11.Bölüm

2.7K 160 3
                                    

"Sende var bi haller." dedi Utku elindeki simiti olabilecek en hayvani şekilde büyük lokmalarla yutmaya çalışırken. "Sedatcınla bir haftasonu geçirdin ve ağzını bıçak açmadığına göre.."

Onu umursamadan elimdeki kalemi deftere saplamaya devam ettim. Uç kırıldığında sinirlenerek masaya doğru atıp sırada geriye doğru yaslanarak başımı tavana çevirip gözlerimi kapattım.

Evet, canım sıkkındı. Hem de uzun zamandır bu kadar bunaldığım olmamıştı belki de. Kafamı böylesine ağrıtan asıl neden tam olarak neydi söyleyemiyordum da aynı zamanda.

"Ne yaptı, anladı niyetini de sorun mu çıkardı?" diye sordu Utku ısrar ederek.

Gözlerim kapalı olmasaydı göz devirebilirdim. "Saçmalama." dedim ağzımın içinden.

"Ee, sorun ne? Sevgilisi mi var lan yoksa?"

Gözlerimi açıp Utkuya ters bir bakış attım. Simiti son parçasını ağzına tıkıp omuz silkti ne var dercesine. Ellerindeki susamları silkip daha ciddi bir ifadeye bürünerek lokmasını yutkundu.

"Anlat oğlum, meraktan öldürecek misin?" diye söylendi ardından.

"Anlatacak bir şey yok ki. Beni yanına yaklaştırmıyor zaten." dedim önüme dönerek. Ellerimi masada birleştirip parmaklarımla oynadım.

"Bunu sorun etmezsin zaten, başından beri söylüyorum ya sana." diyerek beni anlamaya çalıştı Utku.

Ofladım. "Bilmiyorum Utku." dedim. "Bana, normal biri ol dedi. Bu ne demek?"

Utkunun kaşlarını çattığını göz ucuyla gördüm. "Yani pek normal sayılmazsın ama.." diyerek dudak büktüğünde koluna vurdum elimin tersiyle. Dalga geçiyordu salak. "Durduk yere demedi herhalde adam, ne yaptın ki?" diye sordu ciddileşerek.

Zaten günlerdir bunu düşünüyordum ama cevabı bulamıyordum. Oldukça normaldim. Hatta ona çay bile getirmiştim. Neden birden bana o konuşmayı yapmıştı ki?

"Bu kez gerçekten hiçbir şey Utku." dedim düzgünce. "Onun yanındayken sanki daha sakinim de. Huzurlu ve ne bileyim uzun zamandır aradığım bir şeyi bulmuşum gibi."

"Evine bi kova su taşı istersen maviş, yanıyor çünkü." diyerek güldü. "Ne yapacaksın, serenat filan yap istersen bi de." diye dalga geçtiğinde yüzümü buruşturup koluna vurdum bir kez daha.

"Bu son ders miydi?" diyerek konuyu değiştirdim. Bu sırada yanımıza gelen Oğulcan ki kendisini ufacık bile sevdiğim söylenemezdi, "Evet, son ders." diye yanıtladı sorumu.

Ne zamandır bizi dinliyordu acaba? Bu beni endişelendirecek bir durum değildi elbette, sadece hakkımda hiçbir şey bilmesini istemediğim biriydi.

Gözlerimi devirip, masaya attığım kalemi geri alarak deftere saplamaya devam ettim. Son ders genellikle etüt saatiydi. Ve bugün toplantı olduğu için öğretmen de yoktu. Çoğu kişi ders çalışıyordu ama Oğulcan gibi işsizler de yan masada konuşulanları dinliyordu.

"Çıkışta bir şeyler yapmak ister misiniz?" diye sordu. Ondan apaçık uzak durduğunu anlamıyor muydu yoksa salağa mı yatıyordu anlamıyordum.

Oğulcanın babası da bir çok kez babamın yanında gördüğüm tahminimce karanlık taraftaki adamlardan biriydi. Onunla küçüklükten beri bir tanışıklığımız da vardı fakat bu çocuğu sevmiyordum işte. Tavırları, düşünce yapısı benimle uyuşmuyordu ve itici buluyordum.

"Utku'nun antrenmanı var, onu izleyeceğim." dedim düz bir sesle. Oğulcanın yüzüne bakmadım ama yüzüne bile bakmadan cevapladığım için sinirlendiğini biliyordum.

"İyi ben de kalırım o zaman." dedi. Ona göz ucuyla bakıp Utkuya bi şey söyle dercesine işaret ettim ama salak arkadaşım" Olur. "demişti.

Gözlerimi açıp gizlemeden uzunca ofladım. Yanda duran telefonumdan bildirimleri kontrol ettim hızlıca. Sedatcım 'bekliyorum otoparkta' yazmıştı sadece. Ona bilerek görüldü attım.

Babamlar aile grubunda ufak bir tartışmaya girmişlerdi, Sinan amcam da bir şeyler yazmıştı ama okumadan çıktım. Büyük ihtimalle Sinan amcam kızdıracak bir şeyler söylemiş olmalıydı her zamanki gibi.

Bu aramı nerden bulduğunu bilmediğim bir çok insnın gereksiz mesajlarını ise hızlı hızlı silip oyalandım. Bu sürede Utku, Oğulcan la konuşuyordu fakat dinlemiyordum bile ki zil çaldığı ana içimden şükür çekerek zaten topladığım çantamı omzuma asarak kalktım hemen.

"Ben bi otoparka inip geleceğim." dedim Utkuya. Beni başıyla onayladı. Oğulcan bi şey diyecek gibi olmuştu ama Utku onun koluna girip sınıfın dışına sürüklediğinde bana bakmayı kesip ilerlemek zorunda kalmıştı.

Hızlıca okulun dışına çıkıp etrafından dolanarak otoparkda servislerin kalabalığın arasında Sedat'ı aradım. En köşedeydi. Arabaya yaslanmış gelen geçeni izliyordu. Beni fark etmesini çok kısa sürdü o kalabalığa rağmen. Yaslandığım yerden doğrulup kapıyı açtı benim için. Bu nezaketi beklemiyordum ama ona tavırlı olduğum için göz ucuyla bakmak dışında tepki vermedim.

"Utku un antrenmanı var, onunla döneceğim." dedim. Bunu mesajla söyleyebilirim elbette ama hem onu bekletmek istemiştim hem de görmek işime gelmişti. Çantamı açtığı koltuğa bırakıp "Bunu sonra alırım." dedim ve gitmek için arkamı döndüm. Uzanıp elini omzuma koymasıyla da gidemeden durdum.

"Bugün olmaz." dedi. Önüme geçip başıyla arkamdaki arabayı işaret etti. "Bin hadi."

"Bugün neden olmuyormuş?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. "Yine küçük balık mevzusuna girersen kafa atarım bu arada." diye ciddiyetle ekledim.

Bu onda beklediğim ciddi etkiyi bırakmadığı için dudakları kıvrıldı. Neredeyse kahkaha atacak gibiydi ama kendini tutup "Benden seni eve götürmem istendi, küçük balık." dedi inatla.

Cidden kafa atacaktım bu arada ama alnıma avucunu koyarak beni geri ittirdi. Ağzımın içinden homurdanıp saçlarımı ve alnımı ondan kurtardım. "Bırak ya," dedim. "Ben babamla konuşurum. Antrenmana kalıyorum, bu konuşma da burda bitti." diyerek bir kez daha arkamı döndüm ve babama hızkı bir mesaj atarak basket sahasına yürüdüm.

Sedat da gevşek gevşek peşimden geliyordu. Ve ben bunu tribünün demir kapısı arkamdan kapanmadan hemen önce fark ettim. Yani biraz geç olmuştu.

" Ne takip ediyorsun öyle?" diye sordum.

"E sen istedin ya," dedi ellerini ceplerine sokup. "Koruması olduğum küçük balığı takip etmem normal bence."

Laflarımı böyle ağzıma tıkması ciddi sinirini bozuyordu. Gözlerimi kısıp "Babamla niye iyi anlaştığınızı o kadar iyi anlıyorum ki bazen." diye homurdandım.

Bu sırada Oğulcan "Umut! Buradayım!"diye bağırarak el sallıyordu en önden. Zaten diğer sınıflardan tanımadığım bir kaç kız dışında tribün bomboştu. Oğulcan görmemem için ya onun görünmez olması ya da benim kör olmam gerekiyordu

Sedat'ın bakışları eşek gibi bağıran çocuğa döndüğünde bana bakarken takındığı yumuşak ifade yoktu. Bu sebepsiz yere o anki ruh halime rağmen beni mutlu ettiğinde kendime şaşırdım.

"Umut!" Oğulcan bir kez daha bağırdığında gözlerimi devirip arkamı döndüm.

"Bugün birine ciddi kafa atacağım ama bakalım." dedim ağzımın içinden.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin