9.Bölüm

2.9K 165 2
                                    

Sedat benim için misafir odasına yeni çarşaflar serip burada yat dedikten sonra kendisi aşağı inmişti. Üzerime giymem için verdiği etiketi üzerinde olan pijamaları giydikten sonra bunların ona olamayacak kadar küçük ve bana göre olduklarını görüp şaşırdım. Benim için alınmış olabilecekleri düşüncesi hızlı bir şekilde yerleşti zihnime. Kırmızı ekoseli geceliğin uzun kollarını çekiltirerek bunu daha sonra sorgulamak üzere erteleyerek uykum olmadığı için ben de aşağı indim.

Akşap merdiven de en az parkeler kadar gıcırdıyordu. Sedat yere oturmuş dizüstü bilgisayarından önünde bir sürü dosyayla bir şeyler yapıyordu. İndiğini duymaması imkansızdı ama yaklaşan kadar benden tarafa bakmadı.

"Niye uyumadın, saat geç oldu." dedi. Önüne dönüp klavyede hızlı bir şeyler yazıp. "Yarın erken kalkacaksın ona göre." tehdit eder gibi konuşup masadaki karışıklıktan bir kağıt alıp ona göz gezdirmeye başladı.

Omuz silkip hemen arkasındaki koltuğa oturdum. Dizim hafifçe sağ omzuna değiyordu böylece. Masanın üzerinde bir göz gezdirip, "Babam çalışırken ayık kalmak için viski içer." dedim söylediklerini duymazdan gelip masadaki çay bardağına bakarak. İnce belli bardak boştu. "Çay biraz geleneksel değil mi mafya işleri için?" diye sordum dalga geçerek.

"Çok konuşma," dedi beş yaşındaki veletle konuşur gibi kışkılayarak beni." Bi çay doldur bari, bi işe yara. "

Bu tarz konuşma normalde tepemi attırabilirdi ama nedense ona çalışırken çay getirme fikri o an için hoşuma gitmişti. Son zamanlarda kendi tepkilerim beni de şaşırtıyordu bu yüzden üzerinde durmayarak masadan çay bardağını alıp mutfakta kaynamaya olan çaydanlı tan doldurdum ve geri döndüm.

"Eyvallah," dedi Sedat bardağı önüne çekip bir yudum alırken sanki kahvehanede çaycıymışım gibi hissettiren maço bir tavırla.

Kaşlarımı çatıp "Sana eyvallah," dedim hoşuma gitmediğini belli ederek. Kollarımı toplayıp yine tam arkasındaki koltuğa kuruldum.

Sedat bana omzunun üzerinden kısa bir bakış atıp güldü ama bir şey demeden önüne dönüp çalışmaya devam etti. Saat gece ikiye doğru yaklaşıyordu. Odada, hiç uykum olmadığı için aşağı inmiştim ama şimdi aşırı uykum gelmiş gibi mayışıyordum koltukta. Bacaklarımı kendime çekip hafifçe başımı koltuğa yaslayarak Sedat'ı izlemeye başladım. Sadece ensesini ve sol profilinin azıcık bir kısmını görebilsem de önemli değildi.

"Sen uyuyor musun hiç?" diye sordum aklıma gelmesiyle birlikte mayışık bir sesle.

"Arada bir," diye olağan bir tavırla cevapladığında uykulu halimle biraz geç algılasam da cevabın saçmalığıylakKaşlarım çatılı.

"Hmm?" dedim sorar bir tavırla.

"Arada bir uyuyorum işte." dedi. Tekrar bilgisayardan bir mail sayfası açıp ona odaklanarak. Göz ucuyla gördüğüm şeylerle ilgilenmeyerek yeniden onun ensesiyle bakıştım. "Sen mayıştın iyi, odaya taşıtcan yine kendini." diye alaycı bir hayıflanmayla değiştirdi konuyu sonra.

