32. Bölüm

1.8K 122 17
                                    

Babamlar yürüyüşe çıkmışlardı yine. En az iki saat dönmeyeceklerini biliyordum ama karnım bugün erken acıkmıştı. Onlarla gidip yarı yoldan dönmüştüm bunu bahane ederek. Salına salına mutfağa gidip kendime en sevdiğimden bir kahve yaptım. Ardından kimin aldığını ve mutfağa koyduğunu bile bilmediğim poğaçalardan yedim.

Karnımın doyduğun hissettiğimde Sedat'ın sabahtan beri ortalıkta görünmediğini ve uyku sevmeyen biri olarak bu saate kadar uyumayacağım tahmin ederek ona mesaj attım. Daha erken bir saatte o da yürüyüşe gitmiş olabilirdi aslında çünkü Ares de ortalıkta görünmüyordu. Koca evde Yastık ve ben başbaşa kalmış gibiydik.

Mutfaktan çıkıp odama doğru yürürken Sedat'ın nerde olduğunu sorduğum mesajımı görüp görmediğini kontrol ettim ama iletilmemişti bile. Bu da demek oluyordu ki, bu dağ başında telefonun çekmediği noktalardan birindeydi.

Telefonu cebime geri koyup buraya getirmek için ısrar etmemi saçma bulan babamla kısa bir tartışmaya bile katlandığım, mavi balığın yanına gittim. Hala Sedat'ın hediye ettiği akvaryumun içindeydi. Kendi halinde süzülüp duruyordu. Yüzümü avuçlarıma yaslayarak onu izlemeye daldığımın farkında bile değildim. Ama öyle güzeldi ki, kendimi onu izlemekten alıkoyamıyordum. Keşke ben de balık olsaydım.

"Yine seni dalgınken yakaladım."

Sedat'ın sessizliği bölen neşeli sesiyle olduğum yerde irkilip kapımın eşiğinde duran bedenine çevirdim bakışlarımı. Tek omzunu yaslanmış kollarını çapraz yapmış bana bakıyordu. Ne zaman gelmişti veya o kadar uzun zaman burda mavi balığı izlemeye mi almıştım sahi?

"Nerdeydin sen?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Üzerinde sade bir eşofman takımı vardı. Bir an için onu gün içinde takım elbiseyle görmeye alıştığımız düşünerek şaşırdım. Ama onunla evde fazlaca vakit geçirmişliğim de vardı ve adam hep atletle dolaşıyordu.

"Aresi yürüyüşe çıkardım. Ve sabah sporu. Bu kasları senin gibi yatarak mı yaptım sandın?" diyerek benimle uğraştığında gözlerimi irileştirdim.

"Ben mi yatıyormuşum?" dedim kendimi işaret ederek. Sonra tutup tişörtümü yukarı kaldırarak çok belli olmayan ama fit olduğumu belli eden karın kaslarımı gösterdim. Hem ben, yapı olarak küçük duruyordum. Onun gibi kas yapabilmem için onun yaptığının iki katı spor yapmam gerektiğini söylemişti fitness hocam. Bunu duyunca tabii ki yan çizmiştim çünkü, bedenimi gayet iyi buluyordum. Son zamanlarda aldığım kilolar hariç tabii.

"Kaslarım bile var?" dedim iyi anlasın diye. "Bunları yatarak mı yaptım sandın?" diye onu taklit ettim.

"Bakayım," dedi gözlerini açtığım karnımda gezdirerek iki büyük adımda yanıma gelip bir elininin pürüzlü ama sıcacık avuç içine kaburgalarımın hemen altına koyarak. Nefesimi tuttum ve yaptığım aptallığı fark ettim. Elini çok hafif sağa sola kaydırsa da bunun bedenime etkisi oldukça sancılıydı. Saniyeler içinde elini sahiplenmiş gibiydim.

"Hmm," dedi kadife gibi olan sesiyle, gözlerini ağırca yukarı taşıyıp gözlerimin içine bakarak. "Sanırım burda biraz kas varmış."

Tişörtü tutmayı bırakıp boşataki koluna tutunduğumda tişörtüm aşağı doğru katlanarak Sedat'ın karnımın üzerindeki parmaklarını içeride bıraktı. Elini yine hafifiçe karnımın altına doğru taşıdığında kesikçe soludum.

Koluna sardığım elimin altındaki sert pazılarını sıktım. Bana mümkün gibi biraz daha yaklaşıp hafif kirli sakalları olan yanağını tüysüz yanağıma sürterek kulağıma eğildi.

"Çok çabuk teslim oluyorsun." Nefesini vererek kulağıma söyledi.

Yutkundum. "Daha önce hiç," dedim kuru boğazımı zorlayarak. "Hiç kimsenin yanında soyunmamış bile olan biri için gayet iyi dayanıyorum bence."

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin