Şu an Chu Feng'in yüzünde kocaman ve sıcacık bir gülümseme vardı. O kadar sıcaktı ki birisinin kalbini eritebilirdi.
Fakat en çok göz kamaştıran şey Chu Feng'in sağ eliydi. Sağ eli birkaç çiçeği sıkıca kavramıştı. Bu çiçekler çok güzeldi çünkü yedi tane taçyaprakları vardı ve her birinin rengi farklıydı.
Güneş ışığının altında çok güzel gözüküyordular. Sanki etrafı karanlık bir çizgiyle çevrilmiş gibiydi. Etraflarında birkaç kelebek dolanmaktaydı ve çok güzel kokuyordu.
Yedi renkli çiçekler. Gerçekten çok nadir olan bu çiçekleri bir kişi ancak şans eseri görebilirdi fakat Chu Feng elinde bir demet tutmaktaydı.
Chu Feng hafifçe gülümseyip çiçekleri Su Mei'nin ellerine verirken:
"Tabii ki de ruhsal ilaçlar benim için önemliydiler. Fakat bu çiçekler daha önemliydiler çünkü sen onları görmek istedin. Bu yüzden onları senin için bulmak zorundaydım."
Su Mei çiçekleri aldığında ne yapacağını bilemeden:
"Ben.."
Gözleri yaşarırken kendini mutlu hissetti ve kalbi daha hızlı atmaya başladı.
Chu Feng kıkırdayarak:
"Bu kadar duygulu olup ağlamayacaksın değil mi?"
Su Mei, Chu Feng'e dikkatli bir şekilde baktı ve gözyaşlarını tuttu:
"Kim ağlıyormuş?"
Sonra burnunu çiçekler yaklaştırıp derinden bir şekilde kokladı. Böylesine müthiş bir kokuyu koklamak onu mutluluktan gülümsetti.
Onun gülüşü öyle tatlı ve güzeldi ki kendisine bakanların kalplerini yerinden oynattı. Chu Feng de dâhil olmak üzere kendisine bakan herkes büyülenmişti.
Fakat çok azı biliyordu ki Su Mei'yi güldüren sadece elindeki çiçekler değil aynı zamanda çiçekleri getiren kişiydi de.
Çılgınca mutlu olduktan sonra Su Mei diğerlerine hatırlattı:
"Hadi gidelim dört saatimiz bitmek üzere yoksa başarısız olacağız.
Aralarında bazıları endişelendi:
"Fakat onlara ne yapacağız? Bazılarının yaraları çok ağır eğer tedavi edilmezlerse ölebilirler."
Hepsi ağır bir şekilde yaralanmasına rağmen yaralar çoğunlukla çürüklerden oluşmaktaydı.
Chu Feng açıklayarak şöyle dedi:
"Endişelenme o kadarda kötü yapmadım yani ölmezler."
Su Mei:
"Endişelenmeye gerek yok sınav zamanı bittiği zaman ablam Azure Ejder Çiçek Bahçesine girecek ve onlar tedavi edileceklerdir."
"Ayrıyeten suçlu olan onlardı, bizi suçlayamazlar. Şu an için yapacağımız en önemli şey buradan dışarı çıkmak."
Chu Feng gülümsedi:
"Çıkışı nerede olduğunu biliyorum takip edin."Gruba liderlik etmeye başladı. Sanki parktaki bir yürüyüş gibiydi.
Su Mei takip ederken şüpheli bir şekilde:
"Bu burada bulunduğun ilk sefer değil miydi? Nasıl olurda çıkışı bilebilirsin?"
Chu Feng gülümsedi sonra yolu göstermeye devam etti:
"Çiçekler için bütün bahçeyi baştan sona dolaştım. Yani çıkışla beraber her tarafı biliyorum. Ayrıca ruhsal ilaçların hepsini aldım."
Su Mei duyunca şok oldu:
"Tam bir serserisin."
Su Mei hem Azure Ejder Çiçek Bahçesinin büyüklüğüne hem de Chu Feng'in hızına şaşıyordu. Eğer tüm günlerini yürüyerek geçirselerdi bile büyük ihtimalle tüm bahçeyi baştan sonra yürüyemezlerdi fakat Chu Feng yolu biliyordu ve bu onlar için avantajdı. Acaba Chu Feng ne kadar hızlıydı?
Ayriyeten böylesine genç bir bayan için bir delikanlının çılgınca sırf o istediği için bir şeyi araması büyük sevinç kaynağıydı.
Aslında Chu Feng'in liderliğinde geniş bir alana vardılar. Burası Azure Ejder Çiçek Bahçesinin çıkışı ve çekirdek alanının girişiydi.
İçeri girdikten sonra karşılarında kocaman bir salon vardı. Kocaman salonun ortasında taştan bir kısım vardı. Üçgen bir taştı. Taş bir metre uzunluğundaydı. En aşağıdan yukarı üç renge ayrılmıştı. Sarı, yeşil ve kırmızı. Oldukça göz kamaştırıcıydı.
Fakat daha da ilginci kayanın yanında oturmakta olan altı ihtiyardı. Hepsinin saçları siyah ve beyaz karışımıydı ve yüzleri buruşukluklarla doluydu. Tek bakışta anlaşılacağı üzere yaşları yüze merdiven dayamıştı.
Yaşlarının büyüklüğüne rağmen auraları çok güçlüydü. Chu Feng onların gücünü hiç bir şekilde anlayamasa da sıradan insan olmadıkları belliydi.
Çoğu gözlerini kapatarak dinlendiriyordu. Ayak seslerini duyduktan sonra gözlerini yavaşça açtılar. Chu Feng ve diğerlerini görünce şaşkınlıkları yüzlerinden okundu.
Situ Yu ve diğerlerinin yaralarının mekanizmadan olmadığı anlaşılıyordu. Diğer öğrencilerin yaptığı aşikârdı fakat kıdemliler hiç bir soru sormadı. Çünkü şu ana kadar öğrenciler arasında gerçekleşen pek çok savaş görmüşlerdi.
Yaşlı kadının biri Su Mei'nin elindeki yedi renkli çiçekleri görünce çok şaşkın bir biçimde:
"Bunlar yedi renkli çiçekler ve baya bir var. Hepsini mi topladınız?"
Su Mei nasıl cevaplayacağını bilmediğinden dolayı sadece küçük bir gülümsemeyle savuşturdu. Fakat gerçekten de mutluydu.
Başka bir yaşlı adam:
"Tamam, gelin ve teste başlayalım."
Bunu duymaları üzerine Chu Feng ve diğerleri hiç tereddüt etmeden sırayla üç renkli kayanın karşısına dizildiler.
Aslında bu testin amacı onların yeteneklerini değerlendirmekti. Ve sonuçları çekirdek kısmındaki tüm topluluğa duyurulacaktı yani bütün kıdemliler ve öğrenciler sonuçlardan haberdar olabilecekti. Gelecekte kazanacakları seviyelerin bu sonuçlarla yakından ilgili olduğu da bir gerçekti.
Test etme yöntemine gelecek olursak o da üç renkli taşın ortasına yeterince ruhsal enerji vererek onu etkinleştirmekti. Taş etkinleştiği zaman parlak bir ışık yayacaktı.
Yeşil düşük, sarı orta, kırmızı yüksek seviye yeteneği temsil ediyordu.
Çoğu çekirdek öğrenci düşük seviye yeteneğe sahipti küçük bir kısmıysa orta seviye yeteneğe sahipti. Kırmızı ışığa gelecek olursak şu ana kadar onu iki kişi etkinleştirebilmişti.
Biri bu eski birinci öğrenci Zhang Tianyi, diğeri ise bu günün birinci öğrencisi Gong Luyun'du.
Kanatlar Birliğinin ustası olarak Situ Yu ayağa kalkıp:
"İlk ben giderim."
Kendisine olan güveni tamdı yani sarı ışığı yakmakta herhangi bir sorun yaşayacağını düşünmüyordu. Chu Fengdende öte kendisi iç kısım öğrencilerinin bir numarasıydı.
Situ Yu ellerini taşın üstüne koyduğunda Su Mei'de dâhil olmak üzere herkes dikkat kesildi çünkü bu onların geleceğini temsil eden bir testti.
Ruhsal enerjinin aşılanmasından sonra taş dalga dalga enerji aldı. Yavaşça en düşük seviye olan yeşil ışık parladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA
FantasyGenç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.