Neredeyse uyumak üzere olduğum koltuktan hafif bir gülümsemeyle doğrulup Sedatın omuzlarına kollarımı dolayarak öne eğildim. Beklemediği için ilk başta kasıldı ama daha önceki ani hareketimin aksine buna aşırı tepki vermedi. Başımı omzuna yaslayıp hemen burnumun dibinde olan boynundan yayılan nefis kokusunu derince içime çektim. Çok iyi hissettiriyordu, ona yakın olmak. Keşke daha fazlasını yapabilecek konumda olabilseydim.

"Hadi sen de uyu," dedim mızmızlanarak. Bu mevzu canımı sıkmıştı. Sonuçta sağlık için iyi bir uyku şarttı. O kadar ağır çalışmıyordu da hem, o zaman uykusuna engel olan neydi ki?" Uyuyalım."dedim.

Sedat omzuna sardığım kollarımdan yaralı olan bileğimi tutarak hafifçe çekiştirip kollarımın arasından çıktı. Bana dönmeden önce tek elle bilgisayarı kapatıp hala tuttuğu bileğimi bırakmadan bana döndü.

"Gel hadi başbelası," dedi Hızlıca ayağa kalkıp bırakmadığı bileğimden tutarak beni de kaldırırken. "Tepemdeyken çalışamıyorum zaten."

"Uyuyacak mısın yani?" dedim yarı aralık gözlerimle sarsak adımlar atarken.

Merdivenleri o önde ben arkada çıktık. Bileğimi hala bırakmadığı için uykulu adımlarla peşinden sürükleniyor gibiydim. Beni tekrar misafir odasına götürüp yatağın yanında durarak omuzlarımdan tutup" Otur, bekle iki dakika. "diyerek odadan çıkıp fazla sürmeden geri döndü. Elinde krem vardı." Şunu sürelim de yarına bi şeyin kalmasın. "dedi.

Kendim yapmaya hiç niyetim yoktu bu yüzden zaten açıkta duran bileğimi uzatıp sürmesini bekledim. İçinden sabır çektiğine yemin edebilirdim ama yine de hiçbir şey demeden uzattığım bileğimi tutup iz olan yerlere yavaş hareketlerle yaydı.

Sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırıp uslu uslu bitirmesini bekledikten sonra çay mevzusunda bana yaptığını taklit etmeye çalışarak "Eyvallah," dedim, işini bitirip keremin kapağını kapatırken.

Gözlerime kısa bi bakış atıp "Adamı çıldırtırsın," diye kendi kendine bir halde mırıldanıp iç geçirdi. Halbuki daha hiçbir şey yapmamıştım. "Hadi yat uyu artık, iyi geceler." diyerek uzatmadı.

Elindeki kremi yatağın başucundaki komodine bırakıp gideceği sırada hızlıca bileğinden yakaladım. Kaşları çatık bana baktığındaysa takınabildiğim en masumane bakışı yüzüme kondurup "Ama ben, kendi evimden başka bir yerde uyuyamıyorum." dedim.

"Bu şimdi mi aklına geldi başbelası?"dedi tuttuğum bileğini elimden kurtararak. İnanmamış gibi şüpheci bir hali vardı ama açık kapı da bırakıyordu.

" Ama, "dedim biraz daha dudak bükerek." Doğru söylüyorum. Uyuyamam ki. "

" Ne yapayım söyle hadi, "dedi hızlı bir şekilde pes etmezse bu mevzunun uzayacağını erken kavrayarak. Neyseki zeki bir adamdı ve sanırım çoktan beni çözmüştü.

"Uyuyana kadar, yanımda kal." dedim ben de aynı şekilde hızlı davranarak. Hemen yatağın diğer ucuna kayıp açtığım boşluğu elimle patpatlayarak hala ayakta dikilen ve kaş çatan bedenine bakıp sırıttım. "Gel hadi." dedim.


KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin