerçekten nadir bir şanstı.

Acı bir şekilde, eğer çıplak olsaydı kar beyazı teni nasıl olurdu diye düşündü. Chu Feng kendini çok şanslı hissediyordu.

Ama sadece düşündü çünkü Su Rou sıradan bir insan değildi. Sadece iç saha öğrencilerinin kalbinde bir tanrıça değildi, ana öğrenciler ve elderler bile çılgınca onun cazibesi ile yanıp tutuşuyordu.

Ama bugüne kadar kimse ona elini sürememişti. Yani bu kadın kimsenin elini sürüp eğlenebileceği sıradan bir insan değildi.

MGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin