16.Bölüm

2.2K 148 23
                                    

Duştan çıkıp, saçlarım Arap saçına dönmesin diye bir güzel kremleyip kuruturken telefondan açtığım rastgele playlistten beğendiğim bir kore grubunun şarkısını mırıldanıyordum. Şansımıza biz işimize bitirdikten sonra dışarıda yağmur yağmaya başlamıştı da yeni temizlediğimiz arabayı çamur olmadan ucu cucuna garaja park etmiştim.

Üzerime henüz tişört giymemiştim. Islak saçlarımdan damlayan suların tişörtü nemlendirmesinden nefret ettiğim için önce saçlarımı kurutmayı tercih ediyordum. Lakin odamın kapısı aniden açıldığında elimdeki kurutma makinesiyle öylece kalakaldım bir kaç uzun saniye boyunca. Gözlerim iri iri olmuştu.

Birilerinin önünde çıplak olmayı sevmediğimi söylemiştim. Konu hoşlandığım adam olsa bile buna hazır hissetmediğimi o an bu acı tecrübeyle fark ettim ve telaşla kendimi kapatmak isteyerek yatağın üzerine fırlattığım tişörtüme koşturdum.

Sedat ya bu telaşlı halime ya da beni böyle gördüğüne şaşırmıştı. O da benim gibi biraz donmuş görünüyordu çünkü.

"Kapıyı çaldım ama, sesten dolayı duymadın herhalde." dediğini duydum. Şükür ki bu garip andaki sessizliği bölen ilk kişi o olmuştu. Yoksa utançtan konuşabileceğimi düşünmüyordum.

Üzerimi hızla giydikten sonra kurutma makinesinin boş gürültüsünü kesmek için fişten çektim. Telefonumdaki aptal müziği de kapatırken içimden yanaklarımın kızarıklığının bir an önce geçmesi için dualar okuyordum.

"Hmm," dedim sonra. Zar zor ona bakma caseretimi topladım ve başımı beni izleyen adama çevirdim. Hala kapı girişinde, bir eliyle kapıdan destek alır vaziyette alçılı ayağıyla dikiliyordu. Benim aksine henüz duş almamıştı, üzerinde hala siyah sporcu atleti vardı. Ve ona bakmak hala karşısında çıplakmışım gibi utanç verici hissettiriyordu. Yutkundum, aptallığıma. "Bir şey?.."

"Hah, evet." dedi Sedat aniden. Şükür ki benim aptal kelimelerimin önünü kesmişti yoksa ne diyeceğimi bilmiyordum. "Duşa girebilmem için alçının sarılması gerek. Yardım lazım diyecektim."

Abartılı bir şekilde çoşkuyla başımı sallayarak "Tabii, tamam." dedim. Rezilsin Umut, tam anlamıyla rezil. "Banyoda su geçirmez koruyucu vardı, sen otur böyle. Ben getireyim."

Onu kolundan tutup yatağıma oturttuktan sonra ortak banyoya koşturup alt dolapta olduğunu bildiğim sargı paketini alarak odama geri döndüm. Bu sırada ayağımın altındaki parkeler gıcırdıyordu ve gergin sinirlerimi daha çok geriyordu.

Gün içinde milyon kez yaptığım gibi yine bu konuda şikayet ederek, "Bu parkeleri tek tek söküp, bütün evi baştan döşeyeceğim az kaldı." dedim.

Sedat buna sadece gülümsemişti. Bu evde nasıl yaşadığını bilmiyordum gerçekten. Parkeleri yaptırmak için parası olmadığını da düşünmüyordum elbette.

Sargı paketini açarken önünde diz çöktüm ve poşet benzeri materyali bir milyon tane imza atıp kalp ve ayıcık çizdiğim alçının üzerine geçirdim. Sedat bu sırada bana sataşmak için hiçbir şey söylememişti bu kez ve bu garip bir andı. Beyaz klipsli halayı kapattım ve su geçirmez bir bandı da sağlamlaştırmak için taktıktan sonra üzerine fazla yaklaştığımı fark ederek hızla geri çekildim. Yuh, düşüncelere öyle dalmıştım ki adamın bacağıyla öpüşmek üzere olduğumu şuan mı fark ediyordum gerçekten?!

Küçük bir sapıksın Umut. Bu kez gerçekten uzun bir süre yüzüne bakamayacaktım.

"Oldu," dedim ağzımın içinden. Kendimi geriye doğru bırakıp parke üzerinde kayarak ayağa kalkması için önünden çekildim. Bakışlarımı yüzüne çevirmeden yataktan destek alarak kalkmasını izliyordum.

"Eyvallah," dedi. Yüzüne bakamamak için direndim.

Bu onun teşekkür kelimesiydi. İlk duyduğum andaki kadar tuhaf bulmuyordum artık. Hatta bir kez yanlışlıkla ağzıma dolanmış ve kendimi Utku'ya, eyvallah derken bulmuştum. Hatırladıkça buna hala gülüyordu aptal arkadaşım.

"Yani kolun kırık değil ama, böyle duş alabilecek misin?" diye sordum. Hmm Umut, devamında yardım etmeyi teklif et istersen. Sen, bal rengi muhteşem teni, ıslak kaslar... pekala yeter bu kadar... Muhtemeşem kombinasyon.

Kol değneğinden destek alarak yürürken sorumla birlikte duraksayıp" Benim için tabure getirebilir misin temizlik dolabından? "diye sordu.

Yine hevesle başımı sallamıştım. Hızla ellerimle parkeden destek alıp doğruldum ve o peşimden banyoya yönelirken ben banyonun yanında olan temizlik dolabından tabure almak için devam etmiştim.

Elimde tabureyle banyo kapısında duraksadığımda o da hemen lavabonun önünde dikiliyordu. Ben çıkalı en az yarım saat olmuştu fakat banyo hala biraz buharlıydı.

"Niye burası bebek banyosu gibi kokuyor?" dediği ilk an benim duşta unuttuğum dalinle bakıştığında sorusunun cevabını bulmuş oldu ve bana küçük, sinir bozucu bir bakış attı.

"Gözlerim hassas," diye kendimi savundum. Ama bu yüzündeki sırıtışı silmemişti.

Elimdeki tabureyi onun için duşun içine bırakırken bir daha kendimi savunma zahmetine girmedim ve unuttuğum sarı şampuan şişesini elime alıp geri çekildim.

"Duşun sıcaklığını ayarlamama da yardım eder misin, yeni yeni öğreniyorsun ya?" diye babamdan öğrendiği bilgiyle alay etttiğinde dudaklarım sinirle aralandı ve bu kez gerçekten sinirle kızardım.

"Korkunç birisin," dedim bildiğim en ağır hakareti ettiğimi düşünerek. "Şuan senden nefret ediyorum. Umarım sıcak suyla haşlanıp pişik olursun. Kötü adam."

Söylene söyleme banyodan çıkarken arkamdan kahkaha atıyordu. Kapıyı arkamdan kapattım ama karşı duvara yaslanarak ne olur ne olmaz diye fazla uzaklaşmadım. İhtiyacı olabilir ya da kayıp düşebilirdi sonuçta. Ne yapabilirim ki, iyi kalpli ve düşünceli biriydim?

Çok değil on beş dakika filan sonra da sorunsuzca işini halletmiş ve bir buhar bulutuyla birlikte banyonun kapısında belirmişti. Gözlerim büyük bir beğeniyle vücudunda dolaşırken çekinmeden. Çıplak kalmayı sevmiyordum, çıplak hoşlandığım adamı izlemeyi değil.

Belinde yalnızca siyah bir banyo havlusu vardı ve tüm çıplaklığını örten tek şey de oydu. Sanırım boğazım kurumuştu. Üzerindeki su damlalarıyla yeterince susuzluğumu giderebilirdim ama..

Ve tanrı erkeği yarattı, diyordu içimdeki muhteşem abaza iç sesim.

Koridorun loş ışığına rağmen muhteşem bal rengi teni bir halüsinasyon olamayacak kadar gerçekti. Göğüs kasları, sixpackleri ve adonisleri..

Koridoru aydınlatacak kadar yüksek mavi ışıklı bir şimşek çaktı. İlk başta bunun ikimiz arasındaki elektriğin cisimlenmesi olduğunu düşünecek kadar patetes püresi beyinliydim ama tam bu sırada gök ikiye yarılıyormuş gibi gürültüyle gümbürdemişti.

Ve gök gürültüsü korktuğum şeyler listesinde oldukça üst sıradaydı.

Hayır, Sedat'ın çıplak göğsüne sarılmak için bahane aramıyorum saçmalamayın..

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin