4.Bölüm

3.7K 195 3
                                    

Aradan üç gün geçmiş ve haftanın son güne gelmiştik. Sedatcımın beni odama taşıdığı geceden sonra bir daha görüşememiştik. Babamlarla olduğunu biliyordum çünkü evde Sedat aşağı Sedat yukarı sürekli bahsi geçiyordu.

Beni okuldan onun almasını istememe rağmen eski düzene dönmüş gibiydim. Bu canımı sıkıyordu. Sedatcım'ın sürekli etrafımda dolanması için başıma büyük bir şey gelmeliydi anladığım kadarıyla. Bu da hiç istemesem de bir bela bulmalıyım demek oluyordu.

Öğle arasında yemek yemek istemediğim için bahçede her zaman oturduğum kamelyada oturmuş saçlarımı yolarak bu meseleyi nasıl halledebileceğimi düşünüyordum.

Utkuyla üç gündür konuşmadığım için her şeyi kendim yapmak zorundaydım ve bir diğer hoşuma gitmeyen şey de buydu. Öncelikle Utku'nun kendini affettirmesini sağlasam daha iyi olacaktı sanırım.

Telefonumu açıp orda burda biraz vakit öldürdüm. Tüm sosyal medya hesaplarımdan Sedatcım'ı stalklamıştım fakat birinde bile hesabı yoktu. Bu normaldi çünkü Yiğit babamın da yoktu. Düşününce olması kulağa tuhaf geliyordu zaten.

Sıkıldığımı hissederek kafamı telefondan kaldırıp çok az insanın olduğu bahçede göz gezdirdim. Bu sırada Utku sınıftan bi kaç kişiyle kafeterya tarafından salına salına geliyordu. Daha da surat asıp göz göze geldiğimiz için tripli bir şekilde başımı diğer tarafa çevirdim. Onunla barışma ın yolunu bulamamıştım ama şuanda yanıma gelmesi gerekiyordu yoksa gerçekten küsecektim ona.

Utku sanki bunu biliyormuş gibi, diğer iki günün aksine diğerleriyle sınıfa çıkmak yerine yanıma geldiğinde olduğum yerde dikleşip çaktırmadan yanımda dikilen bedenine baktım.

"Yine yemek yemedin mi?" dedi çocuk azarlar gibi.

"Kazık yedim, yetmez mi?" diyerek omuz silkip surat astım. Utkunun güldüğünü duyduğumdaysa kaşlarımı olabildiğince çatıp tamamen ona döndüm. Bir de dalga geçiyordu.

"Peki peki, hala sinirlisin." diyerek elini ceketinin cebine atıp streçli bir sandviç çıkararak önüme koydu. Bir ona bir sandviçe bakarken hemen yanıma oturup bankın arkasına kolunu uzatarak genişçe yayıldı. "Ye şunu, açken daha sinirli oluyorsun." diyerek sandviçi gösterdi.

Uzatmadan ekmeği elime alıp poşetini tırtıklayarak açtım ve aldığım ilk sırıkla ne kadar aç olduğumu hatırlamış gibi büyük bir ısırık daha aldım.

" Barıştık mı, yoksa hala beni dövdürmek istiyor musun? "diye sordu. Sesi kulağa keyifli geliyordu ve bu benim sinirimi bozuyordu.

" İki gün benimle konuşmadın, "dedim ağzım doluyken mırıltıyla.

"Sen de konuşmadın." diyerek omuz silkti.

"Ama ben haklıydım," diye üste çıkmaya çalışsam da tekrar ciddi tavra büründüğünü görerek sustum.

Derin bir nefes aldığında hızla yediğim sandviçin son lokmasını ağzıma sıkıştırmıştım. Şişkin yanaklarımı ciddi suratına rağmen tek eliyle sıkıp homurdandı.

"Neyseki o adam sana bakmaz." diyerek yine sinirimi bozdu.

"Niyeymiş?" dedim anında diklenerek. Lokmamı zar zor yuttum.

"On yedi yaşındasın." dedi bariz olanı göremiyormuşum gibi. "Yaş farkı görmezden gelinebilir. Ama yavrucum bu adam eski polis. Sence reşit olmayan biriyle.."

"Tamam sus," dedim elimi ağzına kapatıp daha fazla devam etmesin diye. Hep doğruları söyleyip sinirimi bozuyordu. Acaba barışmasa mıydım onunla?

"Bir yıl daha mı beklemeliyim yani?" dedim kaş çatarak. "Ya o Eceyle evlenirse?" korkuyla Utkuya dönüp omuzlarından yakaladığım arkadaşımı sarstım. "Evelenmez dimi Utku?"

Utku omzu silkip, bilmem dercesine baktığında surat asarak geri çekildim ve o gün olanları tüm hatırladığım detaylarıyla ona aktardım. Yardım etmese bile ona güveniyordum. Hayatımdaki tüm gelişmeleri bilmesi gerekiyordu. Beni kollayabilmesi için ondan hiçbir şey gizlemezdim.

"Aptalca bir şey yapacaksın diye yorumladım." dedi tüm anlattıklarından sonra. Sedat'ı yanıma alabilmek için başımı belaya sokmam gerektiğini söylediğimde bunu çıkarmıştı sanırım.

"Ya ne yapayım? Adam ortalarda yok bile. Neden benimle kalmadı ki?" dedim kollarımı göğsümde çarprazlayıp geri yaslanırken.

"Adam çocuk bakıcısı olmadığı için olabilir ya da.."

"Ya da?" dedim devam etmediği için.

"Ya da o gece yüzünden de kaçmış olabilir. Salak olmadığı için niyetini anlamış olma olasılığı daha yüksek."

"Ne?" dedim telaşla. Bu kadar erken ve daha hiçbir şey olmamışken benden kaçamazdı. Hem o kim oluyordu da beni öylece itiyordu ki?

"Bu şartlar altında bir yıl bekleyemem." dedim. "Onu almanın bir yolu olmalı."

Kafamdaki tilkiler kendi kuyruklarında dolanıp duruyordu şimdi. Dişli çarkların dönüş sesini duyabiliyordum sanki. Yaman babam sinsilik konusunda Yiğit babama benzediğimi söylerken haklıydı. Bu masum suratın altında hiç de masum düşünceler yatmıyordu.

Dudaklarım kıvrıldı ve ifademi gören Utku beni çok iyi tanıdığı için göz devirerek pes etmiş bir ifade takındı.

"Parmağımı bile kıpırdatmam haberin olsun." dedi peşinen.

"Sana gerek yok zaten," dedim sırıtarak. "Bunu en iyi bildiğim yoldan halledeceğim."

"Ürperdim." dedi Utku titriyormuş gibi numara yaparak. Benden uzaklaştı.

"Hadi sınıfa çıkalım." diyerek onu umursamadan ayaklanıp masadaki eşyaları toplamaya başladım ama Utku kolumu tutup beni kendine çevirdi.

Son kez olduğunu bilerek ciddiyetle gözlerime baktı ve "Bunu takıntı haline getirdin," dedi. "Sonuçlarını düşündün mü?"

"Takıntıysa bile umrumda değil." dedim. "Benim için diğerlerinden farkı yok. O gün söylediklerinden sonra çok düşündüm."

Evet, en azından şimdilik diğerlerinden farkı yoktu.


KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin