37. Bölüm

1K 85 4
                                    

Utkunun aklına uyumamam gerektiğini biliyordum. Şuanda karşımda otuz iki dişiyle birlikte sırıtan arkadaşım olduğu durumdan ne kadar keyif aldığını apaçık belli ediyordu.

Göz ucuyla bacak bacak üzerine atmış ve omurgasına sopa bağlanmış gibi kaskatı oturan Sedat'a göz ucuyla baktım. Gözlerini dahi kırpmadan Oğulcan'a bakıyordu lakin ona baktığımı hissetmiş gibi koyu gözlerini bana çevirdi. O nasıl bakıştı ki boğazım kupkuru olmuştu saniyesinde. Hafifçe yutkunup bakışlarımı çektim.

Sedat'ın kıskanç biri olduğunu düşünmüyordum. Çünkü ne bileyim adam diva gibi olmasının yanı sıra biraz da rahat biriydi yani. Böyle şeylere takılacağını ki özellikle sevgilisini, kelime hala düşüncelerimde bile mideme kelebek sürüsü etkisi bırakıyordu, kıskanacağını düşünmüyordum. 'Sevgili' ben oluyordum bu arada.

Belki de sadece Oğulcan'dan hoşlanmamıştı. Ki bu daha anlaşılabilir bir seçenekti bana göre. Çünkü sevilebilecek biri değildi.

Babam bizim için bir şeyler hazırlamıştı. Herkes yemek masasına oturduğunda Oğulcan yanımdaki sandalyede, Sedatsa karşımda kalmıştı. Ve bu yetmiyormuş gi Oğulcan sürekli konuşup, genelde babamlarla, beklenmedik şekilde sıcak davranıp ilgi çekiyordu. Bunun üzerine  Yaman babamın bakışlarından bile anlayabiliyorum ki ikimizi çoktan shiplemişti. İma etmekten de çekinmiyordu zira. Belki de karşımdaki adamı bu hale getiren sadece Yaman babamdı.

"Ben su alayım, su bitmiş." dedim daraldığımı hissederek masadan kalkmak adına. Köşedeki sürahiyi kapıp mutfağa yöneldim hızla.

Mutfağa girer girmez elimdelimi tezgaha bırakıp kendi kendime göz devirdim. Çok hatta öyle çok saçma bir pozisyonda arada kalmıştım ki, neredeyse babama her şeyi itiraf edecektim. Şimdiye kadar üzerimde o baskıyı hissetmemiş olsam bile, bana tuzak kurduğunu düşündüğüm Oğulcan bi tarafta, bizi shipleyen babam diğer tarafta ve sinirli bir Sedat tam karşımdaydı. Resmen köşeye sıkışmış gibiydim.

Ellerimi soğuk mermere yaslamış ayaklarımı izlerken gözlerim dolmuştu. Utku burada olsa şuan abarttığımı söyleyecekti fakat gerçekten abartıyor muydum?

Şuan Sedat ve Ben, kulağa benim için bile çok imkansız geliyordu. Babam alelade biriyle bile beni yakıştırabiliyordu ama Sedat'a nasıl baktığımı görmüyordu haftalardır. Bunu düşünmüyordu bile. Ve ben buna alınamıyorum ne yazık ki. İçimde sadece ihanet hissi vardı. Aileme ihanet etmiş gibi hissediyordum.

"Söyle şu karıncayiyene defolsun gitsin Umut. Yoksa cidden elimde kalacak."

Sedat'ın sinirli söylenmesiyle mutfaktan içeri girmesi aynı saniyede olmuştu. Başımı kaldırıp omzumun üzerinden ona baktığımdaysa adımları hafifçe yavaşladı ve çatık kaşları bu kez merakla havalandı. Sadece ona bakmama bile yanlış bir şeyler olduğunu anlamıştı. Ama babam anlamıyordu. Ya da gerçekten anlamıyor muydu?

Kaşlarımı çatıp bu yeni düşünceyle birlikte hızla önüme döndüm. Sanki aradığım cevap siyah mermer üzerinde yazılıymış gibi gözlerim zemine odaklandı. Ama anlamış olabilir miydi?

"İyi misin sen?" dedi Sedat omzuma dokunarak.

Ses tonundaki endişeyle birlikte yeniden ona döndüğümde gözlerim bu kez gerçekten dolu doluydu fakat ona cevap vermeme kalmadan babam mutfak kapısından içeri girdi. Elinde boş bir tabak vardı. Sedat ve bana şüpheli olamayan bir bakış attıktan sonra "Utku patetes püresini çok beğenmiş. Biraz kaldı mı diye bakayım dedim." diyerek ada tezgahın üzerindeki borcama yöneldi. "Sen sigara içmeye çıkmamış mıydın?"

Sedat sanırım sigara bahanesiyle masadan kalkmıştı. Burnumdan bir nefes verip gözlerimi yumdum. Kesinlikle anlamıştı. Ve içimden ne kadar küfür savursam azdı.

"Sebilde su bitmiş." dedi Sedat hemen bir bahane üretmeye çalıştığı bariz bir şekilde. "Umut yardım istedi de. Yeni damacana getireyim ben." diyerek hemen yan taraftaki kilere yürüdü.

Babam göz ucuyla onu takip ediyor diğer yandan da elindeki tabağa püre koyuyordu. İkimiz de bu sürede sessizce bekledik. Sonra babam hiçbir şey olamamış gibi elindeki tabağı bana uzatıp" Al, arkadaşına götür. Ben suyu hallederim. "dedi.

Ağlamak istedim. Yani gerçekten. Dilimin ucuna kadar gelen milyon tane açıklama cümlesi vardı fakat hiçbiri dudaklarımdan dökülemediği için sadece ağlamak istedim. Fakat öte yandan aşık olmak dışında hiçbir şey yapmadığım için kendimi haklı da buluyordum. Ama babam.. Bana bir kez hayalkırıklığıyla bakarsa nasıl kendimi anlatırım bilmiyordum.

Yutkunup çaresizce onun yeşil gözlerine bakarken ne düşündüğünü anlamaya çalıştım ama bana düz bir şekilde "Hadi Umut, ne dikiliyorsun?" dedi sadece.

Elimdeki tabağa bakıp burnumu çektim ve başımı salladım. Bu saatten sonra ne olacağını kestiremiyorum. Kontrolüm dışına çıkmıştı çoktan, çaresizdim. Kumdan bir kale gibi yerle bir olmuştu küçücük hayal dünyam ve hiçbir şeyin istediğim gibi gitmeyeceğine emindim şua saatten sonra.

Sedat elinde damacanayla birlikte geri geldiğinde ona üzgün bir bakış atıp ikisini yalnız bırakarak usul adımlarla çıktım mutfaktan.

Böyle olmamalıydı. Keşke babama kendim itiraf edebilseydim. Keşke daha erken davranabilseydim.. Belki o zaman bir şeyleri düzeltebilirdim ama şimdi.. Babam ve Sedat'a ne olacaktı?

***

Bu kadar uzun zamandan sonra çok kısa biliyorum ama yine de yazdım işte diyelim.
Ay bu arada Umut'un yerinde olmayı hiç istemezdim gerçekten, suçlu hissetmediğin için suçlu hissetmek gibi bir şey..

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin