21.Bölüm

2.1K 137 7
                                    

Olanlar yüzünden Yaman babam Yiğit babamla tartışmıştı. Bunun olmasını hiç istemiyordum. Benim yüzümden tartıştıkları zamanlar olurdu ve Yaman babam bir süre eski bir alışkanlık olarak sadece içerdi. Onu hiç sarhoş görmemiştim çünkü bizden uzak dururdu ama içtiğini biliyordum. Hayır bundan nefret etmiyordum çünkü yanlış da olsa bu onun baş etme yöntemiydi. Alışkanlığının sadece ona zarar vermesi bizi endişelendiriyordu fakat Yaman babam bu durumu bizim kadar dert etmiyordu büyük ihtimalle.

"Babamlar ayrı yatıyorlar ve Yiğit babam çok üzgün." dedim Utku'nun omzuna başımı koyarak. Çok ama gerçekten çok üzgün hissediyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu çünkü onları barıştırmak için elimden geleni yapmıştım.

"Umut, bu artık ebeveyn meselesi. Bence onları kendi haline bırakmalısın." dedi saçlarımı karıştırarak. Avucunu yanağıma koyup başını yana eğerek gözlerime bakmaya çalıştı. "Hem ayrılacak filan değiller ya. Hallederler onlar."

"Ya ayrılırlarsa? Benim yüzümden.."

"Saçmalama istersen." diyerek sözümü kesti. "Hem ayrıca senin bir suçun yok, aptal aptal konuşma. Yaman abi, Senin bu olaya bulaşmadan endişelenmiş. Yiğit abi, tehlikeli olayları gizlediği için de sinirlenmiş."

"Ama kendimi iğrenç hissediyorum."

"Oğlum," dedi beni omuzlarımdan tutup kaldırarak. "Onlar birbirlerini bırakmazlar tamam mı? Bundan endişelendiğini biliyorum. Ayrıca sen durumu çok iyi idare etmişsin yani ortada bir sorun da yok. Daha fazla melankoli takılıp canımı sıkma benim."

Onun lafını bitirmesi üzerine yanımıza Oğulcan gelmişti. Başımı kaldırıp göz ucuyla ona baktım ve göz devirmekten kendimi alamadım. Bir sen eksiktin yani, dememek içinse epey bir mücadele vermiştim.

" İyi misin Umut? "dedi yanımıza izinsizce otururken." Mesaj atmıştım ama görmedin herhalde. Sabahki derslere de yetişemedim bu arada. İyi misin gerçekten. "

"İyiyim, sağol. "dedim ağız ucuyla. Tahmini ne zaman anlardı ondan hoşlanmadığımı. Bu düşünceli hareketleri bile yapay hissettiriyordu.

Koluma dokunmak için elini uzattığını gördüğümde kendimi geri çekip Utkuya daha çok yaklaşarak fark etmemiş gibi yaptım. Bozulsa da hafif bir gülümsemeyle gizledi bunu. Sinsiydi çünkü. Daha sonra başını hafif eğerek "Sedat mıydı, Senin şu korumanın adı?"diye sorduğunda hem sesindeki ton hem de konu beni rahatsız hissetirdiğinden kaşlarımı çatarak ona baktım.

Dik dik bakmakla yetinip cevap verme gereği duymadım. Çünkü belli ki ağzında bir bakla vardı ve bu gereksiz bir soruydu. Sedat'ı tanıyordu ve ondan hoşlandığımı da Utkuyla konuşurken bizi dinlediği için biliyordu.

"Olayda yanında o varmış diye duydum, doğru mu?" diye devam etti.

"Nereye varmaya çalışıyorsun?" diye sordum sabrımın tükendiğini belli eden bıkkın bir ses tonuyla. Utku koluma dokundu sakin olmamı ister gibi. "Tüm bunları nerden öğrendiğini sormayacağım zaten." diye ekledim.

"Hiç," dedi omuz silkerek. "Yetenekli biri olduğunu duymuştum ama senin için biraz yetersiz sanki. Yiğit abiyle babam konuşurken duydum. Son zamanlarda dikkatinin dağınık olduğunu bu yüzden emekliye ayrılabileceğini filan söylüyordu." Şaşkınlığımı gizleyemediğim için bunu fark ederek dudaklarını kıvırıp üstten bir bakış attı."Bilmiyor muydun?" diye sordu fakat bunu bilmediğimi zaten biliyordu.

Oturduğum yerden bir hışım kalkıp cebimden telefonumu çıkardım. Utku arkamdan adımı sesleniyordu ama durup ona bakmadım. Babam bunu nasıl yapabilirdi? Sedat en güvendiği kişiydi ve başkalarıyla onun hakkında böyle mi konuşuyordu? İnanamıyordum.

"Bir sorun mu var?" Telefondaki aramanın diğer ucunda duyduğum endişeli ses derin bir nefes vermeme sebep olmuştu.

"Hayır," dedim kelimelerim karışmış gibi duraksayarak. "İyi misin?"

"İyiyim." dedi ciddeyetle. "Ama bir sorun var belli ki."

"Bir şey duydum." dedim kararsızca. Belki de önce bunu babamla mı konuşmalıydık bilmiyordum ama "İşten mi ayrılıyorsun?" derken buldum kendimi.

Sedat telefonu kapattığı düşündürecek kadar uzun bir süre cevap vermediğinde ise sorduğuma pişman olmuştum.

"Bunu da nerden çıkardın şimdi?" dedi uzun sessizliğini sonunda sadece düz bir sesle.

Gergince parmaklarımı çıtlatmaya başladım olduğum yerde. "Duydum bi şeyler işte." dedim ağzımın içinden. "Sen de sessiz kaldığına göre ya bunu düşünüyordun ya da haberin vardı öyle mi? Neden bana daha önce söylemedin ki? Ya da söylemeyi düşündün mü?"

Umarım sesim, benim kulaklarıma geldiği kadar ona da kırgın gelemişti. Sitem etmek derdinde bile değildim fakat incinmiş hissetmem normaldi bence. Bu benden gizleme esi gereken bir mevzuyu ve bu şekilde öğrenmekten nefret etmiştim.

Derin bir nefes alıp, "Gidiyor musun yine?" diye sordum. Ve sonra nefesimi tutup ağlamaklı bakışlarla boş boş okul koridorlarını izledim.

" Umut, "diyerek adımı söylediğinde duyduğum ses tonu, bana üzüldüğünü hissettirmişti. Hayır, bunu duymak istemiyordum. Duymak istediğim şeyleri söylemeyeceğim fark etmiştim. Ve bundan utanç duyduğum için açıklamasını beklemeden suratına kapattım.

Telefonu arka cebime koyup ellerimi gözlerime bastırarak şuan ağlamamak için kendimi zorladım. Kalbimin böyle basitçe kırılabilmesi hayret vericiydi. Sadece ses tonu bile anlaşılmaz derecede içimdeki o küçük organa hasar verebilmişti ama.

Kabullenemediğim şey, ona o kadar çok alışmıştım ki, hiçbir şey olmamış gibi bizi geride bırakıp tekrar gidebilecek olması beni paramparça etmişti. Benim için sahip olduğu değer, onun için aynı şeyi ifade etmiyordu belli ki. Ona hiçbir şey hissettirememiş olmak da aptal olduğumu kanıtlıyordu.

"İyi misin?" Dedi Utku, ne zamandır orda olduğunu bilmediğim bir sürenin ardından. Hemen arkamda duruyordu.

Islak gözlerimden ellerimi çekip bakışlarımı ona çevirdim. Tek omzunu duvara yaslanmış kollarını göğsünde toplamıştı. Aklımdan geçen her şeyi okuyor gibi bilgiç bakışlarla bana bakıp göz temasımızı bozmadan başını duvara yasladı ardından.

O an konuşursam ağlamaktan korktuğum için dudaklarımı birbirine kenetleyip başımı hayır anlamında iki yana salladım.

O da aynı şekilde, peki dedi başını oynatarak. Sessizce durmama izin verdi. Ben de toparlanmak için bana verdiği süreyi olabildiğince dikkatli kullandım. Ardından derin bir nefes çekip yüzümdeki aptal üzgün ifadeyi gizlemeye çalışarak dudaklarımı kıvırdım.

İyiydim, ağlamamalıydım ve kalbi kırılmış hassas bir küçük balık olmamalıydım bir süre daha.

"Hadi sınıfa gidelim." dedim Utkunun yanından geçerek. Yaslandığı duvardan ayrılıp sessizce beni takip etti. Bu şekilde yanımda olmasını seviyordum. Sahip olabileceğim en iyi arkadaş olduğu için ona bir ara teşekkür etmeliydim.

***

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin