42.Bölüm

639 53 3
                                    

Sedat duyduğu yüksek sesle birlikte bir küfür mırıldanarak beni hızla bırakıp elektrik çarpmış gibi uzağa kaçtı. Koskoca adamın suçlu ve yakalanmış bir çocuk gibi masum pozlara girmesine hayretle bakınıp kendi kendime göz devirmeden edemedim önce. Fakat babam ciddi bir problem olduğundan hızlıca ana geri dönüp kendimi Sedat'ın önüne siper ettim olası bir tehlikeye karşı.

Babam kapı ağzında kalakalmıştı. Elindekileri bilerek düşürmediğini de böylece anlamış oldum. Yüzü felç geçirmiş gibiydi ki bu beni ürküttü.

"Kalp krizi filan mı geçiyor sence?" diye fısıldadı Sedat arkamdan omzuma doğru eğilerek.

"Emin değilim." dedim ağzımın içinden. "Sen yine de arkamda kal. Bu aralar rüyalarında bile seni bıçakladığknı görüyor."

Sedat bu evin baş koruması olabilirdi. Muhtemelen, diğerlerinden çok daha tecrübesi vardı bu konularda ve olduğu pozisyonu sonuna kadar hak ediyordu fakat o an ürkek bir tavşan gibi arkama saklandı sadece. Ve bu komikti. Çünkü güvendiği kişi bendim. Omzuna kadar bile gelmiyordu boyum.

"Sedat dışarıda konuşabilir miyiz?" Babam tedirgince beklediğimiz dakikaların ardından sakince arkamdaki adama bakarak konuştuğunda ilimiz de şaşkınca durakladık.

Sedat kafası karışık bir adım yana kayıp önüme geçtiğinde uzanıp kolunu tuttum. "Bu iyi bir fikir mi?" diye sordum fısıltıyla. Bana bakıp omuz silkti.

"Muhtemelen değil." dedi. "Dönerim hemen. Bıçaklayacak olsa çoktan yapardı."

***

Babam Sedat'la birlikte dışarı çıktığında ben de peşlerinden gittim. Ama çoktan bahçeye inmişlerdi bile. Ne konuştuklarını duyma isteğiyle yanıp tutuşsam bile yakalanma riskini göze alamadığım için onları güvenli bir mesafeden izlemekle yetindim.

Sedat babamın karşısında öylece duruyordu. Babam ise hararetli bir şeyler söyleyip kaşlarını çatıyordu arada bir. Konuşma iyi gitmiyordu belli ki. Dikkatle onları izlemeye almışken arkamdan omzuma atılan kol ile yerimde sıçradım korkuyla.

"Sorun mu var?"

Yiğit babam sessizce yaklaşmış ve beni korkuttuktan hemen sonra bahçedeki ikiliye bakarak sorusunu bana yöneltmişti.

"Y-yok."

Yiğit babam kaşlarını çattı. Az önce sevecen bir görünüme sahiptiyse de şimdi onunla uzaktan bile alakası olmadığını söyleyebilirdim. Beni bazen ürkütüyordu.

"Tartışıyorlar." dedi.

"Sanmıyorum. Sadece babam sinirli."  dedim. İnanmadığı belli olsa da omzumdaki kolunu çekip sakince bahçedeki ikilinin yanına doğru yürüdü. Ben de arkasından gittim hemen.

Yaman babam tam ağzını açmış yeni bir şey söylüyordu ki, bizim geldiğimizi görmesiyle birlikte diyeceği şeyi yutup "Erken gelmişsin." dedi Yiğit babama yönelerek.

"İşim erken bitti." dedi babam. "Siz ne konuşuyordunuz öyle?"

Yaman babam göz ucuyla bana bakıp gergince güldü. Bunu ben anladıysam haliyle Yiğit babam da anlamıştı. Babam yalan söyleyemiyordu ki.

"Sedat sinirlerimi bozdu. Her zamanki şeyler." diye geçiştirdi. En azından denedi.

"Ben çok acıktım, hadi bir şeyler yiyelim." dedim dikkatini dağıtmak amaçlı aralarına girerek.

Yaman babam bana bakıp "Siz Mahmut'u da alıp dışarıda yiyin bugün. Ben kocamla başbaşa kalayım." dedi. 

Evet, bu biraz garipti. Tedirgince Sedat'a baktım ve o da bana sorun yok anlamında göz kırptı hızlıca. Yiğit babam bunu görmüş müydü emin değildim ama dikkatle herkesi süzüyordu şuan.

" Baba? "dedim sorar gibi Yaman babama yalnız ikimizin anlayabileceği şekilde bir bakış atarak. Yiğit babama bir şeyleri açıklamaya başlayacağı gecenin bu gece olacağını anlamıştım ve bunu yaparken yanında olmak istiyordum. Yalnız yapması fikri doğru muydu emin değildim. Ya da ben de orada olsam işler daha mı kötüye giderdi, onu da bilmiyordum.

"Hadi Umut, hadi bebeğim." dedi eliyle kışkışlar gibi yaparak. "Böylesi daha iyi, güven bana."

Son kez Yiğit aba ama bakıp önden sakince yürüyen Sedat'ı peşine takıldım. Gözden uzaklaştığımız an kokunu omzuma atarak beni kendine çekti ve başımın üzerine bir öpücük bıraktı. Bu sıcak hissettiren hareketiyle ilk bir afallasam da zihnim içeride yaşanacak kaosa takılı kalmıştı. Bu yüzden hiçbir şeyden tam olarak keyif duymadığımı fark ettim.

"İyi olur değil mi?" diye sordum arabaya doğru yaklaşırken.

"Olmasa da, bu saatten sonra hiçbir şeyi geri alamayız yavrum." dedi Sedat da. En az benim kadar gergin ve unutsuzdu belli ki.

Onun için babamın gözünde hayalkırıklığı olmak demenin nasıl kötü hissettirdiğini tahmin bile edemezdim. Ve belli ki başka bir ihtimal de düşünmüyor gibiydi. Kabullenmişti. Ve babam ile arasındaki bağdan benim için vazgeçmişti.

İlk kez benden değil de, diğer her şeyden vazgeçtiğini hissettim o an.

Ve gözlerim doldu.

Ona bunu isteyerek yapmamıştım ama bir gün buna değmeyeceğimi düşünmesinden ve onun için vazgeçtiğim her şeye değeceğimi kanıtlamaya çalışmaktan yorulur muyum düşüncesiyle savaşmak çok zordu.

Onun elinden çok şey almıştım. Ve bununla baş etmek zorunda olduğumu ilk kez şimdi anlıyordum sanki.

"Sedat," dedim benim için kapıyı açarken omzumdan elini çektiğinde. Uzanıp elinin üzerine elimi koydum. "İyi olacak ben inanıyorum." Gözlerimi gözlerine çevirip ne kadar inandığımı görsün diye dikkatle baktım.

"Olur, güzelim." dedi, hafifçe duraksadıktan sonra dudaklarını kıvırarak. Ama gözlerine ulaşmadı. "Olur." fısıldadı ve bakışlarını kaçırdı.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin