6.Bölüm

3K 194 5
                                    

Küçük bir düzeltme, linç yemekten çekindiğimden değil ama aklımdakini yazarken çok uzun süreceğini fark ettiğim için Umut'un onyedisinin sonunda olmasına karar verdim.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Bir Sedat'ın elinde sıkı sıkı tuttuğu canavara bir de ciddi yüzüne bakıp yutkundum. Pekala beynim ani bir şok geçirmişti fakat korkumu bir kenara bırakmayı denediğimde buna mecbur olmadığımı fark ettim.

Omuzlarını dikleştirip "İstemiyorum, eve götür beni." dedim. Bir adım uzağımdaki arabanın kapısını açmak için uzandım fakat kilitliydi. Aptal ellerim niye titriyordu ki. "Aç şunu!" diye bağırdım. Köpek daha çok havladı.

Bir kaç zincir sesi geldi. Adım sesleri duydum ama arkamı dönmedim. Arabayı açmasını bekliyordum. Gerçekten büyük hayal kırıklığı ve ihanete uğramış hissediyorum ama düşününce kulağa aşırı mantıksız geliyordu hislerim.

Kendi ayaklarımla buraya gelmiştim öyle değil mi?

Sedat kapı kolunu tutan elimi olduğu yerden ayırıp titreyen parmaklarımı kendi avucuna aldığında vücudum kaskatı kesildi. Bakışlarım hızla yüzüne döndü.

"Bir eğitimde bir hafta aç kalmış kurtlar tarafından kovalanmıştım. Parkuru bu kadar kısa değildi ve kimse bana bir harita vermemişti." dedi sakin bir sesle gözlerimin içine bakarak.

"Ölmemişsin." dedim.

Güldü. "Şanslıydım." dedi. "Ama eğer bu işe başladıysan devam etmek istemez misin? Yiğit abi bunu söylediğine göre sana güveniyor olmalı."

Gözlerimi kaçırıp parmakları arasından elimi çektim. Hala titreyip duruyordu ve bu sinirimi bozuyordu. Iki elimi de sıkı birer yumruk yaptım iki yanımda. Dönüp köpeğe baktım bir kez daha. İkimize bakıyordu, sakin ve dikkatli duruyordu şimdi.

"Beni nasıl ikna edeceğini öğrenmişsin." dedim ağzımın içinde isteksizce. Boşuna sinsi demiyordum. Umursamaz ve biraz disiplinsiz biri gibi dursa da aslında ölümcül derece dikkatli ve bir profil uzmanıydı belli ki.

Yiğit babamın güveni, çok şey ifade ediyordu. Eğer öyle düşünüyorsa yapabileceğimi kanıtlamam gerekiyordu.

"Pekala," dedim başımı dikleştirerek. "Bağırdığım için özür dilemeyeceğim. Ayrıca ufacık bir çizik alırsam dahi sanki ölüm döşeğindeymişim gibi yakana yapışacağım. Beni buraya habersiz getirmenin cezası."

"Başarılı tamamlarsan.." dedi başını eğerek. Onu aşırı seksi gösteren yarım gülüşüyle sırıttı. "Anlaştık."

"Başarılı olamazsam, şu Tazmanya Canavarı bağırsaklarımı dışarı sermiş demektir. Ne anlaşması?" diye homurdandım fakat daha fazla strese girip seneryo üretmekten korktuğum için ani bir kararla Sadat'ın dediği yöne koşmaya başladım.

Hayatımda ilk defa eşofman giymediğim için pişmanlık duyuyordum. Pantalonum rahattı fakat biraz hızımı kesiyordu.

Burası düz bir arazi olmasına rağmen uzun iğneli çam ağaçları vardı. Ağaçların döktüğü yemişler ve kurumuş iğne yaprakları kaygan bir zemin yaratıyordu. Bir gün önce yağan yağmur da zemini berbat etmişti. Bu doğal avcılar için zararsız olabilirdi fakat benim ayakkabılarım için hiç de uygun değildi. Kondisyonum iyi olduğu için şuan tek sıkıntım zemindi.

Peşimdeki canavarı düşünmemeye çalışıyordum. Havlamaları biraz uzaktan geliyordu. Hatta onu çok geride bırakmış gibiydim. Dönüp baksam mı diye kısa bir an düşündüm fakat bu iyi bir fikir değildi. Başımı çevirir gibi olduğum ilk an tökezledim ve neredeyse düşüyordum çünkü.

Sinirlenip son hız çarpan kalbime inat biraz daha sert koştum. Hiçbir yere sapmadım. Sedat'ın dediği gibi dümdüz ilerleyip nefes nefese çitlerin sonuna geldim. Önümde boyumun iki katı büyük bir demir kapı vardı. İki Yana ortalı açılan kapının kuşağını titreyen kollarımla ve  kalan son gücümle çekip yere attıktan sonra kendimi dışarı atıp açtığım kısa aralığı hızla kapattım.

Sırtımı kapıya yaslanmış hızlı soluklar alıp verirken, her şeyin sorunsuzca bu kadar hızlı bitmesine sevinemiyorum bile. Kalbim hem korku hem de efordan dolayı deli gibi çarpıyordu. Bedenimin bütün parçalarının yerinde olması beni sevindirmiyordu.

Çok korkmuştum. Hatta gözlerim bile dolmuştu şimdi. Ağlamak istiyordum adrenalinden kaynaklı.

Kapı geriye doğru açıldığında hala yaslandığım için geriye doğru savruldum fakat düşmeden belime sarılan kollarla ayakta kalmıştım. Gözlerim irileşti ve bu kez maalesef bir çığlık kaçmıştı dudaklarımdan.

"Tuttum seni," diyen Sadat'ın neşeli sesini duyduğumda hala derin soluklar alıyordum. Fakat anında kaşlarım çatıldı.

"Köp-ek nerde?" dedim korkuyla.

"Kulübesinde." diyerek başıyla arkayı işaret etti. Hala kolları arasında duruyordum. Bacaklarım titriyordu ve korktuğum için ondan uzaklaşmak işime gelmiyordu. Bütün yükümü ona verdim ben de.

"Beni kandırdın." dedim gözlerimi kapatarak. Başından beri peşimden kovalayan bir köpek olmadığını her şey bitince anlamıştım. Aslında sinir olmuştum fakat yorgunluğum ağır basıyordu o an. Bunun hesabını sonra soracaktım.

"Küçük bir aldatmacaydı."diye alay etti." Gerçekten peşinden salmamı tercih edersen.. "

" Yok, böyle iyi. "dedim hemen. Kalbim biraz yavaşlamış nefeslerim hafif düzene girmişti. Ondan destek almak iyi gelmişti.

" Baya hızlısın, beklediğimin kat kat üstünde. Kovalansaydın da kaçabilirdin. "diye takdir ettiğinde övgülerini sonra tekrar dinlemek üzere erteledim.

Dönüp kucağına tırmandım aniden zorla. Beni farkında olmadan prenses gibi kucakladı şaşkınca. Gözlerimi tekrar kapattım ve" Taşı beni, yoruldum. "dedim.

Şımarıklığıma sonuna kadar sessiz kalır sanıyordum fakat kısa bir duraksamanın ardından beni aniden yere bıraktığında sertçe düştüm. Canım acıdığı için yüksek sesle inleyip yaprakların üzerinde debelenerek aşağıdan ona baktım sinirle. Şok olmuştum.

" Ne yapıyorsun? "dedim öfkeyle.

" Küçük bebek değilsin artık, iki adım koştun diye kucakta taşınma  gerek yok. "dedi.

Elim düşünce aşırı acıdığı için kalçamı ovalarken dudaklarım şaşkınca araladı. Dönüp uzaklaşan bedeninin arkasından bakakaldım.

Dişlerimi gıcırdattım.

Adam bütün mental düzenimi bozmuştu iki günde.


KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin