Gözlerim hafifçe aralanırken burnuma dolan kokuyu beynim tanıyordu. Aklım başıma geldiğinde fırlayarak yataktan kalktım. Üzerimde bir eşofman ve sweat vardı. Bu yatak, bu oda... Burası onun eviydi.
Ali'nin!
Yataktan hızla kalkıp odada kendi kıyafetlerimi aradım ama yoktu. Hızla kapıyı açıp salona yöneldiğimde koltukta oturuyordu. Beni görmesiyle ayaklandı.
"Arven."
Bense yüzüne bile bakmadan koltukta bulduğum kıyafetlerimi alıp odaya geri yöneldim. Kolumu tutan elini hırsla itip kendimi kurtardığımda odaya doğru bir adım daha attım. Bu sefer iki eliyle sertçe tutup kendine çevirmişti. Yüzüne bakmamak için başımı sola çevirdim.
"Napıyorsun sen böyle?"
Kollarından kurtulmak için hareketlendiğimde daha da sıkılaştırdı.
"Arven sen ne yaptığını sanıyorsun? Beni aileme, dostlarıma rezil ettin. Tek bir açıklama dahi yapmadan çektin gittin, sırra kadem bastın. Günler sonra seni sokak ortasında sarhoş bir halde buluyorum. Sen ne yapıyorsun ya!?"
Sonlara doğru sesi yükselmişti. Tek kelime dahi edesim yoktu. Tekrar kollarından kurtulmak istediğimde tenimi o kadar sıkmıştı ki kesin moraracaktı. Beni sarsarak üzerime kükrercesine bağırdı.
"BİR ŞEY SÖYLESENE, YÜZÜME BAK! AMA BAKMAYA YÜZÜN YOK DİMİ!"
Ettiği son sözle gözlerimden çıkan alevle hızla yüzüne döndüm. Masmavi gözlerine alev gibi yakan yeşillerimi diktim. Onun gözlerindeki hırsı da görebiliyordum. Onun yüksek sesine nazaran olabildiğince kısık tonda dişlerimin arasından tıslayarak konuştum.
"Kalbin de, sevdan da yalan Ali Güner. Allah belanı-"
Sözümü tamamlamaya izin vermeden sertçe dudaklarıma kapandı. Var gücümle kollarıma yüklenip güçlü bedenini itebilmiştim. Hırsla yüzüne bir tokat attığımda yüzü yana eğilmişti. Biraz duraksadıktan sonra şaşkınlıkla yüzüme döndü. Hızla üzerimi soyunurken beni şaşkın bir vaziyette izlemeye devam ediyordu. Üzerimden çıkardığım kıyafetleri sinirle duvarlara çarparken bağırmaya başladım.
"BU EVE GİREN İLK KIZ BENİM DİMİ! BU YATAĞA! BU KOLTUĞA OTURAN İLK BENDİM DİMİ! BUKET'LE NÖBET ÇIKIŞI BURADA DEFALARCA UYUMADIN DİMİ! NEDEN YA! NEDEN YALAN SÖYLEDİN! NİYE KANDIRDIN BENİ ALLAHIN BELASI NİYE!"
Kendi kıyafetlerimi giydikten sonra öfkeyle yüzüne yaklaşıp o mavilere son bir kez nefretle yeniden baktım. İşaret parmağımı hırsla kaldırdım.
"SENİ UNUTUCAĞIM ALİ GÜNER. SENİ VE SENİNLE YAŞADIĞIM HER ŞEYİ UNUTACAĞIM! BU EVİ DE, SENİNLE TÜM YAŞADIKLARIMI DA ALLAH KAHRETSİN!"
Hızla evden çıkıp kapıyı çarpmıştım.
Sokağa çıktığımda güneş yeni doğuyordu. Hızlı adımlarla evime geçip kendimi buz gibi suyun altına banyoya attım. Bedenimi şokladıktan sonra içimde durduramadığım bir ağlama hissi oluşmuştu. Dizlerimi kendime çekip suyun altına oturdum. İçim katıla katıla saatlerce ağladım. Gözlerimde yaş kalmayınca ve bedenim yorgun düşünce duştan çıktım.
Ona söyleyecek artık tek bir kelimem bile kalmamıştı. Bundan sonra yeni bir Arven vardı.
Alkolün etkisiyle başım ağrıyordu. Üzerimi giyinip gönül rahatlığıyla yatağıma girdim ve biraz uyumaya karar verdim. İlk defa yatağa yattığımda zihnimde bulanık düşünceler yoktu. Kalbim çok ferahlamıştı. Adeta yeniden doğmuş gibiydim.
Uyandığımda saat öğleden sonrayı geçmiş olmasına rağmen çok zinde ve enerjik bir halde uyanmıştım. Kendime güzel bir kahvaltı ve kahve hazırlayıp balkonda kahvaltımı yaptım. Daha sonra hazırladığım bitirme projemin son rötuşlarını halledip teslim için hazır hale getirdim. Nisan ayında teslimimi gerçekleştirdikten sonra mezuniyet için hazırlık yapacaktık. Bu sırada da iş ilanlarına bakmaya başladım. Bir gazetenin ilanına girip incelerken bulunduğum şehirde olması lehime işliyordu. İnternet üzerinden başvurumu yaptıktan sonra yönergede yazdığı gibi ilgili numarayı aradım.
Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor..
"Alo?"
"Alo, iyi günler. Hakan Bey ile mi görüşüyorum?"
"Evet?"
"Ben internet üzerinde yer alan iş ilanınız için aramıştım."
"Peki size bu başvurunun yüz yüze veya telefondan yapılmayacağını söylemediler mi?"
Ne!? Adamın tavrı karşısında anlık sinir katsayım yükselmişti.
"Beyefendi buradaki yönergede başvurunuzu yaptıktan sonra ilgili numarayı arayın yazıyor!?"
Sert çıkan sesim haklıydı.
"Hadi ya... Öyle mi?"
"Evet öyle hatta halihazırda şu an 12 başvuru söz konusu."
"İyi de ben neden göremiyorum bu başvuruları?"
"Bu konuda bir bilgim yok."
"İsim soyisim alabilir miyim?"
"Arven Yılmaz."
"Arven Hanım yarın sabah 10'da görüşmeye gelebilir misiniz?"
"Tabi uygundur."
"Tamam o zaman yarın görüşürüz."
"Görüşmek üzere."
Kapattıktan sonra telefona kısa bir bakış attım.
"Allah'ım ben ne günah işledim de sen beni böyle delilerle sınıyorsun ya! Millet deliye hasret ben akıllıya. Yok neymiş efendim telefondan yapılmaması gerektiği söylenmemiş mi de başvuruları neden göremiyormuş... Hey yarabbim ya!"
Bilgisayarımda gezinirken yanda çıkan reklamlarda bebek kıyafetleri vardı. O an acı gerçek aklıma yeniden nüksetmişti. Peki ya bu bebek işini ne yapacaktım?
Çocuk sahibi olmayı istiyor muydum?
Evet istiyordum. Ama mesele çocuk sahibi olmak değil; hamilelikten itibaren her anı kaçırmadan yaşabilmek, annelik denen kutsal duyguyu her şeyiyle tadabilmekti. Şu an hamile kalmaksa hem beni iyileştirecek hem de bu büyüleyici duyguyu tattıracaktı.
İyi ama nasıl?Keşke bizim ülkemizde de sprem bankası falan olsaydı diye düşünüyordum. Acaba yurt dışına gidip sperm bankasından sperm mi satın alsaydım? Saçmalama kızım!
Madem amacım sadece çocuk yapmak için hamile kalmaktı, duygularımı bir kenara bırakıp genlere odaklanmalıydım.
Öncelikle sağlıklı bir birey seçmeliydim. Kalıtsal hastalık falan taşımamalıydı. Kendim sarı saçlı, renkli gözlüydüm. Eğer renkli gözlü biriyle olursam bebeğin renkli gözlü olmak ihtimali %90 falandı. Renkli gözlü ben gibi bir kızım olsa fena da olmazdı. Ya da oğlum...
Sarışınlık, renkli gözlülük diyince aklıma ilk olarak tek bir kişi geliyordu...
Bu saatten sonra bizim işimiz artık çok zordu. Ama şöyle bir düşününce...
Eve ilk taşındığımda duygusal amaç gütmeden arkadaş kalmak şartıyla bir şeyler yaşamayı kabul etmiştik. Acaba böyle bir şey teklif etsem kabul eder miydi? Ya da son yaşananlardan sonra beni dinler miydi? Onunla tekrar birlikte olmak beni sarsar mıydı? Belki sarsardı. Ama sonuçta benim işim görülecekti.
Hamilelikten bahsedersem belki birlikte olmak istemeyebilirdi. O yüzden bunu ondan gizlemeliydim. Öncelikle gereken vitaminleri alıp vücudumu hamileliğe hazır hale getirmeliydim. Daha sonra da...
Peki diyelim ki hamile kalmıştım. Sonra ne olacaktı?
...
Ne olacaktı canım işte(!) İşe girip bebeğimi kendi başıma büyütecektim.
Peki babasız bir çocuk dünyaya getirmek o çocuk için ne kadar adaletliydi?
Ya hayatının her anında babasızlığı hissederse? Ya ona yetemezsem?
Hayır yetebilirdim. Zaten sonra yaşadıklarımdan sonra yanımda bir erkek vardı da ne olmuştu(!)Madem o beni kandırmıştı, ben de onu kendi çıkarım için böyle kullanacaktım.
Ödeşeceğiz Ali Güner!
...
ARVEN'İN KARARI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? ACABA DİĞER BÖLÜMDE BİZİ NELER BEKLİYOR?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EV ARKADAŞI (+18)
ChickLitÜniversite son sınıf öğrencisi olan Arven Yılmaz kaldığı yurttan atılır ve önceden tanışıklığı olan polis memuru Ali Güner ile anlaşma yaparak ev arkadaşı olurlar. Uyarı: Cinsellik ve +18 ifadeler içermektedir!