5.Bölüm

3.3K 186 6
                                    

Haftasonu benim için oldukça kötü geçiyordu. Neyin cezasını çektiğimi başlarda bilmiyordum ama aşırı zeki bir çocuk olduğum için ebeveynlerim arasındaki bir sıkıntıdan kaynaklandığını kahvaltıdan sonraki saatlerde fark etmiştim.

Bana hiçbir zaman sorunlarını yansıtmaz ve en kısa sürede varla yok arası hallederlerdi. Bu seferki de öyle olmalı diyerek bu işe karışmamaya karar verdim. Tek gayem her zamanki gibi dolu bir haftasonu geçirmekti.

Genelde ısınmak için biraz yüzer, daha sonra da Yiğit babam antrenman yapmama izin verirdi. Bazen atış, bazen yakın dövüş ve bazen savunma tarzı şeyler. Fakat bugün kimse o havada olmadığı için oturup ders çalışmam bekleniyordu.

"Ya baba," dedim ortaya seslenerek. Yiğit babam tabletiyle ilgileniyordu, Yaman babamsa kitap okuyor gibi görünüyor fakat yüz bin kez diğerine attığı bakışlarla okumadığını açıkça belli ediyordu. İkisi de bana döndü. "Canım sıkılıyor. Sedatcımla çalışsam olmaz mı?"

Evet yüzyılın fırsatı ayaklarıma kadar gelmişti. Onu uzanıp almamak aptallık olurdu. Her ne kadar adam benden resmen kaçıyor olsa da.

Henüz onu kaçıracak bir şey yapmamıştım bile.

Yiğit babam uzanıp kulaklığını takıp arama yaptığını belirten bir bakış attı bana. Heyecanla dikleşip bekledim. Kısa bir süre sonra tahminimce ilk çalıştay cevaplandı.

"Sedat, gelip Umut'u alsana. Atışa götür." dedi. Karşı taraf ne dediyse kaşları düşünceyle çatıldı. "O acil değil," dedi. Demek ki bahane üretiyordu beyimiz. Benim de Kaşlarım çatışmak üzereyken babam, "Al şu veleti başımdan da napıyorsa yap." diyerek konuyu itiraz istemez şekilde kapattığımda bana velet muamelesi yapmasına sinirlenemeyecek kadar mutluydum.

"Hazırlanayım." diyerek sıçrayıp odama koşturdum. En kısa zamanda o telefon numarasını da almalıyım ayrıca.

"Züpçük gibi giyinme!" diye bağırdı arkamdan Yaman babam.

"O ne demek bilmiyorum ama tarzım züpçük değil!" diye geri bağırdım merdivenden sarkarak. Kafasını çevirip yerinde dikleştiğini gördüğümde odama kaçtım. Çünkü kafama yastık fırlatmak üzereydi.

"Şımarık velet!" diye geri bağırdı. Arkamdan kapıyı kapatırken kendi kendime omuz silktim. Şımarık olmayı sonuna kadar hak ediyordum.

Genelde etkileyici bir tarzım vardı. Dikkat çekmeyi seviyordum. Etrafımdaki ilgiyi ve etkileyici olmayı da. Beni yolda gören yaşlı teyzelerin ayıplamaya vakit bulamadan dudaklarının uçuklayacağı abartılı şeyler gibi.

Yine de bugünlük dolabımda ki en sade şeylerden seçmeye karar verdim. Baldırlarımdan dizlerime kadar derin yırtıkları olan açık renk bol bir kot ve pastel mavi papatyalı bir sweet aldım. Hızlıca giyip popomdan zor geçen ama belime oldukça bol gelen pantalon için kemer takıp daha rahat edebileceğim bir hale getirdim. Pantalonlarla başım dertteydi. Özellikle mağazadan aldığım hazır ürünlerle.

Saçlarımı düzeltirken diğer yandan  aşağı iniyordum. Babamlar bıraktığım gibiydi. Yiğit babam kafasını işinden kaldırmadan "Sedat dışarıda." dedi. Yaman babam laf edemeden hızlıca tamam deyip kapıdan çıktım.

Geniş bir verandamız vardı. Bahçe tarafına kıvrılan tarafta iki bahçe koltuğu yer alıyordu. Evin en sevdiğim köşelerinden biriydi. Sedat beni koltuklarda bekliyordu.

Gülümseyip seke seke yanına gittim. Ve o telefonuyla ilgilenirken neşeyle "Selam," dedim.

Telefonunu cebine katıp başını kaldırırken aşağıdan yukarıya doğru bakışlarıyla süzdüğğnü hissettim. Dudaklarımı birbirine bastırıp göz göze gelmeyi beklerken yukarı çıktıkça çatılan kaşlarıyla ne olduğuna anlama veremedim.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin