2.Bölüm

4.8K 258 25
                                    

Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Şaşkındım, kafam karışmıştı. Mutluydum ve heyecanlıyım ve de korkuyordum.

Ona nasıl seslenmeliydim şimdi? Sedatcım , dediğimi hatırlıyordum o ortadan yok olmadan önce ve ben çok küçükken. İçimden yine dilime dökülmesi geçiyordu fakat artık kazık kadar oluşum buna engeldi. Ya, abi dememi bekliyorsa?

"Döndün öyle mi?" dedim benim için arabanın kapısını tutarken.

"Evet." dedi.

"Burdasın yani artık?"dedim emin olmak isteyerek. Beni başıyla onayladığında gözlerimi yakışıklı suratında emin olmak ister gibi istemsizce gezdirip ciddi olduğunu görerek sırıtıp arabaya bindim. Kapımı kapatıp ön taraftan dolaşarak sürücü kısmına yerleştiğinde gözlerimi ayırmadan onu izledim.

" Değişmişsin." dedim dudaklarımdan dökülmesine engel olamayarak. Sesim fazla hülyalı çıkmıştı ve umarım anlamazdı.

Bana bakıp "Kemerini tak," dedi önce. "Bana mı diyorsun? Gittiğimde on beş santimdin."

Benimle alay etmesine göz devirip kemerimi taktım. Bunu bekliyormuş gibi arabayı çalıştırdığında istemsizce dudaklarım kıvrıldı. Her zamanki gibi fazla korumacıydı. Yarım yamalak hatırlıyordum fakat küçükken de onu deli gibi severdim. Uzun zaman görüşmemiş olabilirdik fakat küçüklük sevgim hep içimde, hiç kesilmeden saklanmış gibiydi.

"Yanlış hatırlıyorsun bence," dedim. "O kadar unutmuşsun beni."

Trip atar gibi görünmüştüm birden. Hayır, resmen nazlanıyordum fakat Sedatcım bunu yanlış anlamadı. Aksine tavrıma sırıtarak saçlarımı karıştırdı. Uzun parmaklarını kafa derimde ve saçlarımın arasında hissettiğimden beri iyi değildim. Başımın dönmesi normal miydi?

Mesela saçlarımı daha sert bir şekilde kavrasa uzun kemikli...

Sus, sus kafamdaki Umut. Sus, lütfen sus.

Kendi kendime kuruyan boğazımla yutkundum derince. Kalbim gümbürdüyordu ve bunun dışarıdan duyulmama ihtimali yoktu. Bir elimi göğüs kafesime koyup çaktırmadan kalbime vurdum bir iki kez. Sussun diye.

"Nasıl unuturum seni, mavişim? Yaman'dan önce seni görmeye geldim."

Maviş .. Mavişim.. Benim.. Kalbime bir şeyler oluyordu.

"Ku-Kuş muyum ben?" demeye çalıştım surat asmaya çabalayarak. "Adım var."

"Kuşsun tabii," Dedi arabayı bir virajda nasıl bu kadar seksi çevirdiğini anlamadığım bir şekilde döndürürken. Parmaklarının sardığı direksiyonu da kıskanma Umut, adamı on beş dakika önce gördün. Kalbimi yumrukladım. "Ee ne yiyelim. Çok acıktım." dedi konuyu değişerek.

Üzerimdeki mayoya takıldı o an gözleri. Yan gözle kısaca bakıp önüne döndüğümde ne düşündüğünü anlamasam da "Son ders yüzmeydi. O yüzden.." dedim hemen.

"Seni bu halde götürebileceğim tek bir yer var o zaman." dedi. Hız pedalına biraz daha bastı. İstemsizce kemerime tutundum. Hız sevmiyordum fakat bütün aile fertlerim hız tutkunuydu. Yine de alışamıyordum.

"Korktun mu?" diyen ilgili sesini duyana kadar kitlenip karşıya daldığımı fark etmemiştim. Kalbimin bu kez ne sebeple hızlı çarptığını kestiremedim. Araba  yavaşladı.

"Umut, sorun yok değil mi?" dedi bir kez daha. Konuşmadığımı o an fark etiim.

"Yok," dedim. "Sadece biraz geriyor hız beni."

"O zamn arabayı değiştirmem gerekecek. Bu bebek biraz hız seviyor daha yavaş gidersem arıza verecek motor. Biraz basacağım pedala Maviş." Beni kontrol etmek için yüzüme baktı.

Başımla onayladığımı görünce  "Tamamdır." dedi ve söylediği gibi birazcık dokundu pedala. Neden bilmiyorum fakat o an korkumun üzerindeki yük hafifleyivermişti. Onu uzun zaman görmesem bile bana aşıladığı güvenin baki olduğunu anladım.

Bizi sahile götürüp hızlıca arabayı park etti. Kendi kemerini çözüp benimkinin de düğmesine bastığında telefonum çalmıştı.

Yiğit babamın aradığını görüp cevapladım hızla.

"Efendim baba," dedim açar açmaz.

"Sedat okuldan aldı mı seni?" diye sordu.

"Evet," dedim. "Yemek yemeye geldik şimdi."

"Tamam," dedi. "Yaman'ın acil bir işi çıkmış gelemeyecek akşam, Sedat'a söyle seni rezidansa. götürsün."

"Sen?" diye sordum.  Sesimin sönük çıktığını fark eden Sedatcım, kendi telefonuyla ilgilenmeyi bırakıp bana döndü.

"Bu akşam evde olamazsın Umut." dedi. "Var mı problem?"

"Yok," dedim fakat sesim olduğunu haykırıyordu. Babam bu meseleyi uzatacağını anltır şekilde derin bir nefes aldı fakat arkadan gelen bir konuşma sesi yüzünden "Şimdi kapatıyorum. Bunu yarın konuşacağız. Dikkatli ol." dedi.

"Tamam, öptüm seni." dedim. Ve kapattı.

Telefonun kapanmasını bekleyen Sedatcım, konu hakkında hiçbir şey sormadı. Elindeki telefonu da cebine koyup "Hadi yemek yiyelim." üzerime bakıp kendi ceketini çıkarıp bana uzattı. "Giy bunu." dedi.

Elime verdiği ceketi alıp giyerken sesimi çıkarmadım. Hoş ağaç kokusu siyah ceketinin yakalarından anında burnuma dolduğunda burnumu yaslamamak için kendimi tutmam gerekmişti. Çok çabuk kapılıyordum ve kendimi engelleme çabam bile yoktu.

Sedat arabadan inip ben giyinirken kapımı açtı. Bunu beklemiyordum. Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı ama hoşuma gittiği için anında gülümseyerek indim. Ben indikten sonra arabayı kitleyip kemerini düzeltti. Bakışlarım beline indiğinde ceketi olmadığı için açığa çıkan silahının kazasını görüp irkildim.

Bi an için, sanırım onun kim olduğunu unutmuştum.

"O, orada mı kalacak?" diye sordum. Gözlerimle işaret ederken.

Sedat işaret ettiğim yerde ne olduğunu unutmuş gibi eliyle yokladı. Silahın kabzasına değen parmaklarıyla çatık kaşları düzeldi ve "Meslek icabı." dedi. Alay ediyordu.

Zaten babam ve bu tür işleri yüzünden gergindim bu yüzden daha da somurtup "Gidelim." dedim.

Ben önde, Sedatcım arkada bir köfteciye geldik. İkimize de köfte ekmek söyledi. Ben konuşmadım ve sanırım ben konuşmadığım için o da bir şey söylemedi. Benden önce bitirip benim yememi bekledikten sonra hesabı ödemeye gitti. Uzun süre gelmediğinde meraklanıp ne yaptığına bakındım. Arkamda kaldığı için kalkmam gerekmişti. Masadan ikimizin de telefonlarını alıp döndüm.

Kendi yaşlarında sarışın bir kadınla gülüştüğünü gördüğümdeyse bakışlarım ikisi üzerinde takılı kaldı. Gözlerimi kısıp ellerimi bana oldukça bol gelen ceketinin ceplerine sokarak sert adımlarla yanlarına yürüdüm.

Yanlarına geldiğimi ilk fark eden Sedat oldu. " Bak işte Umut da geldi. Yeğenim sayılır." diyerek beni gösterdi kadına.

Yeğeni mi?

Yüzümü buruşturmama çabam takdire şayandı fakat ne kadar çabalasam da iğrenç bir şey yemişim gibi büzüldü ifadem.

Kaşlarımı çatıp ters ters baktım benimle ilgilenmeyen adama. Bir noktada benim olacağına emindim ve işte o zaman bu laflarını tek tek yedirecektim ona.

"Ya ne kadar büyümüşsün," dedi sarışın sanki bebekle konuşuyormuş gibi sesini incelterek. Daha önce onunla da küçükken karşılaşmıştık demek. Hatırlamıyordum. Fakat öte yandan Sedatcımla uzun yıllardır tanışıyorlar demek oluyordu bu.

Kaşlarım çatıldı. "On yedi yaşındayım hanımefendi, üç değil." dedim.

Kadın hiç bozuntuya vermedi tarıma karşı. Sedat'ı ne kadar etkilemek istiyorsa artık, resmen ultra üst düzey poz kesiyordu.

Sedat boğazını temizleyip, "Biz gidelim Ece," dedi. "Görüşürüz yine."

Görüşmediklerinden emin olacaktım. Sadece Sedatcım henüz bilmiyordu. Ve ben Istediğimi alırdım. Kadına yapmacık bir şekilde gülümseyip yanımdaki adama dönerek "Gidelim, Sedatcım." dedim.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin