31.Bölüm

1.7K 116 7
                                    


Daha önce bir kaç kez geldiğim bu ev, kendi evim gibi hissettirmiyordu. Bu yüzden bu gece kolaylıkla uyuyamayacağımı bilerek bütün uyku arkadaşlarımı yani peluş balıklarımı ve ısrarla Yastığı-kedim Olan-getirmemiz gerektiğini iyi ki söylemiştim. Yine de gözüme uyku girdiği söylenemezdi. Babamdan yanımda kalmasını mı isteseydim acaba?

Telefonla uğraşırken aniden bir aramayla titremeye başladığında, arayan kişinin Sedat olmasıyla yattığım yerde doğruldum hızla. Hem de görüntülü arıyordu. Telaşla saçlarımı düzeltip köşedeki boy aynasında kendimi görmeye çalıştım karanlığa rağmen. Saniyeler içinde aptala dönmüştüm galiba.

Başucumdaki anahtara basarak ışığın açılmasını sağladıktan sonra elimde hala titemekte olan telefonu açmam gerektiğini son anda fark ederek aramayı geç de olsa cevapladım.

Başta ekran karanlıktı. Belli belirsiz hareket eden bir silüet gibiydi, hatta gelen hışırtı sesleri olmasa telefonun ekranında onu ayırt edemezdim bile. Hafif bir kırmızılık vardı ekrana ışık veren. Daha sonra bunun yanan sigara ucundaki alev olduğunu anladım.

"Uyumuyor olduğunu tahmin etmiştim." dedi bir süre sonra. Aklıma onun da beni incelediği fikri doldu. "Ama geç açtın, uyandırdım mı yoksa?"

"Hayır," dedim istemsizce elim yine saçlarımı düzeltirken. Yanındayken bile görünüşüm konusunda bu kadar kasmıyordum, niye böyle olmuştu ki. "Uyumuyordum, daha doğrusu uyumaya çalışıyordum ama.."

"Başka bir evde uyuyamıyorsun." diye tamamladı beni. Bunu düşünmesi öyle naifti ki kalbimin kuş gibi çırpındığını hissettim.

Şapşal bir gülümsemeyle ekrana bakıyordum. Fakat onun bana nasıl baktığını göremiyordum. "Neden karanlıktasın? Seni göremiyorum." diye homurdandım.

"Dışarıdayım," dedi bir nefes aldığında sigarasını içtiğini düşündüm. Belli belirsiz ışığı yanıp sönmültü çünkü. Ekrandaki tek hareket eden şey o küçük alevdi zaten. "İyi olduğunu görmek istedim. Aramışsın da."

"Böyle söyleyince bir sorun var gibi hissettim. Kendine çok dikkat et tamam mı? Sonra hemen gel buraya." dedim gözlerimi açarak. İçimdeki kötü his gitmiyordu ve o yanımıza gelene kadar da bitmeyecekti emindim artık.

"Merak etme." diye geçiştirdi beni. "Sen kendine dikkat et."

"Asıl sen merak etme, bir süre evdeyim gibi görünüyor. Oturma odasında değilsem mutfaktayımdır, mutfakta değilsem bahçedeyimdir, bahçede değilsem banyodayımdır. Öyle yani."

Hafifçe gülmesi üzerine bir süre ikimiz de sustuk. Sırtımı yatak başlığına yaslayarak battaniyemi üzerime çektim. Sessiz kaldığımız her saniye beni izlediğini hissediyordum göremezsem de ve bu saçma bir utanç duymama neden oluyordu. Yanaklarım filan kızarıyordu hatta.

"Uyuyana kadar beklerim seni. Kafanı yastığa koy." dedi dakikalar sonra yumuşak bir sesle.

İçimin sıcacık olduğunu hissederken yatakta biraz daha kayıp dediğini yaptım. Battaniyeyi boğazıma kadar çektikten sonra "Seni özlemem normal mi?" dedim kısık sesle utana sıkıla. Onunla doğrudan böyle konuşmaya alışmam kolay değildi. Kendimi çok toy hissediyordum. Beni çocuksu bulmasından endişelendiriyordu bu durum.

Kısıkça güldü. "Normal herhalde." dedi sonra. Gülüşünü görebilseydim keşke. Bir iç çektim buna dertlenerek. Ayak ucumdaki Yastık olduğu yerde yuvarlanıp mırıltılar çıkardığında turuncu kediyi el yordamıyla tutup yastığıma çektim. Şimdi koyun koyuna yatıyorduk ve ekranda ikimizin koca suratı görülüyordu.

"Sen yokken, uyku arkadaşım Yastık." dedim kediyi işaret ederek. "Garfield gibi tüm gün uyuyor. Benziyor da zaten." dedim gülerek.

O da hafifçe güldü. Onunla konuşmak içimdeki geçmek bilmez sıkıntıyı biraz da olsa unutmamı sağlamıştı. Daha normal hissederken göz kapaklarımın da ağırlaşmaya başlamasıyla mayışmıştım. Daha sonra bana bir kaç şey daha söyledi. Uyku ve uyanıklık arasında tam olarak ne cevap verdiğimi bile hatırlayamadığım ve sabah olunca unutacağım şeylerdi.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin