3.Bölüm

3.9K 227 12
                                    

Bu rezidansta pek sık kalmıyordum. Bu yüzden evim gibi hissettirmiyordu ve ben evim dışında uyumakta zorlanıyordum. Belirli rutinlerim vardı.

Eşyalarımı düzenli olmalıydı mesela. Gece lambam açık ve en sevdiğim pembe tavşan peluşum yanımda olmalıydı aynı zamanda. O olmadan uykuya dalmam çok zordu.

Yatakta uzanmış telefonla oynarken uykuya dalmayı umut ediyordum. Bir sağa bir sola yuvarlanırken en sonunda üzerimdeki pijamalardan bunaldığımı hissederek kalkıp şort ve atlet giyip geri yattım.

Telefonumu tekrar aldığımda Utkunun mesajını görerek sırıttım. Çok bile dayanmıştı. Sedat mevzusunu sorgulayacaktı ve benim de yardımına ihtiyacım vardı.

Utku: Adamın boynuna atlayıp gittin
Kurda kuzu mu emanet ettim
Sesin çıkmıyor hiç

Sırıtıp klavyede gezdirdim parmaklarımı hülyalı hülyalı.

Umut: Utkuu
Yardım et
Bu adamı en kısa sürede benim yapmam lazım

Utku: Yavrum
Saka değil miydi o?
Bu sefer biraz dursan mı acaba
Adam elli yaşında farkında mısın?

Umut: Noo
Ayrıca abartma
35 yaşında
Ruhu senden genç emin olabilirsin

Utku: 18 yaş normal yani?
Hadi onu sal
Yaman abi, önce o kas hayvanını sonra seni lime lime doğrar.
Yiğit abi ne yapar bilmiyorum bile
Yol yakınken dön bu sevdadan

Umut: Kırıcısın
Bana ne vazgeçmiyorum
İstediysem alırım
Ya yanımda dur ya da gölge etme
Hain

Utku: Oğlum salsana adamı
Bela arıyorsun bak

Umut: Yarın seni döveceğim
Unutmayayım diye alarm kuruyorum şimdi
Nefret ediyorum senden

Utku: Ne dersem diyeyim vazgeçmeyeceksin yani

Umut: noo
Dedim ya
Onu istiyorum

Utku: Peki diğerleri gibi sıkıldığında ne olacak
Adam bak adam diyorum
Yaman abinin en yakın arkadaşı
Yiğit abinin de kardeşi sayılır
Düşün bakalım

Umut: Ya Utku
Psikolojimi bozuyorsun
Seni babama şikayet edeceğim
Bi süre görüşmeyelim

Utku: Aptalsın
Yarın okulda görüşürüz
Yatıyorum ben

***

Evet şimdi Utku sayesinde moralim düşmüş, yerleri süpürüyordu. Telefonu kapatıp bir süre sinirle yastığı yumrukladım. Yine de düzelmediğinde hırsla doğrulup yarı aydınlık odada gezdirdim bakışlarımı.

Yataktan çıkıp başcumdaki su dolu cam şişeyi kapıp içindekini lavaboya boşalttım. Su doldurma bahanesiyle aşağı inip Sedat'ın ne yaptığına bakacaktım.

Terliklerimi giymeden çıplak ayaklarımla üzerimdekilerin bir erkek için bile ki bu aşırı cinsiyetçiydi, başkalarının yanında giyilmeyecek derecede açık olduğunun bilince olarak merdivenleri indim.

Alt kat sessizdi. Spot aydınlatmalar sebebiyle zifiri karanlık değildi. Merdivenleri indikten sonra başımı kolondan gizlice uzatıp Sedatcım'ım nerde olduğunu görmeye çalıştım. Üçlü kanepede uzadığını ise zar zor görebildim.

Sesi çıkmadığına göre uyumuştu belki de. Bundan cesaret alarak ufak adımlarla yaklaştım kanepeye. Ortam yarı karanlık olduğu için ancak iki adımlık mesafede gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Göğsü belli belirsiz hareket ediyordu ritmik bir şekilde. Sabahki takım elbisesiyle sere serpe uzanmıştı.

Böyle uyuyamayacağını bilmiyor muydu? Kıyafetleri rahatsızdı. Bir kere başına ne yastık koymuş ne de üzerine bir şey örtmüştü.

Gözlerimi kendi kendime devirip ön tarafa dolaştım usulca. Elimdeki şişeyi orta sehpaya bırakıp televizyon konsolunun alt çekmecesinden bir pike çıkardım.

"Kim kime göz kulak oluyor acaba şimdi?" diye fısıldadım kendi kendime.

Tam arkamı dönüyordum ki," Saat geç oldu. Uyumadın mı daha?"Diyen ve hiç de uykulu gelmeyen sesini bir anda duyduğum için irkildim.

Hızla ona dönüp baktım şaşkınca. Uzandığı yerden doğrulup bana baktı. Bu ışıkta bile gözlerimden uyku aktığı anlaşılıyordu ama o çok iyi direniyor gibiydi. Fakat bu onun için daha fazla endişelenmemi sağlamıştı.

"Başka odada uyuyamıyorum kolayca." dedim geçiştirerek. Yanına gidip elimdeki pikeyi uzattım. "Böyle nasıl yattın? Yastık alsaydın en azından." diye homurdanmayı da ihmal etmedim.

Sedat elimdekini alırken parmaklarımız çarpıştı. Soğuk ellerim sıcak parmaklarına değdiği an dudaklarım hafifçe aralandı ve daha fazla ellerini tutmak isteyerek iç çektim.

O an ani bir kararla "Ellerim üşümüş," dedim çekinmeden. İstiyorsam almalıydım. Üzerimdekilere attığı tuhaf bakışları umursamadan kanepede bıraktığı boşluğa oturup beklemediği bir anda ellerinden birini tuttum. "Seninkiler sıcacık."

Bir şey demedi. Ve ne kadar arsız olsam da ne düşündüğünü anlamak için yüzüne bakamadım. Neyseki karanlıktı ve yanaklarımı pancar rengini aldığını göremiyordu.

Cesur ol Umut, diye telkin ettim kendimi.

"Ayy, pikeyi örtsene. Salon soğukmuş." diyerek daha da sırnaştım ve iki elimle tuttuğum elini bırakmadan karnımın üzerine koyup sırtımı göğsüne saylayarak bacaklarımı kanepeye sığdırdım.

Oh, çok güzel olmuştu şimdi.

Gözlerimi endişeyle yumup tepkisini bekledim. İlk bir kaç saniye kasılıp duraksadı fakat hemen sonra üzerimize pikeyi örttü tek eliyle.

Sırtımda kıvrımlı göğsünü hissediyordum. Ve ağaç kokusu burnuma sızarken ılık nefesi açıkta kalan boynuma çarpıyordu. Şu tabloyu bozmamak için kıpırtısız durdum öylece.

Git demedi. Veya ne yapıyorsun? Neden diye sormadı. Muhtemelen kalbimin gümbürtüsünü de hissediyordu ama sesini çıkarmadı. Bunları kendi içinde her neden sebep yapıyorsa umrumda değildi. Gözlerimin önünde ışıklı bir level up tabelası yanıp sönüyor gibiydi benim için.

O konuşmadıkça sessizliğin arasında ve onun sıcaklığıyla birlikte ne ara mayıştığımı anlayamadan gözlerim kapanmaya başladı. Tuttuğum eli belli belirsiz parmaklarımın arasından kaydı fakat olduğu yerden ayrılmadı. O ara uykuya dalmış olmalıydım fakat biraz kıpırdandığını duyumsayıp sonra kucaklandığımı hissetmemle hafif sıyrılır gibi oldum.

Mızırdanmış olmalıyım ki "Şş, uyu." dedi kulağıma hafif bir sesle. Gevşekçe savrulan kollarımı boynuna sarıp bilinçsizce beni kaldırıp taşımasına yardımcı oldum. Merdivenleri hiç zorlanmadan kucağında benimle çıkıp beni yatağıma geri bıraktı.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin