12. Bölüm

2.6K 156 8
                                    

Oğulcan her bir şey söylemek istediğimde koluma omzuma ya da belime dokunuyordu. Ondan kurtulmaya çalışmaktan maça odaklanamamıştım. Oysaki canım arkadaşım tam tezahüratlık bir performans sergiliyordu.

Bir süre sonra Sedat arkada oturmaktan vazgeçip her nedense yanıma inmiş ve beni vücudunun bir parçası olabileceğim kadar yakınına çekerek kolunu omzuma dolamıştı. Bunu tabii ki de beklemiyordum ama beklemediğim bir diğer şey çirkeflik yapamayacak kadar mayışmış durumda olmamdı. Yani bedenimin buraya aitmiş gibi rahat hissettirdiğini kabul ediyordum ama Sedatcım da bunu görüyor muydu? İki uyumlu yapboz parçası gibiydik.

Oğulcan diğer taraftan artık bana dokunamıyordu böylelikle. Bu da iyi bir artıydı tabii. Sadece küçük bir an acaba, dedim. Acaba bu yüzden mi şuan beni tutuyordu? Oğulcan'dan uzaklaştırmak için?

Bu sırada Utku mükemmel bir üçlük attı. "Helal kız sana!" diye bağırdım dayanamayarak keyifle. Utku bana bakıp öpücük attı. Ardından ıslak saçlarını savurarak oyuna geri döndü. Yine de o kısacık anda Sedat'ın yanında keyifli bir panda gibi yayıldığımı fark etmiş olmalıydı. Dudakları sadece benim anlayabileceğim bir imayla kıvrılmıştı gitmeden önce.

Yerimde biraz daha yayılıp kurulduktan sonra Sedat'ın boşta duran dizinin üzerine koyduğu eline baktım göz ucuyla bakıp gözlerimi kıstım. Yani şimdi tutsam ne olurdu ki? Öyle boş boş durmasını pek bir manası yoktu bence. Kendimi tutmak için ellerimi yumruk yapıp sabit kalmaya çalıştım ama en sonunda yenilerek uzandım ve elini aldım kendi dizime koydum.

Dümdüz karşıya bakıyordum. O da yüzüme bakmadı zaten bunu hissediyordum. Göz ucuyla hafif bakıp tekrar önüme döndüğüm küçücük anda dizime koyduğum ve parmaklarımla oynadığım eline bakıyordu. Çekmedi ama.

***

Akşam eve döndüğümde tam yemek saatine denk gelmiştik ve Sedatcım da bizimle yiyecekti. Zaten tek yaşıyordu ve dağ başındaydı evi, gidip evinde yiyecekti de ne olacaktı ki? Tek başına yemek yemek hiç zevkli değildi.

"Ya baba bu evde niye levrek pişiyor?" dedim masaya bakarken. Az önceki bütün pozitif düşüncelerim dağılmıştı.

Babam masaya bir servis daha koyarken "Sen balıklara kıyamıyorsun diye yemeyelim mi biz? Bu evde her hafta bu tartışmayı yapmayalım artık bence." dedi. "Sana pizza yaptırdım, gönlün olsun diye."

Sandelyemi çekip oturacağım sırada Sedatcımın karşıya oturmaya yeltendiğini görüp hızlıca vazgeçtim ve onun yanındaki sandalyeyi çekerek oturdum. Sonra masanın üzerinden karşıya uzanıp servisini de taşımam gerekmişti ama babamların tuhaf bakışlarının altında büyük bir soğukkanlılıkla bu işi de hallettim ve yerime oturdum. Sedat dönüp bana bakmıştı garipseyerek ama ona kocaman bir gülümsemeyle karşılık verip babamın önüme koyduğu pizzadan tabağıma üç dilim koydum.

Yiğit babam elindeki tableti sonunda bırakıp Yaman babam da oturduktan sonra yemeğe başlamıştı. Evde kural yoktu ama babamlar hep yemek için birbirlerini bekliyorlardı ve ben de onların yemesini bekleme alışkanlığı edinmiştim böylece. Bu yüzden onların başladığını gördüğümde ben de yedim.

Sedatcımın tabağına balık almak için uzandığını gördüğümdeyse  hemen kaşlarım çatıldı ve "Sen de mi?" diye sordum şaşkınca. "Ama Sedatcım sen bırak onu, pizzamı paylaşırım ben seninle." diyerek kalan dilimlerin hepsini büyük bir özveriyle onun tabağına taşıdım. Adamcağız biraz şok olmuştu. Yine kocaman gülümseyip "Hadi ye." dedim.

"Başladı yine," dedi babam gözlerini belerterek."Umut, küçük değilsin artık bebeğim. Uğraşma Sedat'la."

"Ne yaptım ya? " diye kaşlarımı çatıp kendimi savunacağım sırada Sedatcım lafımı böldü.

"Biz böyle anlaşıyoruz." dedi.

"Al birini vur ötekine zaten." dedi Yiğit babam ilk kez konuşmaya katılarak. Sedat başını öne eğmişti ama ben çok da takmadım açıkçası.

Beni korumasına sevinerek sırıtmamı yüzüme geri kondurup pizzamla mutlu yemeğime geri döndüm. Sedatcım da balık yemiyordu. Önündekileri yemiş ve bir daha balığa uzanmamıştı.

***

"Ya Utku sence yağmur yağar mı?" diye sordum. Telefonu hoparlör almış gideceğimiz konser için hazırlanıyordum. Saçlarım bütün vaktimi alıyordu açıkçası çünkü hem sarı hem kıvırcık hem de inatçılardı. Babam kısa kestirmeme izin vermiyordu ve mecbur uğraşıyordum. Çoğu zaman taramıyordum bile ama neyse.. "Bu makine de kulağıma kulağıma üflüyor sıcak sıcak." diye söyledim saç şekillendiriciye.

Utku son söylediğime güldü salak salak. "Yani bilmiyorum ki, hava kapalı gibi ama yağmur görünmüyor hava durumunda."

"Saçım mahvolmasa bari."

"Umut orda olsam ağzına çarpcam. Biraz daha pick me davranırsan.."

Telefondan beni göremeyeceğini bilememe rağmen telefona kötü bakışlar attım, onun karşımda olduğunu düşünerek. Tabii asker traşlı bir davar olduğu için ne çektiğimi bilmiyordu. 

"Sen bana hep kötü davranıyorsun farkında mısın?" dedim trip atar gibi. En sonunda pes edip saçlarımı rahat bırakarak ne olur ne olmaz diye yeni aldığım civciv sarısı yağmurluğu çıkarmıştım. Üstüme giyerken "Neyse neyse, ben hazırım. Seni alayım mı?" diye sordum.

"Gelirim ben, motoru alcam dönüşte zaten." dediğinde telefonu elime alıp "Tamam, gidince ararım yine. Görüşürüz." dedim ve vedalaşarak kapattık.

Unuttuğum bir şey var mı diye son kez kontrol edip olmadığına kanaat getirerek merdivenlerden seke seke indim ve salonda oturan Yiğit babamı görünce yanına adımladım. Uyuyakalmıltı koltukta. Uyandırsam mı diye kıs bir an düşündüm am sonra vazgeçerek uzanıp yanağına bir öpücük kondurmaya karar verdim. Fakat uykusunun hafif olduğunu unutmuştum.

Gözlerini aralayıp "Çıkıyor musun?" diye sordu uyku mahmuru.

Üzerine örtmesi için tekli koltuktan pikeyi alıp örterken "Evet," dedim. "Evde tek kaldın. Sen de gelsene." diye teklif ettim tekrar ama kabul etmeyeceğini biliyordum. Kalabalık sevmiyordu.

"Yaman'a uğrarım belki gece." dedi. Babam hastanede yine nöbete kalmıştı.

" Peki, "dedim ve bir kez de diğer yanağını öperek çıktım evden.

Bugün maalesef yine Sedatcım yoktu. Oysaki onunla konsere gitmek fikrini sevmiştim. Sırf bu yüzden başta biraz fazla süslenmiştim de babam onun gelmeyeceğini söylediğinden beri hayalkırıklığı yaşıyordum.

Konser alanına geldiğimde Utku'yla buluştuk. Biraz geç kaldığımız için konser alanında VİP balkona geçerken baya bir zorlanmıştık. Buraya geldiğim Mahmut abi beni görüş mesafesinde tutarak benim de onu görebileceğim bir yerde bekledi.

Başta her şey güzel gibiydi. Utku neredeyse hiçbir şarkıyı bilmediği ve sadece benim için geldiğinden ona şarkı sözlerini ezberletmeye filan çalışıyordum. Fakat konserin ikinci yarısında sanatçı geç kalmıştı. Susadığım için aldığımız milkshakenin son yudumunu alırken kaşlarımı çatıp "Niye gelmedi hala ya?" diye söylendim. Diğerleri de fazla geciktiği için homurdanmaya başlamıştı, etraftakiler konuşuyordu kendi aralarında.

"Biraz fazla gecikti. Bi sorun mu var acaba?" dedi Utku da etrafa bakınırken.

Bu sırada Mahmut abi olduğu yerden yanıma gelip eğilerek "Hızlıca burdan çıkmamız lazım." dedi.

"Niye?" dedim ama bu sırada aşağıdaki kalabalığın da dağılmakta olduğunu gördük ve hemen peşinden de polis sirenleri ötmeye başlamıştı.

"Sahneye bomba konulduğu şüphesi var." dedi ve beni kalkmam için kolumdan tutarak çekiştirdiğinde. Hızlıca diğerleriyle birlikte inemeye çalışırken "Ama bunu kontrol etmiyorlar mı zaten?" diye sordum.

Mahmut abi soruma cevap vermedi. Babamı aramak istiyordum.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin