20.Bölüm

2.3K 153 5
                                    

"Annemi 10dk tanıyıp nasıl bu kadar sevmiş olabilirsin?" diye sordu Sedat kinayeyle göz kırparak. Elindeki peynirin son kullanma tarihine bakarak onu sepete koydu ardından.

Üzerine yaslandığım market sepetini peşinden ilerleterek cevapladım onu. "Yeni hayat felsefem şu, çok sevdiğim bir düşünürün de dediği gibi; sev seni seveni, sev değer bileni, sevme seni sevmeyeni." dedim ve omuz silktim. "Bu yani."

"Kim demiş bunu, tırcılar grup başkanvekili mi?" diyerek bana tuhaf bakışlar attığında yanaklarımı şişirerek gülümsedim kocaman.

"Hayır, Medcezir Mert." dedim. "Kıvırcık olan." Hala bana tuhaf bakışlar atarken kaşlarımı kaldırıp "Ayrıca tırcılar grup başkanvekili diye biri var mı ki?" diye sordum.

İşte o an benimle uğraşmaktan vazgeçti veya pes etti, emin değilim. Önüne dönüp kuru bakliyat tarzı şeyler almaya devam etti.

Evde bir şeyler yapabilmek ve hazır yemek yememek adına alışverişe çıkmıştık. Hem Sedat o kadar çok evde kalmıştı ki, onu dışarı çıkarmam icap ediyordu artık. Başta benim sürüş becerelerime güvenmemesi nedeniyle arabasının anahtarını almak için Amerika'da aldığım ehliyeti Türkiyede ilk kez kullanacağımı saklamam gerekmişti. Ama sonuç olarak bir sorun yaşamamıştık öyle değil mi? Bu küçük bir ayrıntıydı o kadar.

Marketteki işimizi bitirmemizin ardından poşetleri dikkatlice arabaya taşıdım ve arabanın yanında sıkıntılı bir ifadeyle beni bekleyen Sedat için kocaman gülümseyerek kapıyı açtım. "Buyurunuz Sedat Bey." dedim elimle işaret ederken.

Koltuk değneğini bana uzatıp dudaklarını birbirine bastırarak koltuğuna oturdu. Ben de sürücü tarafına geçtiğimde ilk iş emniyet kemerini taktım. Sedat çoktan takmıştı. Tüh, romantik bir an yaşayabilirdik.

Dikkatli bir şekilde sürerken Sedat telefonuyla ilgileniyordu. Aniden sessizleşmiş miydi yoksa sürüş becerelerime artık güvendiği için mi dikkat etmiyordu bilmiyordum ama marketten çıktığından beri bir tuhaftı sanki.

"Bir sorun mu var?" dedim şerit değiştirmek için sinyal verip aynaları kontrol ederken.

"Yok, ne gibi?" dedi kafasını kaldırmadan. Göz ucuyla camdan bakıp önüne dönmüştü. Ama sonra sessiz kalıp gizlediği her neyse ondan vazgeçerek  "Şurdan sağa dönensene. Biraz daha yavaşla önce." dedi ve eliyle sağı işaret etti.

"Eve gitmiyor muyuz?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Dondurulmuş şeyler aldık, arabada bozulurlar."

"Umut," dedi nefes vererek. Sesi o an için öyle ciddiydi ki olduğum yerde dikleştim istemsizce beklenmedik olmasına karşı. Onunla bir sürü vakit geçirmiştim fakat bu ses tonunu ilk kez duyuyordum. Ciddi, gergin ve soğuk.

Sesimi çıkamadığımı ve dediklerini yaptığımı fark ettiğinde "Sadece dediklerimi yap tamam mı? Soru sorma." dedi daha yumuşak bir ses tonu kullanarak fakat bu beni daha da germişti.

Direksiyonu iki elim arasında sıkarak sağa döndüm ve hızımı biraz daha düşürdüm. Bu yol tek şeritli bir yoldu. Ve önümdeki kırmızı arabadan başka bir araba yoktu. Ve hemen arkamda iki motorsiklet belirdi.

Kaşlarımı çatıp sürmeye devam ettim. Motorlardan biri önümüze geçmek istiyormuş gibi sinyal verdiğinde ona izin vermek için hızımı daha da düşüreceğim sırada Sedat, "Yol verme." dedi. "Öndeki araca sinyal ver. Önüne geçebilir misin?"

"Bilmiyorum." dedim. "Takip mi ediliyoruz?" diye sordum fikir yürütüp kaşlarımı çatarak. Bu şuan mı oluyordu gerçekten? O yarı sakatken ve ben ilk defa araba kullanıyorken mi yani? Daha bir sürü şey söylemek istiyordum ama soru sorma dediğini hatırlayarak sustum.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin