"Nerelerdeydin?" "Niçin bu kadar geciktin?" Su Mei dudaklarını büker halde bunları söyledi.
"Mm, biraz belaya bulaştım sadece." Su Mei'yi sulu gözlerle görünce, Chu Feng'in kalbine bir rahatlık geldi. Kollarını açtı ve Su Mei'yi kucakladı.
"Seni pislik." Chu Feng'in kararsız elleri ve diğerlerinin bakışı altında, Su Mei Chu Fengin ahlaksız hareketlerini hissetti. Hem Chu Feng'i uzaklaştırdı ama suratı kıpkırmızı hale gelmişti.
Su Mei'nin yüzünün kızardığını görünce Chu Feng dudaklarını yaladı. Karşısındaki kız mükemmel hissettiriyordu.
Bundan sonra Su Mei ve diğerleri Chu Feng'e hiçbir şey sormadı. Haliyle de Chu Feng onlara Muhteşem Gökyüzü Tekniğini alışını, Bin Rüzgâr Okulu başkanı tarafından kovalanışını ve 3 gün kaçıp durduğunu anlatmadı.
Ama Chu Feng mezar içindeki ateş denizi ve Bin Rüzgâr Okulunun ağır kayıplar verdiği haberlerini aldı. Okul başkanının bile hala yerinin bilinmediğini öğrendikten sonra, Chu Feng çok şaşırmıştı.
Durum çok tuhaftı. Ateş denizi çölün 10 mil çevresinde görünmüştü ve tesadüfen mezarla aynı noktada idi. Ayrıca alevler dağıldığı halde, kaynak âlem uzmanlarının bile geçemeyeceği kadar yüksek sıcaklık kalmıştı. Yasaklı bir bölge oluşmuştu ve çok korkutucuydu.
Bunun hakkında, bazı kişiler bunun bilge tarafından izinsiz girenlere karşı hazırlanmış bir tuzak olduğunu ve rahatsız edenleri onunla birlikte oraya gömecek bir şey olduğunu söylüyorlardı.
Ama birçok kişi onun bilge olduğunu hissetse bile, yaşadığı sıralarda böyle teknikleri olmadığını biliyordu. Nasıl olurda öldükten sonra böylesi bir tuzak hazırlayabilirdi? Başka sebepler olmalıydı ve bazıları ise bunun göklerden gelmiş bir felaket olduğunu düşünüyordu.
Fakat insanlar ne düşünürse düşünsün, Chu Feng, eğer okulun lideri ölürse, Bin Rüzgâr Okulunun 3. sınıfa düşürüleceğini ve artık Azure Ejder Okulu ile savaşamayacağını biliyordu.
Aynı gün, Chu Feng ve diğerleri hızlıca okula geri döndü. Birkaç gün içinde ana / çekirdek öğrenci sınavı gelecekti. Aslında Bai Tong ve Su Mei kesinlikle katılacaktı. Ama bu sefer Kanatlar Birliğinden Chu Feng ve daha birçok insanın katılacağını biliyorlardı.
"Huu, 600 Ruh Boncuğu. Acaba kaç seviye atlarım bunlarla."
Okula döndükten sonra, Chu Feng sabırsızlıkla çantasını açtı ve 600 Ruh Boncuğunu çıkardı. Parıldayan bıncuklara bakarken, kalbi huzurla dolmuştu.
600 Ruh Boncuğu. Bunlarla Chu Feng gerçek bir zengin sayılırdı. Bu zenginlik, büyük ihtimal tüm Chu ailesine eşdeğerdi. Ve bu tanımda Chu ailesinin endüstrisi de dâhildi.
Chu Feng bir avuç ruh boncuğunu aldı ve ağzına attı. Onda kutsal yıldırım olduğundan, en ufak bir özümsenmeme sorunu yaşayacağını sanmıyordu. Sınırsız enerji dantianına doluştu ve bir doygunluk hissi verdi. Ama bu his bir anlıktı. Kaybolmasının sebebi elbette Tanrısal yıldırım idi.
Bir avucuna 50 bocuk sığıyordu. Hesaplarına göre 50 boncuk onu 7. seviye yapmaya yetiyordu.
Sonuçta 5.seviyeden 6 ya geçebilmek için 4 tohum bile harcamamıştı. Ama Chu Feng tanrısal yıldırımı hafife almıştı.
50 boncuğu aldıktan sonra bedenine gerçekten fazlaca enerji dolmuştu. Ama seviye atlamaya dair bir his yoktu.
"Seni tamamen doyuramadığıma inanamıyorum." Chu Feng başka bir avuç tohum aldı, tesadüfen 50 tane vardı ve bunlar karnına girdiği zaman, beklediği değişim sonunda dantianında gerçekleşti.
9 yıldırım canavarının kulak delici kükreyişleri Chu Feng'in kulaklarını tamamen oyaladı. 9 yıldırım canavarı ona yaklaştıkça his daha da kuvvetlendi ve yavaş yavaş hisler birleşmeye başlamıştı.
Olmuştu. Sonunda seviye atlamıştı. 7. seviye ruh âlem. Ruhsal enerjisindeki değişime bakarak, bu kesinlikle 7. seviyeydi. Ama bedeli 100 ruh boncuğuydu. Başka bir insanda bu hayal edilemez bir sayı idi.
Ruh boncuğu neydi? En yüksek kalitede bir ruhsal ilaçtı ve birçok insan bununla 9. seviye ruhsal âleme çıkıyordu. Hatta yüksek doz enerji kullanarak kök âlemine giriyorlardı.
Ancak Chu Feng 6 dan 7 olmak için 100 tane kullanmıştı. Ortaya çıksa ölmekten korkardı. Sadece bir aşama için 100 boncuk. Bu açıkça vurdumduymazlıktı.
Elbette Chu Fengin 7. seviyesi diğer insanlarla kıyaslanamazdı. Özellikle gizemli tekniklerdeki ilerlemesinden sonra, 9 seviye biriyle karşılaşmaktan bile çekinmezdi.
Rakibi onunla aynı seviyede olursa, hatta çok büyük bir gücü olsa bile, ruh âleminden kimse onunla kapışamazdı. Sadece kök âlemindekiler ona kafa tutabilirdi. Ama bu güç gerçekten şok ediciydi.
"Ahh, böyle giderse nasıl besleyeceğim ben seni?" Chu Feng'in yüzü çaresiz görünüyordu. Önündeki 500 ruh boncuğuna baktı ve onları yemeye cesaret edemedi. Bunun yerine çantasına geri koydu.
Tanrısal yıldırımın taleplerini tüyler ürpertici olduğunu biliyordu. 500 boncuğu özümsese bile dantianı anca yarım dolardı ve seviye atlamaya yetmezdi.
Bu yüzden onları yemedi. Niçin onları ilerisi için saklamıyordu? Sonuçta gerekmedikçe kimseden borç para almak istemiyordu. Bir erkek olarak bu iyi bir şey değildi.
"Tak tak, Chu Feng... Orada mısın?" Aynı anda birden dışarıdan Chu Yue'nin sesi geldi.
Bunu duyunca hemen Chu Feng koşup kapıyı açtı. Chu Yue kapının önünde duruyordu ve arkasında da Chu Xue vardı.
"Chu Feng, sonunda döndün. Dürüst ol. Son birkaç gündür nerelerdeydin?" Chu Fengi görünce Chu Yue cok mutlu oldu.
"Bir yerlerde değildim, sadece birkaç görevim vardı." Chu Feng gülümsedi.
"Görev mi? sadece görev mi? Senin iç sahadaki bir numaralı güzel Su Mei ile dolandığın söylentisi çalındı kulağıma." Chu Yue'nin yüzünde haşin bir gülümseme vardı.
"Chu Yue bunu söyleyince, Chu Feng dondu kaldı ve durumu nasıl açıklayacağını bilemedi.
"Haha, tamam, seni daha fazla zorlamayacağım. Aslında bu sefer sadece buradan geçiyorduk. Burada olduğunu göre, gel bizimle canlılığa katıl"
"Canlılık mı? Ne canlılığı?"
"Chu Feng daha önce hiç gelişim oluşumunu duydun mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA
FantasyGenç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.