26.Bölüm

1.8K 137 18
                                    

Sedat'ın gömleğini kestikten sonra bunun keskin bir cisimle yapılabilecek bir yara olduğunu anlamıştım. Babam Neyseki çoğu yaraya nasıl pansuman yapacağımı öğretmişti ve çok iyi derecede ilk yardım biliyordum. Bu yüzden yarayı gördüğüm an tereddüt etmeden sakince elimden geleni yapmaya çalıştım.

Sedat bunun nasıl olduğunu anlatmamakta ısrarcıydı. Sadece iş filan bir şeyler gevelemiş ve daha fazla bir şey anlatmaya ağına ikna olacağım kadar lafı dolandırmıştı.

"Dikiş atılsa daha iyi olabilirdi. Neden tedavi ettirmedin ki? Şimdi iz kalacak işte." dedim sıkıca bandaj dönerken.

Banyonun klostrofobik darlığına onunla dip dibe olmak beni zorluyordu ama daha öncesinde onun yarasını düşündüğüm için sakin kalmaya çalışıyordum.

"Seni daha fazla yalnız bırakamazdım." dedi. "Ayrıca doğum günü hediyeni vermem gerek diye düşündüm."

Başımı kaldırıp gözlerimi kırpıştırarak ona baktığımda bana gülümsedi. Utanmam saçma mıydı bilmiyorum ama başımı eğip bandaj tutturdum dikkatimi toplamak adına.

"Bana hediye mi aldın?"

"Almadığımı mı düşündün?" diye sordu.

Omuz silktim.

"Bitti," dedim pansuman kastederek. Yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Bana ne aldığını deli gibi merak etsem de heyecanımı belli etmemeye çalışıyordum.

"O halde gel de He diyenle tanış bakalım." diyerek banyodan çıktığında kısa bir an bıraktığı boşluğa bakıp peşinden gittim.

"Tanışmak mı?" dedim kafam karışık.

Alt kata indiğinde ev kapısının açık olduğunu gördüm. Dışarı çıkmıştı ve bir k dakika sonra iki kişiyle birlikte geri döndü. Ellerinde oldukça büyük bir buçuk metre uzunluğunda bir şey taşıyorlardı. Üzerine beyaz bir örtü örtülmüştü ve pürüzlü bir şekli vardı.

Kaşlarım kaldırıp merdivenlerin bitişine merakla beklerken diğer iki kişi çıktıktan sonra Sedat bana dönerek "Aç bakalım." dedi.

Yavaşça adımlayıp çocuksu heyecanımı gizlemeye çalışarak fakat yüzümdeki aptal sırıtuşın her şeyi ele verdiğini bilerek bıraktıkları şeyin üzerindeki örtüyü tuttum ve daha fazla beklemeyerek çekip aldım.

Bu kocaman bir akvaryumdu. Evde de bir akvaryumu vardı, hatta bunun üç katı büyüklüğünde ama bu çok daha ferah görünüyordu. Benim akvaryumu da üç balık yaşıyordu fakat bunda sadece bir tane Siyam Balığı vardı. Mavi renkli oldukça güzel bir Siyam balığı.

Siyam balıkları oldukça kavgacı ve kıskanç olduklarından, akvaryuma koyamamıştım diğer balıklarla birlikte. Ama bu balık neredeyse en sevdiğim balıktı. Bunu nerden biliyordu? Tesadüf müydü?

"Bana Siyam balığı almışsın. Hem de mavi." dedim şaşkınca.

"Sevdin mi?"

"Bayıldım." dedim kollarımı beline sıkı sıkı sararak. Beklemediği için hafifçe geri yalpalayarak dengesini zorlukla zapt etti ama erkeksi bir tavırla kıkrıdamıştı bu halime. Boştaki elleri belime ve saçlarıma karıştı.

"Sevindim." dedi.

***

Okuldan sonra yine Sedat'a gitmeye karar vermiştim. Artık kısmen iyleştiği için bana çok ihtiyacı yoktu ama yine de gözünün önünde olmak istiyordum. Hem bana olur dese de henüz aramızda hiçbir şey yok gibiydi. Bana eskisi gibi davranıyor bile diyebilirdim ve bu hoşuma gitmiyordu.

Yedek anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğim vakit onun salonda olduğunu düşünerek oraya ilerledim. Fakat hafif bir konuşma sesi duyulsa da salonda kimse yoktu. Daha sonra gördüğüm açık bahçe kapısıyla, onun bahçede olduğunu anladım. Ama kiminle konuşuyordu? Misafir mi vardı?

Yavaşça ilerleyip biraz daha yaklaştığında sesini daha net duydum. Şimdi sırtını görebiliyordum. Ve telefonla konuşuyordu.

"Ne bileyim, ısrar etmeyi bırakması için söyledim işte öyle." dedi her ne hakkında konuşuyorduysa. "Şimdiye kadar her isteği yapılmış hevesli bir çocuk daha. Şımarıklık yapıyor sadece."

Umarım, düşündüğüm şey hakkımda konuşmuyordu. Umarım..

"Hayır, öyle bir şey olabilir mi?" dedi sinirle karşıdaki her ne söylediyse. "Beni bir erkekle bile gördün mü? Olabilir mi sence?"

Ellerimi gergince yumruk yapıp yutkundum. Kesinlikle tahmin ettiğim şeyi konuşuyordu. Bana yapmadığı açıklamayı, dürüstçe söylemediği her şeyi bir başkasına anlatıyordu. Kimdi o, bilmiyordum bile. Ama umrumda da değildi.

Kalbim, eskisinden daha kırık hissediyordu. Saniyeler içinde.. Öylece tuzla buz olmuş gibi.

"Sadece bıkmasını bekliyorum. Daha fazla saçmalamasın diye."

Ama bana en sevdiğim balığı hediye ediyordu..

Hakkımda böyle düşünüp, gözlerimin içine bakarak hislerimle alay ettiği halde benim için güzel şeyler yapabiliyordu. Ne anlam ifade ettiğini bile bilmediği şeyleri, öylece yapıveriyordu. Önemsizmiş gibi..

Onun için ifade ettiğim şey bu muydu?

Şımarık, bir çocuk?

Boğazıma yerleşen yumruyu yutmak ne zordu. Kalbim, yine onun tarafından acıtılıyordu. Göğüs kafesimi kırmak istiyordum. Tırnaklarımla ona acı veren şeyi ordan çıkarmak ve bir daha acı veremeyecek bir yere gömmek..

Geriye doğru aksak bir adım attım ve ne talihsizlik Sedat'ın o an arkasını dönmesi geldi. Cam kapının hemen önünde duran beni görmemesi imkansızdı. Anında göz göze geldik.

Gözlerinden geçen şaşkınlığı ve endişeyi okumak çok kolaydı. Fakat o benim gözlerimde ne görüyordu? Yarattığı derin boşluğu görüyor muydu?

Zorlukla gülümsedim. Tek omzuma astığım okul çantam koluma doğru koydu ve yumruk yaptığım avcunun içinde canımı acıtacak kadar sıkıca tuttum kayışı. Dişlerim ağlamamak için verdiğim mücadele sonucu sızlıyordu. Ama gülümsedim.

"Telefonla mı konuşuyordun?" dedim bir şey söylemem gerektiği için. Sesim titremesin diye verdiğim mücadele o kadar güçlüydü ki, bütün gücüm gitmiş gibi hissetmem normaldi bence.

Babama sarılıp saatlerce ağlamak istiyordum. Aşık olmak böyle bir şey miydi?

Öyle şaşakındı ki, anlamaya çalışır gibi bana bakarken bir şey söyleyemedi bile. Duyup duymadığımı tartar gibi dikkatle bakıyordu. Fakat duymuş olsam ortalığı birbirine katacağımı düşünüyor olmalı ki, emin olamamıştı.

"Şimsi geldim ben de." dedim yapay gülümsememi koruyarak. "Imm, benim karnım acıktı da, mutfağa gideyim."

Sedat bana doğru bir adım attı ancak duraksadı. Ben de hızlıca arkamı dönüp salondan çıktım telaşla. Kalbim çok hızlı atıyordu. Onun gözlerinden uzakta sırtımı yaslandığım duvardan destek almaya çalışarak bekledim bir kaç dakika. Daha sonra gözlerim benim için getirdiği akvaryumun ışıklı sularında yüzen mavi balığı buldu.

Daha fazla dayanamadım o an. Hızlıca dolan gözlerimden bir kaç yaş yanaklarıma süzüldü. Beni en çok kıran, kandırılmışlık hissiydi.
Her seferinde değer veriyormuş gibi yapıp sonrasında beni uğrattığı hayalkırıklığını taşıyordu gözyaşlarım.

Bu kadar kötü biri olmadığını biliyordum ama Sedat.. Beni hiç anlamıyordu.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin