MGA

62.Bölüm..

“Beni aptal mı sandın? Mezar haberlerini yaydın ve beni buraya bağladın. Beni ve diğerlerini öldürücü formasyonu kırmak için kullandın.”

“Acımasız yöntemler kullandın.  Muhteşem Gökyüzü Tekniğini vererek nasıl nazik olabilirsin?” Bin Rüzgâr Okulunun lideri açıkça Zhuge’nin dediklerine inanmıyordu.

“Elderlerim, bunu için kavga etmenize gerek yok. Sizin için bu Muhteşem Gökyüzü Tekniğiyle eğlensem.” Tam o anda odanın girişinden bir ses duyuldu.

Ses duyulduğunda, ikisi de şaşırdı. Burada yaşayan başka biri olmamalıydı.

Aşkın bakışların altında, Chu Feng girişten geldi. İkisini değerlendirirken gülümsedi. Fakat Zhuge’yi gördüğünde, bakışları değişti.

Sembollerle dolu beyaz elbiseyi görünce, Chu Feng içgüdüyle onun bir World Spirist olabileceğini düşündü.

Fakat Chu Feng ile karşılaştırıldığında, Bin Rüzgâr Okulunun lideri ve Zhuge kıyaslanamaz şekilde şaşırmıştı. Ne olursa olsun, buraya gelecek kişinin bu kadar geç biri olacağını düşünemediler.

“bzz.” Birdenbire ChuFeng, vücuduna saldıran ruh gücünü hissettiğinde kaşlarını çattı.

Ruh gücü çok güçlüydü ve kendini nasıl koruyacağını bilemedi. Ruh gücün göğsüyle birleşeceğinden korktu. Bununla sembol haritası ortaya çıkmayacak mıydı?

Neyse ki, ruh gücü herhangi bir tepki göstermeden göğsüne girmedi. Aynı anda, Chu Feng ve o bir olasılığı fark etti.

Göğsündeki harita sadece kendi ruh gücü tarafından hareket ettirilebilirdi. Gerçek olsaydı, o zaman, gelecekte ruh gücü tarafından sırrının açığa çıkması hakkında endişelenmesine gerek yoktu.

“6.seviye ruh âlemi. Bunun gibi bir gelişimle, buraya gelebildin. Elindeki Dünya Ruh Pusulası sayesinde olmalı, değil mi?” İlk Zhuge konuştu.

“6.seviye ruh âlemi mi?” Bu sözleri duyunca, Bin Rüzgâr Okulu lideri daha da şaşırdı.

Kaynak âleminde olan ona göre, kök âleminde olan insanlar değersizdi. Ruh âlemindeki kişiler, değersizinde değersiziydi. Ama o anda, böyle bir çöp buraya geldi. Doğal olarak onu çok şaşırttı.

“Gerçekten de güzel görüş.” Chu Feng hafifçe Zhuge’ye doğru güldü. Konuşmak için zamanını harcamadı ve Muhteşem Gökyüzü Tekniğine doğru büyük adımlarla yürüdü.

“Geber.” Bunu görünce, Bin Rüzgâr Okulu lideri öfkeden deliye döndü. Bir düşünceyle sınırsız baskı açığa çıktı ve Chu Feng’e doğru bastırdı.

“Lanet olsun.” O anda, Chu Feng vücudunu saran sınırsız baskıyı hissedebildi. Derisini soymak ve kemiklerine saplanmak istedi. Çok korkunçtu.

Bu baskıyla o gün deli dilencinin ona verdiği baskı arasında büyük bir fark vardı. Deli dilencinin verdiği baskı, Chu Feng’in vücudunu patlatarak öldürebileceği söylenebilirdi. Fakat Bin Rüzgâr Okulunun verdiği baskıya dayanabilirdi ve onu öldürmezdi.

“ta, ta, ta” Vücudunu bastıran baskıya dayanırken, çok zor acılı olmasına rağmen ilerlemeye devam etti ve acıyla bir adım, iki adım, üç adım attı.

“Ne güçlü fiziksel bir vücut.” Bu sahneye bakınca, Zhuge inanamadan haykırdı.

“Seni yaşlı herif. Niye saldırmıyorsun? Bu küçük veledin ödülü yakalayan balıkçı olmasını mı istiyorsun.” Bunu görünce Zhuge sadece bakmıyor ve yardımda etmiyordu, Bin Rüzgâr Okulu lideri daha da sinirlendi.

“Hey, sözler böyle söylenmez. Bu seviyesiyle buraya geldiğine göre, normal biri olmadığını gösterdi. Belki de Muhteşem Gökyüzü Tekniğini almada başarılı olabilir?” Zhuge hafifçe gülümsedi ve bir yetişkinin güzel cömertliğine sahipti.

“Seni şerefsiz. Senin vücudunu binlerce parçaya böleceğim daha sonra.”

Bin Rüzgâr Okulu lideri Zhuge’ye karşı olan öfkesinden dolayı dişini sıktı. Fakat Muhteşem Gökyüzü Tekniğine yaklaşan Chu Feng’i görünce daha fazla konuşmadı. Chu Feng’i durdurmak için ona sayısız baskı yolladı.

Ama işe yaramıyordu. Chu Feng’in fiziksel vücudu çok güçlüydü. Kök âlemindeki uzmanlar bile bu bak altında korkarlardı fakat Chu feng bu baskıya sadece dayanmadı, ilerlemeye de devam etti. Çok zorlu ve acılı olmasına rağmen oldukça gücünü kullandı.

“Vazgeç. O ruh gücüne sahip ve senin baskın onun kararlılığını etkilemeyecek. Onun fiziksel vücudu dayandığı sürece onu tamamen vazgeçiremeyeceksin. Zhuge bir kez daha hatırlattı ve gözleri hafifçe kısıldı, Chu Feng’in her hareketi ve eylemi üzerinde yoğunlaştı.

Zor bir yolculuktan sonra, Chu Feng nihayet Muhteşem Gökyüzü Tekniği bulunan yeşim standının önüne geldi. O anda soluk ve vücudu tamamen terden sırılsıklam olmasına rağmen, o hala kıyaslanamayacak derecede heyecanlıydı.

Kontsantre ruh gücüyle Muhteşem Gökyüzü Tekniğini alırken, Chu Feng’in beynine girmeye başladı. Anında büyük ölçüde yüzünün solmasını engelleyemedi. İğne sokulması gibi bir acı beyninde yayılıyordu.

“Ah…-“

Acı çok güçlüydü ve Chu Feng için dayanması çok zordu. İki eliyle başını tutu ve çığlık atarken yerde yuvarlandı.

Bu sahneyi görünce Zhuge yüksek sesle güldü ve dedi i. “ Konsantre ruh gücüyle oluşturulan tekniklerin öğrenilmesinin zor olduğunu söylemeyi unuttum.

“Bu tekniği öğrenmek istiyorsan, ilk olarak çok büyük bir irade gücün olmalı. Ruh gücüne sahip olmak bir zorunluluktur. Ama öyle olsa bile, bu seviyede güç dalgalanmasına dayanamazsın.”

“Güce dayanamazsan, ruh gücünün yok olmasına ve hayatını kaybetmene neden olur. Her şeyi çektikten sonra dışarı çıkar ve kendine uygun bir efendi seçer.”

“Ama ne yazık ki, bu gücün gereksinimlerinin altında kaldın gibi görünüyor.”

Zhuge’yi duyunca, heyecanlanmış Bin Rüzgâr Okulu lideri de çok mutlu oldu. “Diğerlerinin bu Muhteşem Gökyüzü tekniğini kolayca almasına izin vermeyeceğini biliyordum. Zalim olduğunu biliyordum ancak bu kadar acımasız olacağını düşünemedim.”

“Haha, birkaç metot dışında, World Spirist olmaya uygun olamazdım.” Bunu kabul etmedi ve bunun yerine gururlandı.

Zhuge’nin söylediklerini Chu Feng’in kalbi nasıl dinleyebilirdi? Ruh gücün çabucak kaybolduğunu hissetti. Sözlerini unutarak sahneye ulaştı. Beynindeki acı daha da netleşti. O dayanamıyordu ve sanki hayatını kaybediyordu.

“Ah…” Nihayet, Chu Feng son kez bağırdı ve gücü olmadan ve ses yapmadan yere yığıldı.

“Ne, öldü mü? Muhteşem Gökyüzü Tekniği neden ortaya çıkmadı?” Bin Rüzgâr Okulu lideri çabucak sordu.

Zhuge ruh gücünü ortaya çıkardı ve durumu anlamaya çalıştı. Fakat onun ruh gücünü hissettiğinde, kaşlarını çattı ve dedi ki. “Bu herif henüz ölmemiş.”